İngiliz monarşisi demokrasiye bir hakarettir
Fotoğraf: AA

İngiliz monarşisi tiranlığın bir kalıntısı, hiyerarşi ve yağmanın anıtlaşmış halidir. İrlandalı sosyalist James Connolly’nin yazdığı gibi, kraliyet toplumun diğer despotları, kapitalistler ve toprak ağaları içindir - işçi sınıfı için değil. Elizabeth’in ölümüyle birlikte kraliyet ailesinin yeniden gündeme geldiği bu günlerde, Connolly’nin Kral V. George’un 1911 yılında Dublin’e ziyareti üzerine İngiliz monarşisine dair işçilere yazdığı mektubu yayımlıyoruz.

***

“İşçi kardeşler,
Kraliyet ziyaretlerine dair daha önceki deneyimlerimizden ve son birkaç haftadır yaşanan taç giyme törenlerinden de anlaşılacağı üzere, bu vesileyle yükselmekte olan demokrasi ve ulusal özgürlük güçlerine karşı kraliyet ve aristokrasi adına propaganda yapılacağını bildiğimizden, bu ziyareti ya da bu ziyarete eşlik eden geçit törenlerinde ya da gösterilerde hazır bulunarak teveccüh göstermeyi oybirliğiyle reddetmeniz için sizlerle birkaç sebep sunuyoruz. Sizlere işçiler olarak sesleniyoruz; işiniz ister kafa ister el emeği, ister kol emeği ister zihin emeği olsun, biz sizi ve çocuklarınızı düşünüyoruz; korumak ve geliştirmek istediğimiz sizin davanızdır.

İşçi sınıfının geleceği, tüm siyasi ve toplumsal konumların tüm kadın ve erkeklere açık olmasını; doğuştan ya da servetten gelen tüm ayrıcalıkların kaldırılmasını ve bu topraklarda doğan her kadın ve erkeğin bu topraklardaki en onurlu konuma ulaşmak için eşit fırsata sahip olmasını zorunlu kılar. Sosyalist; kamu görevine hak kazanmak için gerekli olan tek doğuştan gelen hakkın, ortak insanlığımızın doğuştan gelen hakkı olmasını talep eder.

Yeryüzünde insanlıktan daha kutsal bir şey olmadığına inandığımız için, bu kraliyet kurumuna her türlü bağlılığı reddediyoruz ve bu nedenle Kral’ın ziyaretini, temsilcisi olduğu yağmacı kurumlara duyduğumuz nefret ateşini körüklemesinden başka bir şey olarak görmüyoruz. Kapitalist ve toprak ağası sınıf onu yüceltmek için akın etsin; kraliyet onlarındır; onda kast ve sınıf fikrinin tecelli ettiğini görürler; onu yüceltirler ve önemini arttırırlar, böylece halkın zihnini siyasi eşitsizlik kavramına alıştırabilirler, zihni kraliyet övgüsüyle zehirlenmiş bir halkın toplumsal özgürlüğe ulaşmak için gerekli olan özgüven ve demokrasi ruhuna asla erişemeyeceğini iyi bilirler. Siyasi krallara alışık olan zihin, toplumsal krallarla -atölyenin, değirmenin, demiryolunun, gemilerin ve rıhtımların kapitalist krallarıyla- kolayca uzlaşabilir. Böylece taç giyme törenleri ve kral ziyaretleri, gözlerini uyku girmeyen ferasetli efendilerimiz tarafından demokrasi karşıtı siyasi ve toplumsal planlarla büyük emperyal propaganda kampanyalarına dönüştürülür. Ama eğer efendilerimiz ve yöneticilerimiz bize karşı planlarında uykusuz kalıyorlarsa, onların yönetimine karşı isyancılar olarak bizler de, sınıfımızın onuruna - emekçilerin nihai egemenliğine- olan inancımızı açıkça sürdürmek için yoldaşlarımıza yaptığımız çağrıda uykusuz kalmalıyız.

Monarşi nedir? Gücünü nereden almaktadır? İnsanlığa hizmeti ne olmuştur? Monarşi, tarihimizin en karanlık ve en cahil günlerinde insan ırkına açgözlülük ve ihanet eliyle dayatılan zorbalığın hayatta kalmasıdır. Gücünü yalnızca yağmacının kılıcından ve üreticinin çaresizliğinden alır ve utanç verici eşitsizlik örnekleri dışında insanlığa bilinen bir hizmetleri yoktur.

Toplumda kraliyet özellikle de İngiliz kraliyeti dışında her sınıf, bazı üyeleri aracılığıyla insan ırkının yükselmesine katkıda bulunmuştur. Ancak İngiliz kraliyet ailesinin hayatta hiçbir temsilcisi; ne bilimde, ne sanatta, ne edebiyatta, ne keşiflerde, ne mekanik icatlarda, ne yasaların insancıllaştırılmasında, ne de insan faaliyetlerinin herhangi bir alanında insanlığın ahlaki, entelektüel ya da maddi gelişimine katkıda bulunmamıştır. Ancak bu kraliyet ailesi her ileri hamleye karşı çıkmış, her reformla savaşmış, her vatansevere zulmetmiş ve her iyi davaya karşı entrikalar çevirmiştir. Halkın dostlarına iftiralar atmış, halka zulmedenlerle dost olmuştur. Bugün yanlış yönlendirilmiş din adamları tarafından övgüyle bahsedilen bu kurum, işlediği suçların iğrenç doğası nedeniyle tarihte kötü bir üne sahip olmuştur. Cinayet, ihanet, zina, ensest, hırsızlık, yalancı şahitlik - insanlığın bildiği her suç; Kral George’un ait olmaktan gurur duyduğu hükümdarlar soyuna mensup kişiler tarafından işlenmiştir.

***

“Onun kanı

Tufandan beri alçaklar arasında geziniyor.”

Şayet atalarının kraliyet haklarından feragat ederse, onların suçlarından dolayı onu (Kral George’u) cezalandırmayacağız; ancak soydan dolayı onlardan kalan haklarını talep ediyorsa, onların suçlarının sorumluluğunu da üstlenecektir.

İşçi kardeşlerim, sınıfınızın onuruna sahip çıkın. Tüm bu gösterişli kraliyet mensupları, bu küstah aristokrasi, bu yalaka, yiyici kapitalist hainler, tüm bunlar herhangi bir sosyal devletteki hastalık belirtilerinden başka bir şey değildir – bunlar kraliyet ziyaretinin doruğa çıkardığı ve dehşete düşmüş gözlerimizin önünde tüm iğrençliğini kusan hastalıklardan ibarettir. Ancak hastalığın teşhisi tedaviye giden ilk aşama olduğundan, sosyal devletimizi siyasi ve sosyal hastalıklarından kurtarabilmemiz için, yozlaşmayı teşhis etmemiz gerekiyor. Bu nedenle, bir kraliyet ziyareti bile, emeğimiz üzerine çöken kraliyet, aristokrat ve kapitalist sınıfları nasıl yok edeceğimizi anlamamıza ve bilmemize yardımcı olabilir. Atölyeler, topraklar, değirmenler, fabrikalar, gemiler, demiryolları sadece onları kullanan bizlerin eline geçmeli, kapitalist mülkiyetin yerini kamu mülkiyeti almalı, siyasi ve sosyal eşitsizliğin yerini sosyal demokrasi almalı, emeğin egemenliği soyun egemenliğinin ve kapitalizmin monarşisinin yerini almalı ve tüm bunları yok etmelidir.

Bizim görevimiz, sınıfımızdaki cahilleri aydınlatmak, köleleştirilmiş kitlelerin siyasi ve sosyal batıl inançlarını dağıtmak ve yok etmek; (…) böylelikle tüm dünyanın zafer gününün gelişini hızlandırmaktır."

BirGün Çeviri Kolektifi tarafından Jacobin’den çevrilmiştir.