İşçi Partisi içindeki sosyalist ve solcu grupların arasındaki iktidar mücadelesi sürüyor. Ortak görüş Brexit’e evet diyen işçilerin nabzını tutamadıkları.

İngiltere’de İşçi Partisi ‘pasokifasyon’a uğradı

Levent ÖZÇAĞATAY-LONDRA

İngiltere’de geçen hafta 145 seçim çevresindeki yerel seçimler ve bir seçim çevresindeki milletvekilliği ara seçimi İşçi Partisi’nin hüsranı ile sonuçlandı. Yeni lider Keir Starmer partideki sosyalist grubun gücünü sınırlamaya ve partiyi politik yelpazenin merkezine çekme çabalarını sürdürürken, İşçi Partisi’nin kalesi olarak bilinen Hartlepoll’da seçmenler bildiklerini (ya da bilmediklerini) okudular. Oylarını iktidardaki Boris Johnson’ın liderliğindeki sağcı Konservatif Parti’nin adayına verdiler.

İki yıl önce yapılan genel seçimlerde Kuzey İngiltere’deki milletvekillerinin çoğunu kaybeden İşçi Partisi, yerel seçimlerde de benzeri bir oy kaybını bekliyordu. Fakat aynı bölgede yer alan, seçim çevresi olarak belirlendiği 1974 yılından bu yana İşçi Partili adayları seçmiş olan Hartlepool’daki ara seçimi Konservatif Parti adayının yüzde 50’nin üzerinde oy alarak kazanması parti içinde endişeye neden oldu. Oy kaybı anketlerin öngördüğü seviyenin çok üzerindeydi ve kaybedilen oyların çoğu diğer partilere değil Konservatif Parti’ye kaymıştı. Şaşkınlığa uğramış bir parti görevlisi basına “Burada kaybettiysek, her yerde kaybederiz” diyecekti.

Halbuki Boris Johnson’un kendisi ve hükümetindeki bazı bakanlarla ilgili yolsuzluk haberleri, Johnson’un özel hayatı ile ilgili skandallar, Brexit sonrası ortaya çıkan ihracatla ilgili sorunlar ve hükümetin Covid-19 ile ilgili ihmal ve beceriksizlikleri nedeni ile seçmenlerin İşçi Partisi’ne yöneleceği tahmin ediliyordu. Üstelik Brexit konusu kapandığı için İşçi Partisi’nin bu konudaki tutarsızlığının artık partiye zarar vermeyeceği umuluyordu. Hartlepool halkının Brexit referandumunda yüzde 70 oyla Brexit’e evet demesi unutulmamıştı.

***

Bu sonuç yalnız İngiltere’de değil Avrupa’nın diğer bölgelerinde de gözlenen bir politik gelişmeye dikkat çekiyor. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında sosyal demokrat partiler vatandaşlarına ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti sundular ve ekonomik güvence sağlayan sosyal güvenlik kurumları tesis ettiler. Düşük gelirli yığınların yaşam koşullarını düzeltmek amacıyla ekonomiye müdahalelerde bulundular. Aynı zamanda sınıflar arası uzlaşmayı sağlayıp savaş karşıtı dış politikalar ile politik arenada hakim güç olmayı başardılar. Fakat milenyumun başından itibaren şaşılacak bir hızla seçmenlerini ve güçlerini kaybetmeye başladılar. Buna politik ve akademik alanlarda pasokifasyon deniyor.

Yunanistan’ın sosyal demokrat partisi PASOK, 1974 yılında askeri hükümetin yıkılmasından sonra kurulmuş ve 2009’a kadar katıldığı seçimlerin çoğunu kazanmıştı. Fakat 2008 yılında bütün dünyayı sarsan küresel mali krizden sonra tabanını kaybetti. PASOK’un bugünkü oy oranı yüzde 5 civarında. Günümüzdeki tek önemi Avrupa’ya pasokifasyon kelimesini kazandırmış olması. İngiltere’nin İşçi Partisi ise sosyalist Jeremy Corbyn’nin liderliğinde bir atılım göstermiş olmasına rağmen pasokifasyondan payını alıyor.

Hem İngiltere’nin hem de Batı Avrupa’nın sosyal ve ekonomik alanlarda uzun süredir ciddi bir değişim sürecinin içerisinde bulundugu biliniyor. Kuzey İngiltere’deki değişim geleneksel istihdam alanları olan fabrikaların ve madenlerin kapatılması, işsizliğin ve yoksulluğun artması, bunun faturasının göçmenlere çıkartılması, sendikaların gücünü kaybetmesi ve genç kesimin metropollere ve özellikle Güney İngiltere’ye göçü. Hartlepool bu süreçten en çok etkilenen bölge oldu. İstatistiklere göre İngiltere'de işsizlik oranının en yüksek olduğu bölge burası. İşçi Partisi’nin bu değişim sürecine ayak uyduramadığı açık. Parti üye sayısı açısından Avrupa'nın en büyük partilerinden biri olmasına rağmen üyelerin yüzde 77’e ulaşan çoğunluğunun göreceli olarak zengin ve refah Londra ve Güneydoğu İngiltere’de konuşlanmış olması partinin Kuzey İngiltere'deki işçi sınıfı ile bağlantısını kaybettiğinin göstergesi.

***

Seçim bozgununun nedenleri sorgulanmaya başlandı. Parti kurmayları seçmenlerin partiye hala şüpheyle baktıklarını ve sosyalist grubun süratle elenmesinin gerektiğini iddia ediyorlar. Keir Starmer'in ilk tepkisi ise seçim kampanyasını yöneten parti başkanı Angela Rayner’i görevinden almak oldu. Rayner kuzeyli ve işçi kökenli bir milletvekili olduğu için kuzeydeki işci sınıfı oylarının kaybedildiği bir seçimin ardından görevinden alınması tutarsızlık olarak algılanıyor. Üstelik seçim yenilgisini kişisel hatalara ve kampanyanın zayıflığına bağlamak partinin asıl sorunlarından uzaklaşmak anlamına geliyor. İdeolojik çizgisi belli olmayan Starmer'i bu yenilgiden sorumlu tutmak için de çok erken. Partinin başına geçeli henüz 11 ay oldu. Bir partilinin söylediği gibi “Totthenham Futbol Kulübü bile Jose Mourinho’ya 17 ay süre tanımıştı.”

Öte yandan Starmer'in partiyi merkeze çekme politikasının çözüm olmadığı apaçık ortada. Parti içindeki sosyalist ve merkez solcu grupların arasındaki iktidar mücadelesi sürüyor. Ortak görüş Brexit’e evet diyen işçi sınıfının nabzını tutamadıkları. Bunun en belirgin göstergesi seçim kampanyasında kullandıkları 10 taahhütten biri olan Brexit’ten önce ülkeye yerleşmiş Avrupalı göçmenlere seçme hakkının ve Avrupa Birliği vatandaşlarına da serbest dolaşım hakkının tanınması. Kısacası parti hala kuzeydeki seçmenlerinin Avrupa Birliği ve göçmenlere karşı olan soğuk tavrını anlamış değil.

Adadaki seçimlerin sonuçlarının belirlediği diğer bir konu ise Birleşik Krallık’ın adı gibi birleşik olmadığı ve bölünmüş krallığa dönüşmesinin kaçınılmazlığı. İngiltere’ deki seçimlerle aynı gün yapılan Galler özerk parlamentosu seçimlerinden Galler İşçi Partisi zaferle çıktı. İskoçya’daki genel seçimleri ise sosyal demokrat ve bağımsızlıkçı İskoç Ulusalcı Parti oylarını artırarak kazandı. Kuzey İrlanda zaten Brexit anlaşmasının bir gereği olarak Ortak Pazar’da yerini almış durumda ve Britanya ile arasında denize çizilmiş bir sınır var. Seçim sonuçları istikrarsızlığı körükleyecek ve Londra’nın krallığın bütünlüğünü koruması giderek zorlaşacak.

Avrupa genelinde ise popülist, sağcı, ulusalcı partilerin yükselişi devam edeceğe benziyor.