İnsan hakları eylem planı mı?

ŞENAL SARIHAN

İktidarın bir süredir sözünü ettiği ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ ilginç bir günde açıklandı. Aynı gün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Bürosu, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’ndan 108 sanıklı Kobani Davası’nın iddianamesi ve HDP’li milletvekilleri hakkında hazırlanmış olan fezlekelerin örneğini istiyordu. Meclis’in gündeminde ise insan hakları aktivisti Gergeroğlu hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü nedeni ile milletvekilliğinin düşürülmesi ve fezlekeler nedeni ile dokunulmazlık tartışmaları gündemdeydi. Meclis dışında sıradan yurttaşlar da, KHK’ler, güvenlik soruşturmaları ve Cumhurbaşkanı’na hakaret ya da benzeri ifade özgürlüğünü ihlal eden davalarla uğraşmakta idiler. Nereye dönseniz hak ihlali ile karşılaştığınız bir ortamda, İnsan Hakları Eylem Planı açıklanınca aklıma şu soru geldi: ”İhlallerin kaynağı kim? Bu halka ve dış uluslara sunulan gerçekten bir insan hakları eylem planı mıdır ya da göstermelik bir “eylem” planı mı?

Tüm demokratik hakların, özellikle de ifade özgürlüğünün nerede ise yok edildiği, düşünen, eleştiren, protesto hakkını kullanan herkesin teröristlikle ve ceza tehdidi ile yazmaktan ve konuşmaktan korkar hale geldiği bir ortamda değil miydik? Meclis’te yer alan bir parti, kendisi gibi seçilmiş bir başka partinin kapatılması için söylevler çekerken ve milletvekillerine “sus” getirmek için dokunulmazlık kurumuna “dokunulmaya” hazırlanırken “İnsan Hakları Eylem Planı” açıklaması nasıl bir işti? Parlamentoyu oluşturan milletvekillerinin aynı koltukları paylaştıkları milletvekillerini “dokunulmazlık zırhından” soyundurmaya çalışması, kendi ayaklarına taş düşürmek değilse neydi?

***

Dokunulmazlık, halk adına vekile verilmiş bir korunaktır. Onun vekilliği süresince halkın bağlanmaz dili olmasının aracıdır. “Yasama dokunulmazlığı” ülkeye ve halka ilişkin tüm sorunların Meclis’te ifade edilebilmesine olanak verir. Vekili, yargılanma kaygısından kurtarır. Anayasa’nın 83. Maddesi; “TBMM üyeleri meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden o oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclisçe başka birkarar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar” diyerek bu hakkı güvence altına alır.

Aynı maddede “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamayacağı, sorguya çekilemeyeceği ve yargılanamayacağı hükmü yer alır.” İlgili madde de “Vekil seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesinin, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılacağı. tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma Meclis’in yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlı olduğu” belirtilir.

***

Anımsayacaksınız, birkaç yıl önce “dokunulmazlık konusu yine gündeme gelmiş ve HDP’li vekillerle sınırlı olan bu süreçte, partiler nerede ise oy birliği ile dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy kullanmışlardı. Dokunulmazlıkların kaldırılması için oy kullananlar, bir grup vekilin, bunun büyük bir hata olduğu yolundaki uyarılarını değerlendirmemiş “ vekillerin veremeyeceği hesap olmadığı” gerekçesine sarılmışlardı. Oysa sorun kişisel “hesap verme” sorunu değil, kaygısız, korkusuz halkı temsil etme sorunuydu. Ayrıca, yasama dokunulmazlığı, halk iradesinin üstünlüğüne verilen değeri ifade ediyordu. Bu kez CHP, Enis Berberoğlu deneyiminden de yola çıkarak bu konuda ilkesel bir tutum alacağını açıkladı. İyi Parti ise, fezlekelerin içeriğine bakacağını söylüyor. Yani, dokunulmazlık konusunda ilkesel bir tutumu yok. Anayasa’nın güvence altına aldığı bir hak olarak bakmıyor. Suç iddiasının içeriğine bakacak ve kendini yargı yerine de koyarak tutum alacak. Oysa yasama dokunulmazlığı, halk iradesi ile seçilmiş bir milletvekili için yargı kararının da üstünde bir koruma olanağı sağlıyor.İki muhalif partinin Meclis’teki tutumları, milletvekillerinin kendi haklarının korunması yönünden özel bir önem taşıyor.Her ne kadar Anayasa’nın 83. maddesinin 5. fıkrasında” siyasi parti gruplarınca, bu konu ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz” diyorsa da pratikte böyle olmadığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Kendi haklarını koruma konusunda amasız fakatsız hak temelli bir anlayışa ihtiyaç vardır. Gerek Anayasa’da gerekse ulusal üstü tüm insan hakları belgelerinde güvence altına alınmış olan siyasi haklar, siyasi çekişmelere kurban edilmeden herkes için eşit kullanılır ve uygulanır olmalıdır. Yoksa iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı, milletvekillerinin yasal haklarının dahi korunamadığı bir ülkede makyaj olmaktan ileri gidemeyecektir.