Bugün 10 Aralık dünya insan hakları günü. AKP iktidarının insan hakları karnesi içler acısı. 2002-2018 yılları arasında 47 bin 910 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Geçen yıl Türkiye’de haftada 230 bin 483, dakikada 23 kişi hakkında işlem yapıldı

İnsan haklarında utandıran tablo!

MEHMET EMİN KURNAZ

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edildiği gün olan 10 Aralık Türkiye’deki insan hakları tablosunu bir kez daha gözler önüne serdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin Adalet Bakanlığı verilerinden hazırladığı rapor göre yaşama, çalışma, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları başta olmak üzere Anayasal güvence altında olan eğitim, konut ve sendika hakkı gibi temel özgürlüklerin ihlal edildiğini ortaya koydu.

DAKİKADA 23 KİŞİ ŞÜPHELİ DURUMUNA DÜŞÜYOR

Hemen her alanda hak ihlallerinin Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktığı Türkiye’de, 2017 yılsonu verilerine göre Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturma evresinde şüpheli olarak hakkında işlem yapılan kişi sayısı 11 milyon 985 bin 118’e ulaştı. Bu rakam 2006’da 2 milyon 943 bin 33’tü. 2006-2017 yılları arasında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca haklarında soruşturma dosyası açılan yurttaşların sayısı yüzde 307 oranında artarken, geçen yıl Türkiye’de haftada 230 bin 483, dakikada 23 kişi hakkında şüpheli sıfatıyla işlem yapıldığı ortaya çıktı.

İfade özgürlüğünün genişletilmesi amacıyla TCK 301’de değişiklik yapılmasına rağmen, sanık olan kişi sayısında yüzde 43 artış yaşandı. 301 nedeniyle sanık olan toplam kişi sayısı ise 4 bin 21 olarak kayıtlara geçti.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET
2003’te toplam 4 olan sanık sayısı 2017 yılı sonunda 6 bin 33’e ulaştı. Sanık sayısındaki yüzde 201 binlik artış bir rekor. 2003 -2006 yılları arasında Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle sanık olan kişi sayısı 109 iken, bu rakamın 2007-2014 yılları arasında önce 895’e, 2015-2017 yılları arasında ise 12 bin 168’e yükseldiği görülüyor.
2003-2006 yılları arasında Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle sanık sandalyesine oturan 15 yaşından küçük sadece 1 çocuk bulunurken bu rakam 2007-2014 yılları arasında önce 8’e, 2015-2017 yılları arasında ise 113’e yükseliyor. 2003-2006 yılları arasında hakaret gerekçesiyle hakkında mahkumiyet kararı verilen kişi sayısı 31 iken, bu sayı 2007-2014 yılları arasında 243’e, 2015-2017 yılları arasında ise 3 bin 221’e yükseliyor.

ANAYASA’DA VAR, GERÇEKTE YOK
Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü en fazla ihlal edilen hakların başında geliyor. 2004-2017 yılları arasında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet ettikleri gerekçesiyle sanık olan kişi sayısı 156 bin 151’e ulaşmış durumda.

2004’te 6 bin 469 olan sanık sayısı, yüzde 65 artışla, 10 bin 686’ya yükselmiş.

ÇOCUKLAR SUÇLULAŞTIRILIYOR
2004 yılında 12-15 yaş grubuna mensup sanık sayısı 62 iken, bu sayı 2017 yılında yüzde 963 artışla 659’a yükseldi. 2004-2017 yılları arasında sanık olan yaşı 15’ten küçük toplam çocuk sayısı ise 11 bin 998. Öte taraftan mahkum olan 12-15 yaş grubu çocuk sayısında ise adeta patlama yaşandı. 2004 yılında mahkumiyet verilen sadece 3 çocuk varken, bu sayı yüzde 4 467 artışla 137’ye yükseldi. 2004-2017 yılları arasında mahkum edilen 15 yaşından küçük çocuk sayısı ise 782 oldu. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet ettiği gerekçesiyle hakkında sanık sıfatıyla işlem yapılan 16-18 yaş grubu çocuk sayısında ise yüzde 80 artış yaşandı. 2004’te 504 olan sanık sayısı 2017’de 906’ya yükseldi. 2004-2017 yılları arasında sanık olan 16-18 yaş grubuna mensup toplam çocuk sayısı ise 16 bin 932 olarak kayıtlara geçti. 2004 yılında hakkında mahkumiyet kararı verilen 18 çocuk varken, bu rakam yüzde 639 artışla, 133’e yükseldi. 2004-2017 yılları arasında mahkum edilen 16-18 yaş grubu çocuk sayısı bin 110 olarak kayıtlara geçti.

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI
Göçmen kaçakçılığı suçlarındaki artış yüzde 211’e ulaştı. 2006’da, 2 bin 122 kişi sanık olurken, bu rakam 2017’de 6 bin 593’e ulaştı. İnsan ticareti konusunda merkez ülke konumuna gelen Türkiye’de, geride bıraktığımız 12 senede 17 bin 866 kişi insan ticareti nedeniyle sanık oldu. Yüzde 146 artış görülen insan ticareti vakalarında 2006’da 294 olan sanık sayısı 2017 sonunda 724’e ulaştı.

Türkiye’de gün geçtikçe kötüleşen insan haklarının durumunu, İnsan Hakları Derneği(İHD)Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı(TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Dr Mehmet Semih Gemalmaz ile konuştuk.

ORTADA KANUN DEVLETİ YOK
Prof. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz:” Bugün Dünya İnsan Hakları Günü, ama maalesef bu ülkede şu an bir karşılığı yok. Çünkü bu ülkede bırakın hukuku, hukuk devletini, maalesef bu ülke kanun devleti bile değil. Bir ülkede önce hukukun bağımsız olması gerekir. Bugün ne bağımsız bir yargı ne de ortada bir hukuk var”
emperyal tehdit

Öztürk Türkdoğan: ‘Bugün İnsan Hakları Beyannamesi’nin yıl dönümü. Fakat 70 yılda bunun korunamadığını gördük. İnsan hakları hala tehdit altında. Bir ülkeyi işgal etmek için bile insan hakları bahanesini kullandılar. Demokrasi götüreceğiz yalanlarını ortaya attılar. Tabi bunlar çok korkunç hak ihlallerinin yaşanmasına neden oldu. Bu durum dünya kapitalizminin içinde bulunduğu durum, yani kapitalizmin sürekli kriz üreterek ve bu krizleri aşmak için savaşlar çıkartarak, çeşitli emperyalist politikalarla insan haklarını kurban ettiği bir dönemden geçiyoruz. Bunun tabi ki Türkiye’ye yansımaları var.

DEMOKRASİ ÖRGÜTLENİLMELİ
Türkiye’de iktidar, toplumsal sorunlara dair bir çözüm ortaya koyamadı. AB ülkelerinin yaptığı demokrasi atılımlarından uzak kaldı. Bu durumda giderek otoriterleşti. Özellikle son iki yıldır yaşadıklarımız, anayasa referandumu, darbe girişimi vs daha da otoriter bir yapıyla bizi karşı karşıya getirdi. Halbuki uyguladığı bu baskı yöntemi yerine ekonomiyi yurttaşın refahı için harcasa daha güzel bir yaşam ortaya çıkar. Biz bugün Dünya İnsan Hakları Günü’nde bunları yüksek sesle söylemek zorundayız. Toplumsal muhalefete çağrımız da tabi ki demokratik yoldan değişim ve dönüşüme gidecek yolları örgütlemektir.

YAŞANANLAR SİVİL ÖLÜM
Şebnem Korur Fidancı:” Uzun süredir ciddi anlamda hak ihlallerine dönük çok ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Özellikle 2015 yılından itibaren çatışmalı sürecin tekrar yükselmesiyle sivillerin ölümü, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan tablo ve OHAL ilanı, çalışanlara yönelik KHK’lar ile insanları işinden etmeler vs birçok hak ihlali söz konusu. Bununla sınırlı kalmayıp insanların seyahat hakkı da dâhil olmak üzere bütün haklarının ihlal edildiği bir “sivil ölüm” gerçekleşti. Yaklaşık 210.000 kişilik cezaevleri kapasitesinin bugün 260.000 e çıkmış olması söz konusu. Medyaya baktığımızda 120 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Akademisyenler uzaklaştırılıyor, düşünce özgürlüğüne büyük darbe vurulmuş durumda. Aynı şekilde farklı etnik gruplar ve inançlara karşı baskı ve engellemeler bitmek bilmiyor. Bugün iktidar çok yönlü hak ihlalleri ve kuşatmalar içinde ülkeyi yönetmeye çalışıyor.

PAZARLIK ARACI OLAMAZ
Bugün yaşanan bazı tutuklamalar da pazarlık aracı olarak kullanılıyor. Daha önce de değişik davalarla ilgili, örneğin Deniz Yücel veya Rahip Brunson gibi isimler belli ki emperyalistler arası pazarlıklar aracılığıyla kullanılmış hükümlere dönüştürüldü. Bir rehin tutma davranışı gözleniyor. “AİHM kararlarını uygulamam.” İfadesi çok sorunlu bir ifade olarak görünüyor. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir tarafı. Eğer bu kararları uygulamazsa, AİHM’ye itibar etmemiş oluyor. Bunun yaptırımları söz konusu. Bu yaptırımlardan kurtulmak amacıyla da hızla birtakım ceza kararları çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla hukukun üstünlüğü ilkesinin de tümüyle yerle bir edildiği bir dönemdeyiz. Çünkü mahkemeler artık kendi adil yargılama ilkeleri çerçevesinde ve hukukun temel ilkeleriyle değil, emirlerle yargılama süreçlerini yürütüyor gibi görünüyorlar.


47 bin 910 kişiye yaşam hakkı ihlali

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı ‘AKP İktidarının Hak İhlalleri Karnesi’ raporuna göre ise 2002- 2018 yılları arasında 47 bin 910 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Bu sayıya sokağa çıkma yasaklarının yaşadığı dönem ile 2013 Gezi eylemlerine ilişkin veriler dahil değil. Rapordaki verilere göre sadece 2018 yılında en az 521 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Yaşam hakkı ihlalinde başı ilk 10 ayda gerçekleşen 363 kadın cinayeti çekerken, göç yolunda 83 kişinin hayatını kaybetmesi izledi. 16 yıllık dönemde en az 14 bin 960 kadın katledildi.

Tanrıkulu tarafından hazırlanan hak ihlalleri raporu şöyle: 4 bin çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi. En az 22 bin 224 kişi iş cinayetine kurban gitti. 2008- 2018 yılları arasında 357 kişi zorunlu askerlik görevini yerine getirirken “şüpheli biçimde” öldü. 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’den 2018 Temmuz’a kadar 177 üniversiteden 6 bin 81 akademisyen ihraç edildi. OHAL ilanından 2017 yılı sonuna kadar geçen süreçte KHK’larla 49 özel sağlık kuruluşu, 2 bin 271 özel eğitim kurum ve kuruluşu, 146 vakıf, 1427 dernek ve 15 vakıf yüksek öğretim kuruluşu ve 19 sendika kapatıldı.


Milyonluk tazminatlar müebbet hapis cezaları

CHP milletvekili Utku Çakırözer’in basın özgürlüğü raporu ise medyadaki içler acısı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Rapora göre aralık ayı itibariyle cezaevindeki tutuklu gazeteci sayısı 145’e ulaştı.

Gazetecilerin yaptıkları gazetecilik faaliyetleri nedeniyle “Örgüt üyeliği”, “Örgüt Propagandası”, “Cumhurbaşkanına hakaret” gibi iddialarla yargılanıyor, tutuklanıyor, ve mahkum ediliyor. Gazetecilere ilişkin baskılar devam ederken 2018 yılının ilk 11 ayında 112 gazeteci gözaltına alındı. 2018 yılının ilk 10 ayında yüzlerce gazeteci, köşe yazarı, yayın sorumlusu ve çizer haklarında ağırlaştırılmış müebbet, müebbet, hapis cezaları ile birlikte adli para ve tazminat cezaları istemiyle yargılanmıştır ya da yargılanıyor. 2018 yılının ilk 11 ayında 74 gazeteciye verilen toplamda 400 yılı aşan hapis cezası kesinleşti. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçuyla 53 gazeteci hakkında mahkumiyet kararı verildi. Gazetecilere bu davalar kapsamında toplamda 75 yıl hapis cezası ve milyonları bulan tazminat cezaları verildi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) verilerine göre, Türkiye’de darbe girişiminden sonra 170’e yakın gazete, dergi, radyo, TV kanalı kapatıldı, yüzlerce gazeteci cezai kovuşturmalara tabi tutuldu. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü raporuna göre Basın Özgürlüğü alanında Türkiye 180 ülke içerisinde 157’inci sıraya geriledi.