İstanbul Modern usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın “Başka Bir Yerde” sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratör Demet Yıldız Dinçer “Fotoğraf, Ceylan’ın sanatsal üretiminin başından itibaren bir parçası” diyor.

İnsan yüzü en zengin manzara

Deniz Burak BAYRAK  

İstanbul Modern Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesi olma özelliğinin yanı sıra bir müze çatısı altında daimi bir fotoğraf galerisine ve koleksiyonuna sahip ilk müze. Renzo Piano tasarımı binanın açılış sergilerinden biri ise Nuri Bilge Ceylan’ın “Başka Bir Yerde” adını taşıyan fotoğraf seçkisi.

Sanatçı, daha önce gösterilmemiş olan bu yeni fotoğraflarda ziyaretçileri dünyanın farklı coğrafyalarına götürüyor. Ancak coğrafyalar arasındaki farklılıklardan ziyade ortak duygulara odaklanıyor. Fotoğraflardan gördüğümüz insanlarla yakınlık kurmamızı sağlayan serginin küratörü Demet Yıldız Dinçer ile konuştuk.  

FOTOĞRAF CEYLAN’IN BİR PARÇASI 

Bir küratör gözüyle Renzo Piano tarafından tasarlanan ve yepyeni bir çehreye bürünen İstanbul Modern’i ve “Başka Bir Yerde” adlı serginin onun içindeki konumlanışını nasıl değerlendirirsiniz? 

Dünyadaki simge sanat kurumlarında imzası olan Renzo Piano tasarımı müzemizin fotoğraf galerisinin açılışını Nuri Bilge Ceylan’ın “Başka Bir Yerde”si ile yapmak çok anlamlı oldu. İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, düzenlediği sergiler ile Türkiye ve dünyada fotoğrafın başlangıcından günümüze geçirdiği süreçleri ve dünyadaki sanat akımlarının fotoğraftaki yansımalarını izleyiciyle buluşturuyor. 21’inci yüzyılın en özgün sinemacılardan biri olan Nuri Bilge Ceylan’ın sergisi de bu amacın yansımalarından biri oldu bizim için.  

Nuri Bilge Ceylan

Nuri Bilge Ceylan başarısını dünyanın ödüllendirdiği bir yönetmen. Bir sinemacıyla fotoğrafları üzerinden sizi bir araya getiren ve sergiye giden yoldaki süreci açar mısınız? 

Ceylan’ın fotoğrafla ilişkisi sinemanın da öncesine gidiyor. Fotoğrafla ilk gençlik yıllarında ilgilenmeye başlıyor. Daha sonraki çalışmalarının ana eksenini sinema oluştursa da 1980’lerde başlayan ilk sanatsal üretimleri aslında siyah beyaz portreler, manzaralar ve kolaj fotoğrafları. İlk dönemde fotoğrafın gerçekliği yansıtma potansiyelini sorguluyor; ayrıca sanatçının grafik eğilimlerini, yarattığı atmosferlerle belirginleşen psikolojik içeriği de görüyoruz. Ek olarak bu çalışmalarda, Ceylan’ın sonraki yıllarda sadece fotoğraf değil sinema üretiminin de merkezini oluşturacak olan “insan”a odaklandığını anlıyoruz.  

Bir de sanatçının görsel diline işaret eden yüksek kontrastlı kompozisyonları izliyoruz; 2006 yılında “İklimler”in mekân arayışı sırasında; Kapadokya, Ortahisar’ın bir fotoğrafını çeken Ceylan, İstanbul’a dönünce bu fotoğrafı beğeniyor ve fotoğrafa geri dönmeye karar veriyor. Ceylan’ın fotoğrafa dönüşüne vesile olan “Sinemaskop Türkiye” fotoğrafları, sanatçının hikâye anlatma ve atmosfer yaratmadaki ustalığını yansıtan bir seri olarak karşımıza çıkıyor. Sonrasında “Babam İçin” serisi geliyor. Sinemanın karmaşık yapısına kıyasla kişisel, mahrem ve anlık kararlarla hareket etmeye uygun olan fotoğraf, sanatçı için “nefes” almak olarak okunabilir; bu bahsettiğim nefesler, başlı başına zengin bir külliyatın oluşmasına, fotoğraf alanında da yetkin bir üretime engel olmuyor. Fotoğraf Nuri Bilge Ceylan’ın sanatsal üretiminin başından itibaren bir parçası ve sanatçı sergi hazırlıkları sırasında, “Kuru Otlar Üstüne” üzerinde de çalıştı; dolayısıyla bu kapsamlı üretim, açılış sergimizin Ceylan’ın “Başka Bir Yerde” serisinden bir seçki olmasının en önemli sebebi. 

Çamurlu Çocuklar, Hindistan, 2011.

Sanatçı bizi birçok farklı coğrafyaya götürüyor. Sergi başlığındaki “başka yer” neye işaret ediyor? 

Fotoğraflar, sanatçının Türkiye’nin yanı sıra Hindistan, Gürcistan, Rusya, Çin ve Fas gibi ülkelerde seyahatleri sırasında çektiği 22 portreyi içeriyor. Böylece hem yaşamlarımızın coğrafyadan ayrı değerlendirilemeyeceğine işaret ediyor, hem de bizi birbirimize bağlayan evrensel insani deneyimlerin izini sürüyor. “Başka yer” ise hem seyahatlerindeki coğrafyalara referans veriyor hem de karakterleri “her zaman oldukları yerden başka bir yerde olmayı arzulayan” Ceylan sinemasına gönderme yapıyor. Bu “başka yer”lerdeki figürler, Ceylan’ın sinemasındaki kişilerin arada ve askıda kalmışlıklarına, bu coğrafyalardaki can sıkıntısına, hüsran ve hasret benzeri duygulara işaret ediyor. 

Kayıktaki Çocuk, Hindistan, 2014.

PORTRELERİN COĞRAFYAYLA UYUMU 

Birçok manzara ve çok etkileyici yüzler yansıyor sanatseverlere, özellikle çocuklar… Öte yandan fotoğraflar, insanı fiziksel olarak bulunduğu coğrafya içerisinde ancak kolektif duygularla bir bütün olarak ele alıyor.  

Haklısınız. Ceylan bu seride özneleri kent ya da kasabaların kamusal mekânlarının yanı sıra arka sokaklarında, avlularında, ya da yaşadıkları coğrafyalarda açık alanlarda görüntülüyor. Portreler, bulundukları coğrafyaların engebelerine uyum sağlıyor; sanatçıya göre “dünyanın en zengin manzarası olan” insan yüzünü, oldukları toprakların bir parçası olarak belgeliyor. Ceylan, öznelerinin dosdoğru objektife bakmalarını istiyor.

Küratör Demet Yıldız Dinçer

Böylece izleyici, özne ile karşı karşıya geliyor, bu da izleyicinin fotoğrafın çekildiği anla şimdiki zaman arasında bir ilişki kurmasına yardımcı oluyor. Ancak izleyiciler her ne kadar öznelerle samimi diyaloglara girse de fotoğraflardaki kişileri adı ve sanıyla tanımak pek mümkün değil. Söz konusu coğrafyaya dair durum arka planda varlığını sürdürse de portresi çekilen özneler, dünyanın her yerinde verilen hayat mücadelelerini, yalnızlıklarını, can sıkıntılarını ve melankolilerini gözler önüne seriyorlar. Dolayısıyla Ceylan, kişileri oldukları coğrafyadan bağımsız ele almıyor;  konuya doğallıkla yaklaşıyor. 

Sergi 31 Aralık’a kadar görülebilir.