İnsanlar memeli koyun düşler mi?!

Konsol oyunlarına, çok vakit aldıklarından, fazla bulaşmamakta fayda var. Ancak takip ettiğim yapımcıların yeni çıkan oyunlarına akademik dönem arasında birkaç gün ayırıyorum. Quantic Dream’in, epeydir beklediğim, Detroit: Become Human oyununu da finaller biter bitmez indirdim. Detroit: Become Human, verdiğiniz kararlarla oyunun gidişatını sizin belirlediğiniz Heavy Rain, Beyond: Two Souls, Fahrenheit, Until Dawn, Life is Strange gibi oyunların üzerine çıkıp çıtayı arşa çıkarmış. Mesela Heavy Rain’de 22 farklı son varken DBH’da yüzden fazla son ve bu sonlara varabileceğiniz binlerce farklı kombinasyon var. Bu bağlamda, Quantic Dream oyunlarını oynayanlar Black Mirror: Bandersnatch’ten pek keyif almayacaktır. 30 milyon euro bütçe, 2 milyon kopyadan fazla satış (şimdilik), tahmini 150 milyon eurodan fazla hasılat, 3000 sayfa metin, 250 aktör ve aktris, 5 milyon satır kod ve 5 yıl süren prodüksiyona bakarak oyunun pek çok Hollywood yapımından daha ciddi bir sanat projesi olduğunu görebilirsiniz. Tabii Detroit: Become Human’ı bizim için farklı kılan özellik, oyunun konusunun sınıf mücadelesi ve devrim olması.

Yıl 2038…

Otomotiv sanayinin çökmesiyle zamanla hayalet şehir olan Detroit, androidlerin jenerik ürün haline gelip günlük hayatta kullanılmaya başlamasıyla tekrar canlanmıştır. Yapay zeka mühendisi Elijah Kamski’nin kurduğu CyberLife şirketi, tıpkı Robocop’taki OCP ya da Blade Runner’daki Tyrell gibi, android üretiminin tekelini elinde tutan bir mega şirket olarak şehir ekonomisinin yeni dinamosu olmuştur.

İnsandan ayırt etmesi çok güç olan yapay zekalı androidler, hizmetçi, bakıcı, seks işçisi, sevgili, çocuk, işçi, polis vs. gibi farklılaştırılmış modeller piyasada 8000 dolar civarında fiyatlarla satılmaktadır. Hizmet ve üretimde insanlar yerine androidler tercih edildiği için ülke genelinde işsizlik yüzde 37,3’e kadar çıkmıştır. Bu da insanlar ve androidler arasında ekonomik temelli bir mücadeleye sebep olur. Mesela Kara’nın sahibi Todd Williams sürücüsüz araçların çıkmasıyla işsiz kalmış, geçim sıkıntısı yaşayan eski bir şofördür. Ya da üçüncü bölümde Markus, sahibinin sipariş ettiği boyaları almak için şehir merkezinde yürürken android karşıtı slogan atan göstericiler arasında kalıp tartaklanır.

Bazı androidlerin zaman içinde insani duygular geliştirmesi bu mücadeleyi daha karmaşık hale getirir. Androidler, edindikleri empati becerileri sebebiyle, verilen emirler kendi doğrularıyla çelişmeye başladığında emirleri uygulama ya da sistemi kırıp kendi kararlarını verme ikilemini yaşıyorlar. Zincirlerini kırıp kendi bildiğini okuyan androidlere aykırı (deviant) deniyor. Hatta kendilerine eziyet eden sahiplerini, nefsi müdafaa olarak, öldüren aykırılar bile oluyor. Ortalık da bu sebeple karışıyor zaten.

Oyunda bakıcı modelinden Markus (RK200), özel prototip dedektif Connor (RK800) ve hizmetçi Kara (AX400) olmak üzere üç androidin ilerde birbirleriyle kesişecek olan hikâyelerini paralel bölümler halinde oynuyoruz. İlk bölümlerde Markus sahibini öldürdüğü iftirasıyla polisler tarafından ıskartaya çıkarılıyor. Kara ise kendini satın alan adamın dokuz yaşındaki kızını dövmesine dayanamayıp kızı alarak evden kaçıyor, yani “aykırı” oluyor (aslında yaptığınız tercihe göre olmayabilir de). Connor da “aykırı” androidlerin işledikleri suçları araştırmak üzere insan bir polise yardımcı olması için görevlendiriliyor. Tabii ilerleyen bölümlerde, Connor olarak, aykırı olup diğerlerine katılmak ile insanlara sadık kalıp androidlere karşı mücadele etme kararını yine biz veriyoruz.

Heinlein, Orwell, Asimov, Dick ve Huxley…

Oyunda, sağda solda gördüğünüz haftalık dergiler ve televizyonlarda izlediğiniz programlar sayesinde 2038 yılındaki toplumsal, siyasi ve ekonomik gündemi çok daha iyi canlandırabiliyorsunuz. Mesela dergilerden birinde androidlerle yapılan seksin daha iyi olduğuna dair bir araştırmanın haberi veriliyor. Zaten bölümlerden biri sadece android seks işçilerinin çalıştığı modern bir genelevde geçiyor.

Mükemmel müziği formüle edebilen android sanatçılar bütün müzik ödüllerini topluyorlar. Piyasada insanlar tarafından üretilen müziğin payı yüzde 5’in altına iniyor. CyberLife’in yaptığı lobi sonucu, insanlardan daha atletik olan androidlerin beysbol ve Amerikan futbolu takımlarına tek kontenjanla girmelerine müsaade ediliyor.

2038 dünyasında küresel ısınmanın etkileri daha fazla hissediliyor. Birçok hayvan türünün nesli tükendiği için android hayvanların olduğu hayvanat bahçeleri açılıyor. İnsanlar android ev hayvanları alabiliyorlar. Hatta beşinci bölümde, Markus’un sahibi, ressam Carl Manfred’in evinde android bir kanaryayı çalıştırıyoruz.

Dergilerden birinde, hizmetçi androidlerin evde sizi izleyip her türlü bilginizi CyberLife’a gönderdiği haberi de kulağa gayet makul geliyor. Kara, kanun kaçağı olarak, sınırı geçip Kanada’ya gitmeye çalışırken bize siyah bir aile yataklık ediyor. Bu iyiliğin nedenini sorduğumuzda Rose, “Benim insanlarıma da bir zamanlar değersiz oldukları hissettirildi. Bazılarımız onlara yardım edildiği için hayatta kalabildi.” diye cevaplar. Zaten Kara’nın hikâyesi büyük ölçüde Colson Whitehead’in Yeraltı Demiryolu romanına bir göndermedir. Bilim kurgu literatürüne en güzel gönderme ise bir android tarafından yazılan “İnsanlar Memeli Koyun Düşler mi?” adlı kitabın çok-satan olması.

Turing testi vs. Kamski testi

1.bölümde, CyberLife’ın kurucusu Elijah Kamski, Connor’a bir silah verip başka bir android olan Chloe’yi vurmasını ister. Böylece robotun empati geliştirip geliştirmediği test edilir. Tercih sizin… Chloe’yi vurup vurmama kararımız oyunun sonunu sert bir şekilde değiştiriyor.

Deus Ex, Mass Effect, Westworld, Black Mirror, Robocop, Ex Machina, Terminator ve Blade Runner vb. hikâyelerdeki “insan vs. teknoloji” sorunsalına derinlikli bir yaklaşım sunuyor Detroit: Become Human. Oyun aslında “bizi insan yapan nedir?” gibi birtakım felsefî sorular soruyor. Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan robotların devrim yapıp yapmayacağını oyun boyunca verdiğiniz kararlar belirliyor. Eğer devrim yapma yolunda ilerliyorsanız, bunun barışçıl gösteriler sonucu mu yoksa şiddet içeren bir başkaldırmayla mı yapılacağı yine sizin tasarrufunuzda oluyor. Devrim yap(a)mazsanız nükleer bombayla şehri havaya uçurmak da alternatif sonlardan biri.