Irak: Hükümet kötü, yollar kötü, hava kötü, insanlar kötü

Patrick Cockburn

Eylemciler “Halk, partilerin sonunu istiyor” diye slogan atıyorlardı. Şii kutsal şehri Necef’in valilik binası ve havaalanını kuşatmışlardı.

Orta ve Güney Irak’ı saran eylemlerin bir kısmının başlıca talepleri iş, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlardan oluşuyor. Bunun yanında insanlar, siyasi partilerin Irak’ın petrol zenginliklerini alenen çalmaya son vermelerini istiyorlar.
8 Temmuz’da başlayan eylemler, hükümet karşıtı faaliyetlerin genellikle silahlı direniş biçimini aldığı ülkede görülmüş en büyük ve uzun süreli eylemler niteliğinde.

Eylemler, Şii ağırlıklı bölgenin kalbinde yaşanıyor ve dünyanın en büyük petrol rezervlerinden biri üzerinde yaşayan halkın, mücadele ettiği yoksulluk ve sefalet karşısında duyduğu öfkeyi yansıtıyor.

Gösteriler Irak’ın en büyük üçüncü kenti olan Basra’da başladı. Kent aynı zamanda ülkenin petrol üretiminin yüzde 70’inin merkezi olma özelliğini taşıyor. Eylemcilerden birinin taşıdığı pankart insanların yaygın öfkesini yansıtıyor. “Günlük 2.5 milyon varil, varil başına 70 dolar, 2.5 milyon x 70 = Sıfır!! Üzgünüm Pisagor, burası Basra”
Eylemler kısa sürede sekiz şehre daha yayıldı.

İktidardaki İslami Davet Partisi’nin ofislerinin yanı sıra, Saddam Hüseyin’in 15 yıl önce iktidardan indirilmesinden bu yana petrol gelirlerini yağmaladığı düşünülen diğer partilerin ofisleri yakıldı ya da saldırıya uğradı.

Iraklı siyasetçilerin güvenirliği dibi görmüş vaziyette. 12 Mayıs’taki parlamento seçimlere katılım yüzde 44.5’te kaldı ve seçimin belli bir kazananı olmadı.

Seçimden lider çıkan popülist din adamı Mukteda es-Sadr destekçilerini hükümet yolsuzluklarına ve hizmetlerin yokluğuna karşı 2015’ten beri eyleme çağırıyordu.

Ekonomik ve sosyal açıdan yenilikçi programlarını öne çıkarmak isteyen Sadristler seçimlere Irak Komünist Partisi ile ittifak halinde girdiler ve şu anki eylemlerin oluşmasında önemli role sahipler.

Eylemler Büyük Ayetullah Ali Sistani’den de destek aldı. Siyasi aktivistler ve aşiret liderleri “Basra Barışçıl Eylem ve Protesto Koordinasyon Kurulu” isimli bir komite kurdular. Komitenin amacı talepleri listelemek, eylemleri bütünleştirmek ve şiddetsizliği muhafaza etmek.

Sıralanan 17 taleplik listenin başında, hükümetin su ve elektrik hizmetleri için yol haritası belirlenmesi var. Hava sıcaklığının 50 dereceyi geçebildiği yaz aylarında her ikisi de kıt.

Yerel nüfusun iddialarına göre bir zamanlar “Körfez’deki Venedik” olarak anılan Basra’nın içme suyu kaynakları 1982’den beri yetersiz. İran ülkeye elektrik veriyordu ancak hem kendi ihtiyaçlarından dolayı, hem de Irak’ın ödemeleri zamanında yapmamasından dolayı kesintiye gitti.

Eylemcilerin ikinci talebi “Basra’nın yetkin evlatlarına öncelik verilmesi,” yani yabancı işçilerin gönderilmesi ve petrol havzalarında yaşayan insanların dörtte birine iş verilmesi.

İşsizlik Irak geneline dair bir problem. Ülkenin petrol gelirlerinin büyük bölümü halihazırda 4.5 milyon kamu çalışanının maaşların gidiyor, ancak her yıl işgücüne katılan 400 bin genç için iş olanakları son derece kısıtlı.

Siyasi sınıfa yönelik öfke büyük çünkü tepedekiler gerçek santraller, petroller ve yollar üretmeyen hayali ihalelerle devletin parasını çalmakla suçlanıyor.

Yolsuzluğun kalbinde siyasi partiler bulunuyor çünkü bakanlıklar oy dağılımına ya da mezhepsel kimliğe göre veriliyor. Bakanlıklar gelir kaynağı olarak kullanılıyor ve ihaleler bu doğrultuda dağıtılıyor.

Devletin böyle sömürülmesi ve ehliyet sahibi olmayan kişilere iş verilmesi, devlet kurumlarının görevlerini yerine getiremez hale gelmesi anlamına geliyor.

Kökten reform yapmak zor çünkü sistemin tamamı yolsuzluk ve kabiliyetsizlikle dolu. Parti desteği olmaksızın bakanlıklara gönderilen teknokratlar kendilerini yalnız ve yetkisiz buluyorlar.

Gidişata dair inançsızlık ve tatminsizlik hakim. Bakımsız bir yolda aracımızla ilerlerken, aracı süren Iraklı arkadaşım, “Hükümet kötü, yollar kötü, hava kötü, insanlar kötü” diye patlayıverdi.

Iraklı kolluk kuvvetlerine alımların çoğunun eylemlere ev sahipliği yapan kentlerden yapıldığını düşünürsek, hükümetin eylemleri bastırmak konusunda temkinli davranması gerektiği açık.

Şimdiye kadar eylemlerde sekiz kişi polisler tarafından öldürüldü. Polis eylemlere müdahalede plastik mermi, tazyikli su ve cop niyetine plastik borular kullanıyor.

Silahlı kuvvetler teyakkuzda. Musul saldırısına liderlik eden Anti-Terrör Birliklerinden üç alay eylemlerle mücadele etmek için güneye gönderildi ve IŞİD’in halen az da olsa faaliyette olduğu bölgelerden uzaklaştırıldı.

Eylemler büyük ölçüde spontane gerçekleşti ancak ofisleri kalabalıklara hedef olmayan Sadristler, Abadi’ye, İslami Davet Partisine ve diğer partilere reform programı doğrultusunda koalisyon kurulması için baskı yapmak istiyorlar.
Birçok eylemci Tahran karşıtı sloganlar atıyor, Ayetullah Hümeyni ve Ali Hümeyni gibi İranlı liderlerin fotoğraflarını yırtıyor. İran’ı, Irak’taki yozlaşmış partileri ve hükümetleri desteklemekle suçluyorlar.

Şimdiye dek temkinli davrandılar. Petrol ve gaz üretim tesislerinin önlerinde toplandılar, ancak günlük 3.6 milyon varile ulaşan üretimi aksatmamaya dikkat ettiler. Eğer üretim aksarsa, küresel ham petrol üretimi de ciddi anlamda etkilenmiş olacak.

Irak’ın yozlaşmış ve işlevsiz hükümet sistemi kazançlı bir şekilde reforme edilebilir. Ancak iktidardaki elitler yaşamlarına devam edebilmek istiyorlarsa, sıradan Iraklılara petrol geliri pastasından daha büyük bir dilim vermek zorundalar.

Counter Punch’tan çeviren Fatih Kıyman