Trump’ın BM konuşması, geçmişten bugüne gelen ABD politikalarıyla tutarlı. 2001’de İran’ın da içinde bulunduğu yedi ülkede rejim değişikliği planlayan ABD, bir tek İran’da hedefine ulaşamadı

İran’a saldırmak  neoconların hayali

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF Washington @omurkeyif

ABD Başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler (BM) 73’üncü Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Venezuela ve İran’a bir kez daha tehditler savurdu. Öte yandan “küresel bürokrasiye teslim olmayacağız” diyerek, ülkelerin bağımsızlık hakkını savundu. Trump’ın konuşması sırasında salondan yükselen kahkahalar dünyanın gündemine oturdu. Ancak konuşmaya damgasını vuran; ABD’nin uluslararası hukuktan azade olduğuna dair inancını tasdik etmesi oldu.
Trump’ın saldırgan sözleri ABD’nin savaş politikalarından bağımsız değil.

ABD’li General Wesley Clark, ABD yönetiminin beş yıl içinde, yedi ülkede rejim değişikliğini hedeflediğini ortaya çıkarmıştı. Clark’a göre, 2001’de Afganistan bombalanırken, Pentagon’da üst düzey bir general kendisine bir not gösterdi. Savunma Bakanlığı ofisinden gelen notta, Irak’tan başlayarak yedi ülkede rejim değişikliğinin nasıl yapılacağı yazıyordu. Irak’la başlayan listedeki ülkeler tek tek yerle bir edildi, listenin son sırasında da İran vardı.

Listedeki ilk ülke olan Irak’ta savaşın başlaması için en büyük rollerden birini üstlenen John Bolton, bugün Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı. Black Agenda Report’a konuşan ABD’li uzman Phyllis Bennis, Bolton’un, 2002’de Dışişleri Müsteşarı makamında otururken, Irak’ın işgal edilmesi için harcadığı çabayı anıyor. Irak’ta savaş öncesi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, Saddam Hüseyin’le Irak’ın üyeliği konusunda görüşme yürütürken, Bolton, örgütün Genel Sekreteri José Bustani’nin görevden alınmasını sağlıyor. Çünkü söz konusu üyeliğin ABD’nin elinden savaş ihtimalini alacağını düşünüyor. Bustani olayı, The Intercept’e verdiği röportajda anlatmış, Bolton’un 2002’nin Mart ayında, “Örgütü terk etmek için 24 saatin var. Eğer Washington’a boyun eğmezsen, karşılık veririz” dediğini söylemişti. Bolton, Bustani’yi çocuklarına zarar vermekle tehdit edecek kadar ileri gitmiş, “Çocuklarının nerede yaşadığını biliyoruz. New York’ta iki oğlun var” demişti.

Yaptırımlar İran halkını vuruyor
ABD’li neo-conlar, 20 yıldır İran’a saldırının hayalini kuruyor. ABD’nin dış politikasında savaşı değil diplomasiyi destekleyen aktivist grup Codepink’in kurucularından Medea Benjamin, geçen hafta Trump’ın İran Özel Temsilcisi Brian Hook’un katıldığı toplantıyı protesto etmişti. Benjamin, sahneye çıkıp, “İran’la savaş için sebep üretiyorsunuz. Irak savaşında yapılanların aynısını yapıyorsunuz” dedi.

Cuma günü Amerikan Üniversitesi’nde bir etkinliğe katılan İranlı aktivist Sussan Tahmasebi, İran’daki durumu şöyle özetledi: “İran halkı yıllardır ABD’nin savaş tehditi altında yaşıyor. Asıl terör bu.”

ABD, dünyada atom bombasını kullanan ve bombardıman tehdidini politikasının parçası haline getiren tek devlet. Dünyadaki nükleer kapasitenin yüzde 90’ı Rusya ve ABD’nin elinde bulunuyor. Trump, BM konuşmasında, 2019’da ABD’nin askeri bütçesinin 716 milyar dolara çıkacağından ve ordunun hiç olmadığı kadar güçlü olacağından övgüyle bahsetti. Bütçedeki artışa nükleer kapasite de dahil.

2015’te nükleer anlaşma imzalandıktan sonra, İran’ın askeri bütçesinin büyüdüğünü ileri süren Trump, dünyanın en büyük terörizm sponsorunun gezegenin en tehlikeli silahlarını üretmesine izin veremeyiz. İran’dan ham petrol ithal eden ülkelerle, alışverişi kesmeleri üzerinde çalışıyoruz” dedi.

Trump, geçen mayısta İran’la nükleer anlaşmadan çekildiğini açıklayıp, ambargoları devreye sokmuştu. İran’ın enerji sektörüne karşı ambargo dalgası, 5 Kasım’da yürürlüğe girecek. Trump BM konuşmasında, yaptırımlara yenilerinin de ekleneceğini söyledi. ABD, yaptırımların İran halkını değil hükümetini hedeflediğini ileri sürüyor. İranlı uzmanlara göre ise yaptırımlar, halkı vuruyor. İran halkının yaşamı, yeni ambargolarla daha da zorlaşmış durumda. Codepink’in aktardığı bilgiye göre, İranlı doktorlar, çok sayıda ilaca ulaşamazken, hastaları “savaş koşullarında” tedavi ediyor. ABD’de yaşayan İranlı aktivistler, İran yönetiminin politikalarına olduğu kadar, ABD politikalarına da karşılar; bir araya geldikleri etkinliklerin ana konusu, yaptırımlara ve savaş tehditlerine karşı ABD yönetimine baskı oluşturmanın yolları.

Venezuela
Geçen temmuzda, ABD basını, Trump hükümetinin Venezuela’da darbe planı yaptığını ortaya koymuştu. New York Times’ta yer alan habere göre, Trump hükümeti geçen yıl içinde, Venezuelalı hükümet karşıtı generallerle defalarca toplantı yaptı, darbe olasılığını görüştü. Donald Trump, BM konuşması sonrası, Venezuela’ya ABD’nin saldırısının mümkün olup olmadığına dair soruya cevap vermezken, “Bu ordu tarafından çok kolay devrilecek bir rejim” dedi.

Trump konuşmasında, Venezuela hükümetini “yolsuzlukla” suçlamış, “sosyalizmin ülkeyi iflasa ve yoksulluğa sürüklediğini” ileri sürmüştü. Ayrıca, ABD’nin Maduro hükümetine yakın isimlere yeni yaptırımlar uyguladığını açıklamıştı. Venezuela da İran gibi, ABD’nin ekonomik saldırısı altında. Petrol fiyatlarındaki düşüşe ek olarak ve ABD ambargoları, ekonomik krizin derinleşmesine yol açıyor. Öte yandan ABD bölgede, Kolombiya, Brezilya gibi ülkelerle işbirliği içinde, Venezuela’ya karşı siyasi izolasyon için çalışıyor.

***

BM oyun bahçesi

Phyllis Bennis’e göre, ABD’nin kendisini uluslararası hukuktan azade görmesinin en büyük nedenlerinden biri, BM Güvenlik Konseyi Kararlarını ya da Uluslararası hukuku çiğnediğinde, hiçbir bedel ödememesi. ABD’nin BM üzerindeki nüfuzunu anlatan Sözünü Geçirmek (Calling the Shots) isimli kitabın yazarı olan Bennis’e göre, BM, kuruluşundan bu güne, ABD’nin nüfuz alanı içinde oldu. 1945’te San Fransisco’daki kuruluş konferansı öncesi, CIA’in öncülü olan istihbarat örgütü, toplantıya katılacak olan delegeleri tek tek izlemiş, haklarında bilgi toplamıştı.

Amerikan The Nation dergisine göre 2003’teki Irak işgali öncesi İngiliz istihbaratı, savaş karşıtı olduğu bilinen Kofi Annan’ı izlemeye alırken, bir başka muhalif Adolfo Aguilar Zinser (Meksika) derginin Muhabiri Barbara Crossette’ye ofis telefonunun ABD tarafından dinlendiğini söyleyecekti.

Wikileaks belgeleriyle ortaya dökülen bilgiye göre, Obama hükümeti döneminde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton imzasıyla ABD’li diplomatlara, istihbarat toplama talimatı verildi. Alman dergisi Der Spiegel’in haberine göre ise 2012’de Amerikan makamları BM’nin iç video konferans sistemini izlemeye almıştı.