Suudiler ile normalleşme adımları atan İran, BAE ile de ilişkilerini restore etme sürecine girdi. Tahran, Abu Dabi’ye 7 yıl sonra büyükelçi atadı. Dr. Şen, “Gelişmeler İran açısından tecridi kırmanın ve bölge ülkelerinin İsrail ile normalleşmesinin önüne geçmenin bir anahtarı” dedi.

İran’ın tecridi kırma planı
Fotoğraf: AA

Yaren ÇOLAK

Tahran ile Riyad normalleşmesi tartışılırken İran’dan dikkat çekici bir hamle daha geldi. Tahran, 7 yıl aranın ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) büyükelçi atadığını duyurdu. İran resmi haber ajansı IRNA’ya göre, Dışişleri Bakanlığı Abu Dabi Büyükelçisi olarak Rıza Amiri’yi görevlendirdi. Amiri’nin yakında Abu Dabi’ye giderek yeni görevine başlayacağı kaydedildi. Öte yandan Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanlarının bugün Pekin’de bir araya gelmesi bekleniyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr. Gülriz Şen İran’ın dış politikada peş peşe attığı adımları BirGün’e değerlendirdi.

Pekin’in arabuluculuğunda başlayan Tahran-Riyad yakınlaşması sürüyor. İran ve Suudi Arabistan aralarındaki anlaşmazlıkları nasıl aşabildi?

Tahran ve Riyad arasında diplomatik normalleşme adımları 2021’den bu yana Irak ve Umman gibi bölge devletlerinin çabaları ile sürmekteydi. Olgunlaşan süreci dünyaya duyuran platform ise Çin’de kurulmuş oldu. Her iki ülkeyle de güçlü ekonomik ve enerji ilişkilerine sahip olan ve bu ilişkileri dengelemekte zaman zaman zorlanan Çin’in 2022’de devreye girmesi ile süreç yeni bir aşamaya geçmiş oldu.

Nükleer anlaşmadaki düğüm sürerken ve İran hem ABD hem de Avrupa ülkeleri ile sorunlar yaşarken, dış politikasını bölgedeki ilişkilerini onarmaya ve iyileştirmeye çevirmişti. İsrail ile yakınlaşan Körfez ülkeleri ile diplomatik ilişkileri yeniden kurmak güvenlik açısından da önemliydi. Bölge ülkeleri de hem nükleer anlaşmaya geri dönülen iyi senaryoya hem de İran’ın nükleer silah üretme kapasitesine giderek daha çok yaklaştığı anlaşmanın olmadığı bir senaryoya kendini hazırlıyorlardı. Öte yandan, Suudi Arabistan Yemen’deki maliyetli ve istediği sonucu almaktan uzak müdahalesini sonlandırıp, içeride teknolojik ve toplumsal dönüşüme odaklanmak istediği için de İran ile gerilimde tansiyonun düşmesine yönelik sinyaller vermeye başlamıştı. İran açısından son altı ay zarfında Mahsa Amini protestoları ile devlet-toplum ilişkilerinde yaşanan derin krizler de dış politikada elini rahatlama arayışında itici bir güç oldu.

Henüz İran ve Suudi Arabistan aralarındakileri anlaşmazlıkları tümüyle çözmüş değil ama diplomatik rehabilitasyon sürecinin yavaş yavaş somut adımlara dönüştüğünü görüyoruz.

TANSİYON YATIŞACAK

Bu stratejik hamlenin Ortadoğu denklemine etkisi ne olacak?

İran ve Suudi Arabistan arasındaki normalleşme adımları, İran’ın BAE ile ilişkilerinin restorasyonunu takip ediyor. İran’ın Kuveyt ile ilişkileri de düzelirken, bu sürecin çok yakında Bahreyn’de de olumlu yansımaları olacaktır. Böylelikle, İran’ın komşu Körfez ülkeleri ile ilişkilerinde tansiyonun giderek yatıştığı yeni bir döneme tanıklık edeceğiz gibi görünüyor. Zaten Katar ve Umman gibi Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ülkelerinin İran ile ilişkileri diğerlerine nazaran hep daha iyi seyretmişti. Bu normalleşmenin Tahran ve Riyad’ın karşı karşıya geldiği Yemen iç savaşı için hem ateşkesin sürmesi hem de nihai bir barış anlaşmasının kotarılması için büyük önemi var. Elbette Yemen örneğinde güneyde BAE destekli ayrılıkçı güçlerin ve Tahran’ın müttefiki Ensarullah grubunun da bu süreci baltalamadığı bir senaryodan hareketle umutlu bir çıkarım yapılabilir. Zira Yemen’deki gelişmelerde tek belirleyici İran ve Suudi Arabistan değil. Diplomatik normalleşmenin Lübnan’a da olumlu yansımaları olacaktır.

Pekin’de yapılması planlanan Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanlarının görüşmesinde gündem ne olacak? Nasıl bir öneme sahip?

Her iki ülke de Pekin’e ilişkilerin hızla normalleşeceği hususunda taahhütte bulundu. Bu sürecin ilk etabı büyükelçiliklerin karşılıklı olarak yeniden açılması. Bu sembolik adım elbette ilişkilerdeki tüm pürüzleri gideremez ama ikili ilişkilerin yeniden tesisi açısından yine de mühim. Pekin’de bu kez dışişleri bakanları arasında gerçekleşecek görüşme, sürecin işlediğini, Çin’in sürece liderlik etmeye devam ettiğini göstermesi açısından önem arz ediyor. Zirvede kuvvetle muhtemel elçiliklerin açılması süreci ve sonraki adımlar değerlendirilecektir. Yaklaşan bir diğer kritik görüşme ise Suudi Arabistan Kralı ve İran Cumhurbaşkanı arasında Riyad’da gerçekleşecek. Taraflar bu görüşmeye, Pekin’deki temaslardaki hususları da taşıyacaklardır.

Tahran, BAE’ye büyükelçi atadı. Bunun diplomatik yansıması ne olur?

İran ve BAE arasında normalleşme adımları, İran-Riyad hattındaki görüşmelere nazaran daha hızlı ilerledi. BAE, İran’ın ağırlaştırılmış ABD yaptırımları karşısında önemli bir ekonomik partneri konumundaydı. Öte yandan, BAE ve İsrail arasında İbrahim Anlaşmaları ile devam eden normalleşme de İran açısından kaygı vericiydi. Bu sürecin, Tahran’ın Basra Körfezi’nde çevrelenmesine neden olacağı korkusu hakimdi.

Son gelişmeler ile İran’ın BAE ve Suudi Arabistan normalleşmesinin paralel bir şekilde ilerlediği görülüyor. İran her iki ülkeyle ilişkilerini geliştirerek hem güvenliğini teminat altına almak hem de ticaret ve yatırımlar ile ekonomisini rahatlatmak istiyor. Gelişmeler İran açısından tecridi kırmanın ve bölge ülkelerinin İsrail ile normalleşmesinin önüne geçmenin bir anahtarı. Burada başka bir boyut da Arap ülkelerinin Suriye ile normalleşmesinin de sürece eşlik etmesi.

ABD HEGEMONYASI AŞINDI

Ülkeler, İran ile ilişkilerini rayına oturtuyor, Ortadoğu’da yeniden bir düzen kuruluyor diyebilir miyiz?

Ortadoğu’da husumet ve rekabetin sert dengeleme ve askeri çatışma ile çözülemediğini gören aktörlerin kaynaklarını daha verimli ve tasarruflu kullanma çabalarını görüyoruz. Bu normalleşme adımları ülkeler arasındaki rekabeti ve sorunları tümüyle gideremeyecek olsa da diplomatik süreçlerin hâkim olacağı bir dönemin kapısını arayabilir. Bölgede İran ile angajman siyaseti ağırlık kazanabilir ancak bu bölgede yeni bir dönemin işaretlerini verse de en azından kısa vadede yeni bir düzen anlamına gelmiyor. Normalleşmenin sınırlarını ve derinliğini iyi tahlil etmek gerekir. Bu hususta önemli bir başka nokta ise ABD’nin bölgede aşınan hegemonyası ve Çin’in diplomatik olarak bölgede daha aktif ve müdahil bir konuma evrilip evrilmeyeceği.

Bu denklemin ABD boyutu nedir?

İran’ın Körfez ülkeleri ile normalleşen ilişkilerinde Çin’in diplomatik olarak öne çıkması ABD açısından hoşnutluk verici bir gelişme değil. Özellikle ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin krizden geçtiği bir dönemde Riyad’ın Çin ve Rusya ile yakınlaşması, OPEC’teki politikaları ABD’nin Ortadoğu politikası için yeni zorluklara işaret ediyor. Öte yandan Suudi Arabistan ve BAE gibi Körfez ülkelerinin İran ile ilişkileri onarma ve rayına oturtma arayışının ardında da ABD’nin özellikle 2010’lardan itibaren Asya’ya kayan stratejik vizyonu nedeniyle bölgedeki müttefiklerini İran’a karşı korumayacağı korkusu yatıyor. Bölgedeki İran karşıtlığını tırmandıran Trump yönetiminin, 2019’da Aramco saldırısındaki tutumu bu kuşkuları en çok artıran gelişme olmuştu.

Aynı şekilde İsrail de özellikle Tahran-Riyad yakınlaşmasından rahatsız, zira İsrail’in en büyük beklentisi Suudi Arabistan ile bir süredir kapalı bir şekilde gelişen ilişkileri diplomatik bir anlaşma ile taçlandırmak ve Riyad’ı da İbrahim Anlaşmaları’na dahil etmekti. Ancak, İsrail’in Filistin meselesindeki tutumu, işgalin sürmesi ve İsrail tarihinin en aşırı sağ hükümetinin iktidara gelmesi ile Filistin devleti için umutların azalması, Riyad için İsrail ile barışı çok külfetli bir hale getiriyor.

***

İÇERİDE SIKIŞAN REJİM ÇÖZÜMÜ DIŞARIDA ARIYOR

Ülkede kadın düşmanı politikalar sürerken dışarıda yapılan bu açılımın içeriye yansıması ne olur?

İran’ın dış politika adımlarının, içeride protestolar nedeniyle meşruiyet krizi yaşayan müesses nizam için oldukça rahatlatıcı olduğu görülüyor. Böylelikle, İran ile ilgili uluslararası gündemde dış politikadaki bu hamleler öne çıkıyor ve daha çok tartışılıyor. Sistem içeride yaşadığı krizi, bölgedeki krizlerde elini rahatlatarak ve kendisini güvenceye alarak çözmeye çalışıyor. Protestolar gündelik hayatta farklı veçhelerde bir dip dalga olarak sürse de Zahidan dışındaki bölgelerde büyük ölçüde yatışmış durumda. İran’ın normalleşme sürecinde, Suudi Arabistan’dan önemli bir talebi de özellikle önceki aylarda çokça tartışılan Iran International gibi kanallara verdiği desteği kesmesi ve “propaganda savaşına” son vermesi. Bunun yansımalarını da izlemek gerek.