İran kültürü ve tarihi

ÖZGE UYSAL

İran Kültürü, tarihsel arka planı ve farklı kaynaklardan beslenmesi sebebiyle, uçsuz bucaksız bir umman gibi; hakkında öğrenilecekler ve üzerine yazılacakların tükenmesi mümkün değil. Bu kültürü besleyen o kadar farklı öge var ki İran kültürü üzerine daha fazla bilgi edinme merakı asla son bulmuyor. Say Yayınları tarafından Ekim 2016’da yayımlanan İran: Aklın İmparatorluğu kitabının en önemli özelliği, İran’da belli dönemlere odaklanmıyor oluşu. Zerdüşt’ten başlayan anlatı, hem bin yıllar öncesi hem de günümüz İran’ındaki gelişmelere dair bütünsel bir bakış açısı sunuyor. Önsöz’de yazarın da belirttiği gibi, bu geniş kapsamlı, İran tarihi ve kültürü ile ilgili her detayı derinlemesine inceleyen ve açıklayan bir kitap değil. İran: Aklın imparatorluğu, daha çok bir kılavuz kitap niteliğinde; okura, İran’la ilgili temel bilgiler sunuyor ve İran’la ilgili araştırmalara ve okumalara devam etmek isteyen okurun, bir sonraki aşamada nereden ilerleyebileceğine dair bir harita belirlemesine yardımcı oluyor.

Kitabın yazarı Michael Axworthy, halen İran Kültürü ve İran politikaları üzerine çalışmaya devam eden bir araştırmacı. İslami Araştırmalar Enstitüsü’nde dersler de veren Axworhty, konuyla ilgili bilgi birikimini kitapta ustalıkla okura aktarmış görünüyor. Axworthy, farklı konular arasında gezinen okuru, bu çok çeşitli konuların hangi kavram ve gelişmelerle birbirine bağlanabileceği hususunda yönlendiriyor.

Kitabın ilk bölümü Köken: Zerdüşt, Akhamanidler ve Yunanlar’da İran Kültürü ve Farsça ile ilgili önemli bilgiler yer alıyor. ‘Kimdir bu İranlılar? ... İranlıların MÖ. 2 binyılın sonlarında göçler ve işgallerle bugün Rusya stepleri olarak bilinen bozkırdan Avrupa, İran, Orta Asya ve Kuzey Hindistan’a yol alan bir topluluk olduğunu ve bu göçmenlerin Hint-Avrupa ailesinin bir parçası olduklarıdır. Bu cevap aynı zamanda Fars dili ile diğer Hint-Avrupa dilleri arasındaki ilişkiyi de açıklar.’

İlk bölüm, Zerdüştlüğün doğuşu ve Zerdüşt hakkında sahip olunan az sayıdaki bilgiyle devam ediyor. Zerdüşt dininin ana kaynağı olan Avesta, Zerdüştü’ün ölümünden yaklaşın bin yıl sonra yazılı hale getiriliyor. Zerdüştlük, kötülük problemini özgür irade ve ölümden sonraki yaşamda sağlanacak adalet kavramlarıyla bağ kurarak tartışmaya açmasıyla biliniyor. Zerdüşt teolojisi, Ahura Mazda ile Ehrimen’in sonsuz çatışmasını konu ediniyor. ‘Zerdüştlük mitlerindeki yaratılış hikâyesi, iyiyi Ahura Mazda’nın yarattığını, altı Ölümsüz’le birlikte Ehrimen’in ise ilk insanı katlederek ve kutsal boğa Vohu Manah’ı öldürerek, suyu ve ateşi zehirleyerek yaratılanlara saldırdığını anlatır.’

İran Kültürü, uzun yıllar kimi zaman duraklayarak kimi zaman yüzyıllara iz bırakan sanatçılar ve eserlerle dalgalanarak da olsa büyümeye ve nam salmaya devam etmiştir. İran Tarihi ise, gücü ve hükmetmeyi seven yöneticiler, isyanlar, işgaller ve savaşların gölgesinde ilerlemeye devam eder. 1921’de Rıza Han bir darbe ile yönetimi ele geçirmesi ve ‘modernleşme’ ülküsüyle çeşitli uygulamalar ortaya koyması, baskı ve sansürün ‘Batılılaşma’ ve ‘modernleşme’ başlığı altında İran halkının hayatında yeniden gündeme gelmesi anlamını taşımıştır. Devleti güçlendirecek, ülkenin kalkınmasını sağlayacak kültürel gelişimi hızlandıracak bu uygulamalar sorgulanamaz durumdadır, dolayısıyla halkın rızasıyla değil de halka rağmen gerçekleştirildikleri söylenebilir. Bu yüzyıl içerisinde birçok sanatçının metni sansür nedeniyle yayımlanmaz, ifade özgürlüğünün kısıtlanması sonucunda birçok yazar susturulur. Şah döneminde kitapları basılmayan, Ahmedinejad tarafından kitapları yasaklanan dönemin en önemli ve kabiliyetli yazarlarından Sadık Hidayet, 1951’de Paris’te intihar ederek hayatına son verir.

1979 hem İran kültürü hem de İran Tarihi için büyük ve geri dönülmez değişimlerin başlangıcı olur. 1979 devrimi, halka rağmen değil, bizzat halkın desteği ve mücadelesi sonucunda başarılı olmuştur. ‘Tarihteki diğer devrimlerden farklı olarak (1917 Rus devrimi) İran devrimi gerçekten bir halk devrimidir. Büyük halk kitlelerinin eylemlerinin sonucudur ve bu hızla gelişen sonuç (uzun dönemli sonuç da bu olabilir) halkın iradesinin gerçek bir ifadesidir.’ 1979 Devrimi’yle Şah’ın devrilmesi ve yerine Humeyni’nin geçmesi, ilk dönemlerde Şah’ın eziyetinden bırak halka rahat bir nefes aldırsa da, kısa zaman içerisinde bu devrimin beklenileni vermeyeceği anlaşılacaktır. Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a döndüğünde ılımlı ve toplumun bütün kesimlerini dikkate alacağının işaretini veren konuşmalar yapar. Ancak kısa zaman içerisinde, kendisine biat eden radikal grupların isteklerine boyun eğecek; İran coğrafyasında sansür, işkence, sürgün ve infazlar yeniden sahneye çıkacaktır.
İran: Aklın İmparatorluğu, kökleri çok eskilere dayanan bir kültürü, İran’ı ve orada yaşanan kültürel-sosyal-politik gelişmeleri olanca tarafsızlığıyla aktarmaya çalışan kaynak kitaplar arasında yerini bulacaktır.