Aliağa’da asbestli gemileri söken işçilerin iş bırakma eyleminde bir hafta geride kaldı. İşçi temsilcileriyle patronlar arasında yapılan görüşmede işçilerin zam talebi kabul edilmedi. İşçiler, “eyleme devam” diyor.

İşçinin maaş zammı isteği reddedildi: Gemileri yaktık  geri dönüş yok

Aycan KARADAĞ

AKP’nin ekonomi politikaları nedeniyle alım gücü eriyen, emeği ucuzlayan binlerce emekçi hakları için direnişte. Yurdun pek çok yerinde ağır çalışma koşullarına, ücret düşüklüğüne karşı gerçekleştirilen eylemlerden biri de iş cinayetlerinin en çok yaşandığı tersane/gemi sektöründe yapılıyor. İzmir’in Aliağa ilçesinde 22 ayrı işletmede asbestli gemileri söken işçiler, bir haftadır direniyor. Son olarak işçi temsilcileri ile patronlar arasındaki görüşmede işçilerin maaş zammı talebi kabul edilmedi. İşçiler ise, “Gemileri yaktık, geri dönüş yok. Kazanana kadar mücadele edeceğiz” diyerek kararlılıklarını ifade ediyorlar.

BirGün olarak işçileri direniş alanında ziyaret ettik. İşçiler, Aliağa’da fabrikaların olduğu bölgede Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği önünde sabah 09.00 ile akşam 17.00 arasında seslerini duyurmaya çalışıyor. Alana girdiğimizde, kendilerini ziyarete geldiğimiz için mutluluklarını dile getiren işçiler bu ziyaretlerin öneminin altını çiziyor. İşçilerle sendikalar, emek örgütleri ve siyasi partiler dayanışma içerisinde.

Alana mücadelenin yanında neşe ve coşku hâkim. İşçiler haklı olduklarının farkında ve bunun verdiği moralle direnişlerini sürdürüyor. Eylemlerin olmazsa olmazı halaylar Aliağa’da da alanın öne çıkan faaliyetlerinden. İşçiler bir yandan da ziyarete gelenlere yaşadıklarını anlatıyor. Özellikle gazetecilere yaşadıklarını detaylarıyla anlatıyor, kamuoyuna süreci duyurabilmek için…

İşçilerden birine soru sorarak süreci özetlemesini istiyoruz. “Taleplerimiz kabul edilene kadar direneceğiz. Biz insanca yaşamak istiyoruz” diyen işçi, şunları söylüyor: “Ben dâhil burada birçok arkadaşımız iş bırakma yapmamıştır. Burada sendika yok. Hakkımızı o yüzden kendimiz arıyoruz. Çok tehlikeli bir iş yapıyoruz. Asbestin içindeyiz. Birçok arkadaşımız asbestten kanser oldu. Her gün iş kazası yaşayarak arkadaşlarımızı kaybettik. Bunlara artık yeter diyoruz. Ücretlerimizin düzeltilmesini istiyoruz. Biz insanca yaşam istiyoruz.”

BAŞKA ÇARE KALMADI

Eylemlerin elbette bir de ekonomik maliyeti söz konusu. Kendi aralarında topladıkları paralarla çay ve yemek alan işçiler, bunu planlı bir şekilde yaptıklarını söylüyor. Gazeteci olduğumuzu öğrenen bir işçi yanımıza gelerek sıkıntılarından bahsediyor. İşçi, “Sesimizi duyurun. Ölümle burun buruna, tehlikeli bir iş yapıyoruz. İstediğimiz çok bir şey değil… Şartlarımızı düzeltsinler. Burada kimse istemez iş bırakmayı ama bize başka çare bırakmadılar” diyor.

Isınmak için direniş alanının ortasında geniş bir alanda ateş yakılıyor. Ateşin etrafında bir grup işçi bir yandan bizi yanlarına çağırıp yaşadıklarını anlatmak istediklerini belirtirken bir yandan da ısınmamızı söylüyor. Gün boyu işçilerin yanında nasıl bir sömürü çarkına dâhil olduklarını dinliyoruz.

‘Artık yeter’ diyorlar. Bir yandan ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz diğer yandan sektördeki sömürü çarkı… İşçileri canından bezdirmiş. Ancak konuştuğumuz işçiler bunca olumsuzluğa rağmen ülkenin dört bir yanındaki direnişler ve akabinde gelen kazanımlardan da oldukça memnun olduklarını dile getiriyor. Bu durum ciddi bir moral kaynağı. Karanlığın olanca gücüyle bastırdığı bir dönemde yan yana duran işçiler bir kader birliği ettiklerinin bilincinde. Usta Yazar Yaşar Kemal’in dediği gibi "İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır..." Aliağa’daki işçiler de yarattıkları umutla karanlıktan çıkacaklarına emin…