İstanbul Barosu 18-19 Ekim’de yeni başkanını belirlemek için sandığa gidiyor. Çağdaş Avukatlar Grubu’nun başkan adayı Ayhan Erdoğan, ülke İslami faşizme giderken mevcut yönetimin suskunluğunu eleştirdi

İslami faşizme karşı Baro’nun suskunluğu kabul edilemez!

ZEYNEP YÜNCÜLER

Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu 18-19 Ekim’de yeni başkanını belirleyecek. Çok sayıda ismin yarışacağı seçimin iddialı isimlerinden birisi de Çağdaş Avukatlar Grubu’nun (ÇAĞ) Başkan Adayı Ayhan Erdoğan. Ali İsmail Korkmaz ve Pınar Selek başta olmak üzere kamuoyunun yakından takip ettiği pek çok davanın avukatlığını yapan Ayhan ile neden aday olma gereğini hissettiğini, avukatların güncel sorunlarını, Türkiye’deki hukukun son durumunu konuştuk. ÇAĞ’ın baro yönetim kurulu adayları arasında Sosyal Haklar Derneği (SHD) Genel Başkanı Av. Can Atalay,  Av. Sabri Kuşkonmaz, Av. M. Tülin Dündar ve Av. Bilgütay H. Durna gibi isimler var.

»İstanbul Barosu yeni başkanını belirleyecek. Seçim öncesi gruplar arasında nasıl bir atmosfer var?
İstanbul Barosu’nda ilk defa bu kadar çok fazla grup seçime girecek. Bu çok zengin grupların içinde milliyetçisi var, AKP’nin yanında olanlar var ve daha birçok, aslında çok da duruşlarını bilmediğimiz gruplar, tanımadığımız avukat arkadaşlar var. Zamanla tanıyıp, göreceğiz. Herkese başarılar dilerim. Zaten benim seçimde muhatabım mevcut yönetim ve bu yönetimin uğraşmadığı ve uğraşması gereken konular. Şu an Baro’nun mevcut başkanı ve başkan adayı Ümit Kocasakal önceki seçimlerde çok yüksek oy alması sebebiyle, kendini seçimleri kazanmış gibi gösteriyor. Bu onun açısından psikolojik bir rahatlama, ancak yaptığı çok büyük hatalar var. Seçim öncesi bu hatalar görülmeli, konuşulmalı.

TEK ADAM YÖNETİMİ
»Ne gibi hatalar?
Örneğin, o hataları şuradan açıklamaya başlayabiliriz; Ümit Kocasakal “Ekselanslar Baro’yu istiyor” dedi. Tayyip Erdoğan için, tek adam olarak ülkeyi yönetiyor diyor, ama Baro’yu da kendisi öyle yönetiyor. Çünkü hükümetle arasında yöntem kardeşliği var. Kendisini demokrat olarak  savunuyor. ÖYM’ler kaldırıldı, İstanbul Barosu nerede bu yasada? Tepki göstermediler. İki hakim bir savcıyla bir kenti esir alacak yasada sustular. Bu hukukun silah haline getirildiği dönemde en tehlikeli haldir. Sözde muhalifiz diyor, ama hukukun Erdoğan’ın istek ve arzularını yerine getiren bir mekanizmaya dönüşmesine göz yumdular. 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında neredeydi? Ya da, biz laikliğin en temel savucuyuz diyorlar, eğitimde türban konusunda neredeler? Hiçbir tepkilerini duymadım. Ama onlar İslami faşizme karşı susmayı tercih ediyor. Biz sokak sokak, mahalle mahalle haklarımızı savunacağız, en küçük hakkımızı dahi kaybetmemek için mücadele edeceğiz. Hukuksuzluklar karşısında sessiz kalacaklarsa, ‘biz muhalifiz’ demesinler artık. Yanlış bir yoldalar. Bunlar açıktan kendisine yönelik eleştirimdir.

»Peki, Baro nasıl bir yol izlemeliydi?
En başta, Baro tek başına iş yapmamalı. Her türlü toplumsal konularda faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri ve sendikalarla komisyon kurmalı. Baro da sadece hukuk kısmını üstenmeli, ancak böyle bir çalışma hiç olmadı. Hukuksuzluklara karşı müdahale etmediler.

İŞÇİ AVUKATLIK
»İşçi, genç ve stajyer avukatlara karşı yapılan hukuksuzluklar, haksızlar yok mu?
Kesinlikle var. Bu neolibarel sistemin dönüşü içerisinde hukuk artık yaratılan çıkar gruplarının ortaklaşa mücadelesiyle oluşan bir olgu olmaktan çıktı, avukatların iş alanları daraldı. Bu yüzden başka avukatların bünyesinde çalışan avukatlar ortaya çıktı. Biz de onları işçi avukatlar olarak tanımlıyoruz. Bu durum onları bağımsız bir avukat değil, taşeron avukat yapıyor.  Şirketlerin tahsilat işlerini yapıyorlar. Bizim avukatlıktan anladığımız husus, bu değildir. Ayrıca vekalet ücretlerini tam olarak alamıyorlar. Yöneticileri çoğunlukla hukukçu değil. Bu arkadaşlarımıza tekrar Baro’ya kayıtlı olma zorunluluğu getirilip, avukatlık görevlerini yapmaları sağlanmalıdır. İşçi avukatlık neoliberal sistemin dayatmasıdır. Acilen hem sisteme karşı mücadele etmek hem de işçi avukatların mağdur oldukları bu durumu sonlandırabilecek işler yapmak lazım. Baro maalesef bu avukatlara sırtını dönmüş durumda.

(Ayhan Güner)

Genç avukatların sorunu maalesef hemen çözülebilecek gibi değil. Bu sorunun en acil çözümü mekân bulmaktır. Çünkü bürosuz çok fazla genç avukat var. Her bir avukata özel bir büro tahsis etmek zordur, ancak en azından adliyelerdeki baro odalarına takviye yapılabilir.  Pratik olarak çözümler vardır, başlangıç olarak bunları dile getirmek gerekir.
Serbest avukatlar açısından da vergi giderlerinin vergiden düşürülme, KDV ve ÖTV’nin yüksekliği gibi sorunlar var. Bu anlamda avukatların haklarını savunmak için derhal, Avukat Hakları Merkezi her adliyenin bünyesinde bağımsız, özerk kurulmalı. Çağlayan, Anadolu, Bakırköy adliyesi şeklinde tek bir merkez olmaktan çıkarılması gerekiyor.


»İstanbul Barosu hiçbir şey yapmadı mı?
Yaptı, o da hukuk yönünden baktığımızda Baro’nun ilgilendiği tek dava Ergenekon. Başka davalarla ilgilenmiyor. Sadece kendi siyasi değerlerine uygun davalara müdahale ederek, yandaş basın diye eleştirdikleri durumun, yandaş Baro diye konuma düşmelerine neden oldu. İstabul Barosu politik davaların hiçbirinde, kendi politik görüşüne göre bir değerlendirme yapmamalıdır. Bütün davalarda hukuksuzluğa karşı müdahil olunmalıdır.  İktidarın bugün elindeki en büyük silah maalesef yargı ve yargıçlardır.

»Bu müdahilsizliğe örnek olarak KCK davasını gösterebilir miyiz?
Evet. Baro KCK’den tutuklu avukatlar meselesinin resim karesinde yer almadı. Onları uyarmıştık, ‘o karede yer almazsanız sıra bir gün size de gelir’ diye. Öyle de oldu. Biz her iki karede de yer almanın doğru olduğunu düşünüyoruz. Çağdaş Hukukçular Davası’nda da durum aynı. Politik tavsiyeler politik alanda yapılmalıdır hukukta değil. Baro yöneticileri maalesef kendi tutumlarına göre hareket ediyor. Tüm hukuksuzlukların karşısına dikilen bir baro olmalı. Size karşı olan insanların dahi yanında olmalısınız. Tüm bunları gerçekleştirecek ekibin seçilmesi gerekiyor.

BARO AVUKATLIK YAPMIYOR
»Baro’nun iktidara taşınacağı şeklinde yorumlar yapılıyor.

Dediğim gibi, zaten iktidarla aralarında bir yöntem kardeşliği var. Baro avukatlık yapmıyor, avukatların haklarını savunmuyor, hukuksuzluğa müdahil olmuyor. Bu arkadaşlarımızın bu Baro’yu taşıma niyetlerinin olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa Baro üzerinden kendilerini Meclis’e taşıma niyetleri var. Bu işe yarayabilir, Baro Baro olmaktan iyice çıkar, işlevini iyice kaybeder.


HUKUKU SOKAĞA TAŞIDIK
»Çağdaş Avukatlar Grubu olarak sloganınız ‘Sokağın Avukatlığı’. Ne demek ‘Sokağın Avukatlığı’?

İktidar ÖYM’leri kaldırarak demokratik bir açılım yaptığını iddia ediyor, ama 2 hâkimle, insanları yıllarca tutuklu tutabilecekler. Yargı artık diktatörlere mahsus ve sadece onların lehine işleyen bir mekanizma haline geldi. Alınmış mahkeme kararları beş yılda uygulanmazsa dava düşer dediler. Acaba bu yaptıkları değişiklik hangi şirketlerin işine geliyor? İktidar, hukuku çıkarları uğruna silah olarak kullanmanın ötesine de geçti. İçişleri Bakanı, mahkeme kararları uygulanmayacak diyebiliyor. Hukuk, işte burada zaten bitmiştir. Bu yüzden iktidar, hukuku sokağa taşımamıza neden oldu. Gezi’yi düşünürsek, mahkeme kararlarına aykırı olan inşaat durduruldu. Biz de içeride hukuksuzlukla savaşmamız engelleniyorsa, hukuku fiili olarak sokağa taşımaya karar verdik. Buradan yola çıkarak temel sloganımız ‘Sokağın Avukatlığı’ oldu.