İspanya’da yerel ve özerk bölgeler seçimlerinin üç önemli sonucu var: Birincisi, sol birlik güçlendi, ikinci sonuç, bundan böyle İspanya’da koalisyonlar dönemi yaşanacak, üçüncüsü ise en çok merak edilen soruya cevap: Hayır Podemos bu haliyle iktidar olamaz…

İspanya seçimlerinde ne oldu?

SELAMİ İNCE

İspanya’da yerel ve özerk bölgeler seçimleri öncelikle ülkenin bu zamana kadarki iki partili sisteminin bitişi anlamına geliyor. Muhafazakâr Halk Partisi’ne (PP) alternatif olarak Ciudadanos, Sosyal Demokratlara (PSOE) ise Podemos siyaset sahnesine yerleşti. İspanya bundan sonra sürekli koalisyonlarla yönetilen bir ülke olacak. Çünkü bu seçim her ne kadar yerel seçim olsa da, iki büyük partinin tek başına aldığı oy, tek başına iktidar için yeterli değil. PP, yüzde 27 oranında oy aldı ve bu 2011 seçimlerine göre yüzde 10 daha az oy demek. PSOE ise, yüzde 25 oy almasına rağmen, yüzde 3 oy kaybetmiş görünüyor. Kaldı ki, sonbahardaki genel seçimde bu durumun değişeceğine dair de hiçbir belirti yok.

İspanya seçimlerinin asıl galibi ise, Podemos tarafından da desteklenen sol birlik oldu. Hem Madrid hem Barcelona hem de Valencia’da yani İspanya’nın üç en büyük kentinde sol birlik tarihi başarı kazandı. Madrid’te çok az bir farkla belediye başkanlığını kaybeden sol birlik Valencia ve Barcelona’da seçimi almayı başardı. Bütün ülkede 200 gruptan oluşan İpotek Mağdurları Platformu Sözcüsü olarak adını duyuran 41 yaşındaki Ada Colau, artık Barcelona belediye başkanı. Ada Colau, Podemos ve diğer sol grupların ortak adayı olarak ‘Barcelona birlikte!’ (Barcelona en Comú) platformunun adayı olarak seçime girmişti. Sol birliğin Barcelona’da seçim kazanması, ayrıca Katalan bağımsızlıkçılarına da bir darbe anlamına geliyor. Bölge seçimini de Katalan ayrılıkçıları değil, sol birlik kazandı.

Tek başına seçime girmeyen ve girdiği her yerde sol birlik çatısı altında seçime katılan Podemos artık ülkenin üçüncü partisi oldu. Sol birlik sadece Podemos’un başını çektiği birlikler olarak kalmadı ve yine sol birlik başarısı sadece iki büyük kentte değil, irili ufaklı bazı başka şehirlerde de görüldü. Örneğin ülkenin üçüncü büyük kenti Valencia’da Komünistler, Yeşiller ve çeşitli taban örgütlenmelerinin desteği ile kurulan seçim bloğu Compromís yarışın galibi oldu. Bu kenti 24 yıldır muhafazakâr belediye başkanı yönetiyordu.

BÜYÜK PARTİLER YOLSUZLUĞA YENİLDİ
İktidardaki PP’nin yüzde 10 oy kaybetmesinin en önemli iki nedeni var. Birincisi, ülkedeki yolsuzluklar ve hükümetin yolsuzluğa bulaşması. İkinci neden ise, hükümetin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dikte ettiği ‘kemer sıkma’ politikasını harfiyen uygulaması. Yunanistan’da Syriza’nın uygulamaktan vazgeçtiği bu politika, her şeyden önce ülkede orta sınıfı hızla yoksullaştırdı.

Sosyal demokratların oy kaybetmesinin nedenleri arasında elbette işçi sınıfının ve işin niteliğinin değişmesi, sosyal demokratların neoliberal ekonomi politikaları karşısında etkili politikalar oluşturamaması gibi tarihsel gelişmeler gösterilebilir ama sosyal demokratların da kaybetmesinin asıl nedeni de yolsuzluklar. Hem sosyal demokratların hem de muhafazakârların, yani yerleşik iki büyük partinin yolsuzluk batağına batması, bizdeki deyimle ‘iyice yozlaşması’ seçmeni yeni arayışlara itiyor. Bunun üstüne bir de ekonomik kriz gelince, Podemos bir umut olarak ortaya çıkıyor.

PODEMOS BİR SYRIZA DEĞİL ELBETTE

ispanya-secimlerinde-ne-oldu-47847-1.
Podemos’a gelince: Podemos, sosyal demokratlardan farklı bir ekonomi anlayışı hatta siyaset anlayışı ortaya koymadı. Mart sonunda yapılan Endülüs eyaleti seçimlerinde yüzde 15’e varan oy oranına erişen Podemos, bu seçimlerde tek başına girmediği, diğer solla ittifak yaptığı halde bu oy oranını koruyamadı. Sol birliği başarısı sadece Podemos’un başarısı anlamına gelmiyor ayrıca. Sonbahardaki genel seçimlerin bir ön provası olan bu seçimlerde aldığı oyu korusa bile Podemos, Yunanistan’da Syriza’nın başarısını hiçbir zaman elde edemeyecek gibi görünüyor. Podemos, sosyal demokrat partinin de yerine geçebilecek güçte değil. Bu oy oranını koruyabilirse, ancak, sosyal demokratların küçük ortağı olabilir. Ancak sosyal demokratlar Podemos’la koalisyon kurmaktansa PP ile kurmaya daha yatkın.

Yine muhafazakâr parti PP’nin seçmen tabanına yakın protesto hareketi Ciudadanos’a (Vatandaş Hareketi) da bakacak olursak, tıpkı öfkeliler gibi sokakta siyasete başlayan bu hareket de kamuoyu yoklamalarında tahmin edilen oranlara ulaşamadı. Ciudadanos yaklaşık yüzde 7 oranında oy aldı ve bu haliyle ne PP’yi tarihe gömecek ne de iktidara gelebilecek gibi görünüyor. Ciudadanos, düzenden memnun olmayan neoliberal - liberal gençlerin hareketi gibi. Ya da bizde Besim Tibuk’un partisi bu harekete yakın diyebiliriz.

Sonuç: İspanya’nın Madrid, Barcelona ve Valencia ile üç büyük kentinde Podemos, sosyalistler, komünistler, Yeşiller ve taban inisiyatifi hareketlerinden oluşan sol birlik büyük başarı kazandı. Ancak ülke genelinde bütün iktidarı alacak bir başarı gösteremedi. Diktatör Franco’nun ölümünden beri, 40 yıldır birbiri ardı sıra tek başına iktidar olan sosyal demokratlar ve muhafazakârlar bundan böyle tek başına iktidara gelemeyecek gibi. Buna da herhalde en fazla Erdoğan ve AKP yönetimi üzülür.