Koronavirüs belki sosyal hayatımızı sıfırladı ancak hayal gücümüzü elimizden alamaz. Gelin hep beraber Lionel Messi’nin kariyerinde o çok tartışılan bölümü tersine çevirelim ve Arjantinli yıldızın paralel evrendeki kariyerine göz atalım

İspanya’yı seçseydi ne olurdu?

Eren TUTEL

Linoel Messi... futbol tarihinin tartışılmaz en büyük isimlerinden biri. Cristiano Ronaldo’yla beraber futbolu son dönemde en çok değiştiren oyunculardan. Ama Messi bunca başarıya ve olağanüstü kariyere rağmen bazıları tarafından haksız bir şekilde Arjantin Ulusal Takımı’nda kupa kazanamaması nedeniyle eleştiriliyor.

Aslında Messi’nin Arjantin’i seçmeden önce bir şansı daha bulunuyordu. Yıldız oyuncu, 2008-2012 yıllarına damga vuran ve bu dönemde 2 Avrupa, 1 Dünya Kupası şampiyonluğu yaşayan; son yılların en dominant ulusal takımı İspanya’yı seçebilirdi. Hatta dönemin İspanya Teknik Direktörü ve bir zamanlar Beşiktaş’ı da çalıştıran Vicente Del Bosque, yıllar sonra yaptığı açıklamada; İspanya Futbol Federasyonu’nun Messi’yi kendi taraflarına çekmek için her şeyi yaptığını ancak Arjantinli oyuncunun ülkesine olan sevgisinin ağır bastığını söyledi.

Peki Messi, sevgisinin önüne profesyonelliği koyup, seçimini İspanya’dan yana kullansaydı ne olurdu? Gelin hep beraber olası senaryoya göz atalım...

İSPANYA’YLA ŞAMPİYONLUĞA

Yıl 2008. İspanya Ulusal Futbol Takımı, yaklaşan EURO 2008’e hazırlanıyor. Xavi’li, Iniesta’lı, Ramos’lu kadroda ne yapacağı en çok merak edilen isim Lionel Messi... Diego Maradona’nın velihatı olarak görülen 21 yaşındaki Messi, tercihini Arjantin yerine İspanya’dan yana kullandığı için ülkesinde ‘hain’ ilan edilmiş. Genç oyuncunun başkent Buenos Aires’ten Arjantin’in en küçük kasabasına kadar formaları yakılıyor. Futbola büyük bir tutkuyla bağlı olan bu Güney Amerika’nın kendine özgü ülkesi Arjantin, yeni ‘nefret’ sembolünü bulmuş gibi. Maradona da yaptığı açıklamalarla genç yıldızın işini hiç kolaylaştırmıyor. Fevri çıkışlarıyla bilinen Diego verdiği demeçlerde Lionel’i ‘korkaklıkla’ ve kolayı seçmekle suçluyor ve ekliyor: “Ne kazanırsa kazansın, o hiçbir zaman büyük bir oyuncu olamayacak.”

Doğduğu ve çok sevdiği ülkede böylesine büyük bir nefret figürüne dönüşmek üstelik çocukluk kahramanlarından bu sözleri duymak Messi için çok yaralayıcı. Ancak genç oyuncu işine odaklanmak zorunda. Verdiği kararın bu tepkileri beraberinde getireceğini biliyordu ancak bu kararı profesyonelce almıştı ve EURO 2008’de de sahayı çıkıp profesyonelliğin gereğini yerine getirmeliydi. Öyle de yaptı. Barcelona’daki takım arkadaşları Xavi, Iniesta’yla beraber İspanya’yı Avrupa şampiyonluğuna taşıdı.

Bu görkemli şampiyonluğun ardından iki yıl geçti. Messi geçen iki yılda oyununu daha da mükemmeleştirdi ve artık dünyanın en iyisi tartışmalarında akla gelen ilk isimlerden biriydi. Yaklaşan 2010 Dünya Kupası öncesi İspanya yine bir numaralı favoriydi. Belki de tarihin gördüğü en iyi kadroyla kupaya gidiyordu Matadorlar. Messi, Xavi, Iniesta, Ramos, Pique, Cassillas, Xabi Alonso, Torres ve diğerleri... Üstelik temelini Barcelonalıların oluşturduğu bu oyuncu grubunun diğer ülkelerin yaşadığı uyum problemini de pek yaşamıyordu. Sonuçta beklenen oldu ve finalde Hollanda’yı mağlup eden İspanya, tarihinde ilk defa Dünya Kupası şampiyonluğuna ulaştı.

23 YAŞINDA HER ŞEYİ KAZANDI

Turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Messi henüz 23 yaşında, 2 Şampiyonlar Ligi, 1 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşamıştı bile ve adı tarihin en iyileri arasında geçiyordu.

Messi’nin seçmediği ve ‘yüz üstü bırakılmış’ Arjantin ise Diego Maradona yönetiminde son dakikada geldiği kupada, oldukça kötü bir futbol ortaya koymuş ama bir şekilde çeyrek finale kadar gelmeyi başarmıştı. Çeyrek finalde Almanya’ya 4-0 kaybeden Güney Amerika temsilcisi için Maradona dönemi sona eriyordu. Arjantinliler turnuvanın geri kalan bölümünde Messi’yi izleyip hem üzülüyor hem de hep bir ağızdan aynı soruyu soruyordu: “Ya bizi seçseydi, ne olurdu?”

Messi kariyeri ilerledikçe kusursuz bir oyuncuya evrildi ve 2010 Dünya Kupası’nın ardından İspanya’yla 2012 Avrupa şampiyonluğu da yaşadı. Artık birçoklarınca tarihin en iyisiydi ve Cristiano Ronaldo’yla olan rekabetinde Portekizli rakibini geride bırakmıştı.

‘KORKAK!’

Ancak kimi futbolseverlere göre EURO 2016’da vasat Portekizle şampiyonluğa ulaşan Ronaldo’nun bu başarısı Lionel Messi’nin İspanya’yla kazandıklarından daha önündeydi. Ne de olsa yıldızlarla dolu bir kadroda kupa kazanmak ‘çok kolaydı.’ Hatta EURO 2016’dan sonra sokaklardan, ‘en seviyeli’ futbol programlarına Ronaldo’nun Messi’den daha büyük bir oyuncu olduğu ve Messi’nin kariyeri boyunca hep kolaya kaçtığı, Arjantin’i tercih etmemesinin sebebinin de bu olduğu söyleniyordu. Onlara göre; Messi, iyi bir lider değildi ve etrafını tamamlayan Xavi, Iniesta gibi figürler olmadan olmadan hiçbir şey kazanamazdı.

Tüm bu tartışmalar yaşanırken yıllardır başarıya hasret olan Arjantinli futbolseverler, en nefret ettikleri oyuncuya bakıp yıllardır tekrarladıkları soruyu bir kez daha yineliyordu: “Ya bizi seçseydi, ne olurdu?”