Filistinlileri parçalayarak güçsüzleştirme fikri ters etki yaratmışa benziyor. Şimdi İsrailli liderler, İsrail-Filistin krizinin, aynı koronavirüs gibi her biri baskın tür haline gelerek yeni bir patlamanın fitilini ateşleyebilecek, dört farklı varyantıyla başa çıkmak zorunda olacak.

İsrail-Filistin krizi ve çöken politikalar

Patrick Cockburn

Kudüs’teki olaylar mevcut krizin fitilini ateşledi ve bunun yeniden yaşanması her zaman mümkün. Aşırı sağcı İsrailli gruplar, şehirde baskıyı arttırarak, başarabildikleri her yerde, Filistin varlığını ortadan kaldırma gayesindeler. Eski İsrailli diplomat ve ABD’nin Ortadoğu Projesi Başkanı Daniel Levy, “Politik tansiyon, kaynama noktasının tam altında bir sıcaklıkta kalacak” diyor. “Kudüs’te yaşanacak başka bir öfke patlaması, bunu kaynama noktasına getirecektir”, diye ekliyor

İsrailli liderler; Batı Şeria’da 3 milyon, İsrail ve Gazze’nin her birinde 2 milyon, Kudüs’te 300 bin olmak üzere Filistinlilerin kantonizasyonuyla, onları hem politik hem de coğrafi olarak parçalamayı ummuştu. Bir süre bu strateji işe yarıyor gözüktü, ancak son iki haftadır bir Filistin kantonunda yaşanan kriz aniden diğer üçüne birden sıçradı.


SAVAŞIN YARATTIĞI HAYAL KIRIKLIĞI

İsrail polisinin Filistinlileri Kudüs’ün Şeyh Cerrah muhitinden tahliye etmeye çalışması ve el-Aksa Camisinde ses bombası ve göz yaşartıcı bomba kullanması, Hamas’ın Gazze’den roket atmasıyla karşılık buldu. Bu da İsrail’deki Filistinlilerin 20 yıl önceki ikinci intifadan beri görülmemiş bir ölçekte protestolarına yol açtı. Batı Şeria’da protestocular her ilçede sokaklara taştılar ve uluslararası olarak tanınan Filistin Yönetimi küçük düşürülerek marjinalize edildi.

İsrail-Filistin sorununun tek ve iki devletli çözümü hakkındaki tüm boş konuşmalar açısından bakılırsa, Gazze’ye odaklanan dördüncü savaşın sonucu Ürdün Nehri ve Akdeniz arasındaki alanın tek bir politik birim olduğunu kanıtladı. Bir parçasını etkileyen şey, geri kalan tüm parçalarını da etkiliyor.

En son Gazze savaşı, İsrail’in Filistinlilerle savaşarak başa çıkabileceği uygulanabilir bir askeri veya politik stratejisi olmadığını gösterdi. İsrailli generaller ve yetkililer, Hamas’ın askeri altyapısını aşındırdıklarını, bazı komutanlarını öldürüp tünel sistemlerinin bir kısmını yok ettiklerini iddia ediyorlar. Ama öte yandan Hamas’ın, 15 yıldır Gazze’de izole edilmiş olmasına rağmen, İsrail’e 3 bin 700 roket atması İsrail’i kesinlikle şaşkınlığa uğrattı.

Buna rağmen, Hamas beklenenden biraz daha güçlü olduğunu kanıtlamış olsa bile, İsrail’in Gazze’de karşı karşıya geldiği, gerekli teçhizata sahip olmayan bu paramiliter güçler karşısında üstünlüğü şüphe götürmez. Ancak bu üstünlük, zafer elde etmeye yetmiyor ve daha ziyade İsrail’in böyle bir zaferin neye benzediğini bildiği konusunda dahi şüphe uyandırıyor. İsrail; Hamas’ı ortadan kaldırıp daha güçlü bir Filistinli direnişini kışkırtacak şekilde Gazze’yi yeniden işgal etmeden, bir rejim değişikliği gerçekleştirmeyi gerçekçi bir şekilde bekliyor olamaz. Son 15 yılın statükosu olan, Filistinlileri kalıcı bir kuşatma altında tutma fikrinin işe yaramadığı (son olayda) ortaya çıktı.

İsrail’in ateşkesi kabul etmesinin gerekçesi olarak sunduğu askeri başarı iddiaları; 65’i çocuk 232 Filistinli’yi öldürmekten başka pek de bir şey sağlamayan bombardımandan somut hiçbir avantaj elde edemediği gerçeğini gizleyen bir sis perdesi olarak duruyor. İsrailli yorumcular, bu başarısızlık konusunda Batılı meslektaşlarından daha açık sözlü ve daha iyi bilgililer. İsrail gazetesi Ha’aretz’in Genel Yayın Yönetmeni AlufBenn, henüz yeni sonlandırılan çatışmayı, “İsrail’in gelmiş geçmiş en başarısız ve anlamsız Gazze operasyonu” olarak adlandırıyor.

Benn, İsrail ordusunun yürüttüğü tüm bu piar çalışmaları, “hakikati gizleyemez: ordunun Hamas’ın güçlerini nasıl felç edip dengesini bozacağına dair hiçbir fikri yok. Tünellerini güçlü bombalarla yok etmek, düşmanın savaşma yeteneğine büyük zarar vermeden İsrail’in stratejik kapasitesini ortaya çıkardı” diye konuştu.

Pek çok devlet, askeri olarak daha güçsüz ama yenilmez bir tarafa karşı asimetrik bir savaş verdiğinde benzer bir hayal kırıklığıyla karşılaşmıştır. Bu, 1968 ve 1998 arasında Kuzey İrlanda’da İngiltere’nin başına geldi. Fiziksel güç yoluyla istediğini elde edemeyen bir hükümetin atacağı makul adım, uzlaşmaya gitmek için diğer tarafla politik bir ilişki zemini aramaktır.

FİLİSTİN'İ PARÇALAYARAK GÜÇSÜZLEŞTİRMEZSİNİZ

Ancak tam da bu, İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu ve politik ortaklarının yapamadığı şeydir. Neredeyse çeyrek yüzyıldır, 1997’de ilk kez İsrail lideri seçildiğinden beri Netanyahu’nun stratejisi, İsrail’in Filistinlilerle uzlaşmaksızın kalıcı bir barış elde edebileceğini ileri sürmek oldu. Merkez soldan aşırı sağa kadar baskın olan bu görüş, Filistinlilerin kati bir suretle yenildikleri ve onlara hiçbir şeyi teslim etmeye gerek olmadığı düşüncesine dayanıyordu. Bu maksimalist pozisyona Beyaz Saray’da bulunduğu dört yıl süresince tam destek veren Başkan Donald Trump’la birlikte, pek çok İsrailli Netanyahu’nun (bu stratejisinde) haklı olduğuna ikna oldu.

Gazze; başarılı bir şekilde tecrit edilmiş, Batı Şeria Filistin Bantustan’larına parçalanmış ve İsrail yerleşimleri yayılarak İsrail’deki Filistinliler küstürülmüş ve güçsüzleştirilmiş bir azınlık olarak kalırken Kudüs’ün etrafı dıştan sarılmış ve içten artarak Filistinsizleştirilmiş gibi gözüküyordu. Arap devletleri, İsrail’le ilişkileri normalleştirirken, Filistin sorunu artık uluslararası gündemden düşmüştü.

Bu tam bir illüzyondu. Gazze’deki son savaş, 2008-09, 2012 ve 2014’tekilere benziyor olabilir ancak çok daha önemli sonuçları var çünkü Netanyahu-Trump politikası çökmüş durumda ve yerine koyacak hiçbir şey yok. Eski İsrail/Filistin krizi geri döndü ve öncekinden çok daha zehirli ve yaygın durumda. Yeni sürecin netameli tarafı ise İsrail’deki Filistinlilerin eşitlik talebi ve ayrımcılığa son vermek için sokaklara taşıyor olması. İsrailli yerleşimciler, Batı Şeria’dan İsrail’e dönerek Yahudi-Filistin karışık ilçe ve illerde Filistin karşıtı gösterilerin başını çekiyorlar.

Bu tür gelişmeler, İsrail ve Filistinliler arasındaki güç dengesinin aniden Filistinliler lehine bir eğilime girdiği anlamına gelmiyor. Aksine, Filistinlilerle ilişki kurulması gereken her düzeyde İsraillileri ikna etmede yaşanan problemlerden biri, ilişki kurmaları gerektiğine inanmıyor olmaları. Son savaşla birlikte Hamas harekete geçirilmiş ve Filistin Yönetiminin itibarı daha da sarsılmış olabilir ancak Filistin’de genel bir liderlik ve organizasyon boşluğu açığa çıkmıştır. Filistinli politik hareketlerin iktidarı elde tutmayı başka her şeyin üstünde konumlandırması geleneği olduğu için, bu, gözüktüğü kadar felç edici bir dezavantaj değildir.

İsrail ve Hamas arasında Cuma sabahının erken saatlerinde yürürlüğe giren ateşkes, artan bir istikrarsızlık döneminde yol gösterici olmuştur. Daniel Levy; sağcı liderlerin ideolojik saplantıları nedeniyle diplomatik ve politik alternatiflerin yolu tıkanırken, Gazze/Hamas’a yönelik askeri bir çözüm bulunmaması nedeniyle, İsrail’in kalıcı bir kriz durumunda olduğu değerlendirmesini yap��yor.

Filistinlileri parçalayarak güçsüzleştirme fikri ters etki yaratmışa benziyor. Şimdi İsrailli liderler, İsrail-Filistin krizinin, aynı koronavirüs gibi her biri baskın tür haline gelerek yeni bir patlamanın fitilini ateşleyebilecek, dört farklı varyantıyla başa çıkmak zorunda olacak.

Kaynak: Independent

Birgün Çeviri Kolektifi tarafından çevrilmiştir.