İsrail kendi halkından özür dilemeli

YAEL MAROM*

İsrail Gazze filosu olayıyla ilgili Türkiye’yle mutabakata vardığına göre, yalanları ve çarpıtmalarından dolayı kendi halkından özür dilemeli. Beş noktaya parmak basmakta fayda var.

1- İsrail – Türkiye mutabakatından önceki Pazar günü Ma’ariv Online’a röportaj veren, o operasyonda yer almış bir Shayetet 13 askeri şöyle dedi: “Oraya terör filosu durdurmaya yollandık, görevimiz buydu. Bizi öldürmeye çalışan teröristlere nasıl tazminat öderiz?”

“Bu diğer askerlerle ne mesaj verecek?” diye ekledi. “Şimdi tazminat alacak olan teröristlerce yaralanan, güverteden aşağı atılan askerlere ne mesaj verecek? Shayetet askerleri de uğradıkları travma için tazminat alacaklar mı?”

Evet, devlet eliyle meşruiyeti olmayan bir şiddet hareketine yollanan, utanmaz siyasetçilerce suiistimal edilen askerler de yaşadıkları sebepsiz travma için tazminat talep etmeliler. Aynı zamanda yalanlar ve sahtekârlıklar için de... Fakat ilk olarak, devlet güvenliğiyle ilgisi olmayan aptalca görevlere bir daha yollanmamayı talep etmeliler.

İsrail’in gerçekleri kabullenme vakti gelmiş olabilir: Mavi Marmara bir ‘terör filosu’ değildi ve durdurulmasının ardında yatan sebepler ‘güvenlikle’ ilgili değil, tamamen siyasiydi. Filodaki insanlar oraya giderken İsrail’e saldırmayı değil, Gazze şeridindeki ablukayı kırmayı amaçlıyorlardı. Bunu öylece başaracaklarını düşünecek naiflikte olduklarından değil; dünyanın dikkatini çekecek ve İsrail’in milyonlarca insanı küçük bir toprak parçasına hapsettiğini hatırlatacak ‘doğrudan’ bir eylem yapmayı amaçlıyorlardı. Bu açıdan, son derece başarılı oldular.

Mavi Marmara yolcularını eli silahlı, bombalı, füzeli teröristler olarak tasvir etme çabaları tamamen yalan üzerine kurulu. Filoda bir tane silah bulunmamıştı ve yolcular silah olarak gemide bulabildiklerini kullanmıştı; demir çubuklar, bıçaklar ve falçatalar.

Filoya İsrail’i, Gazze işgalini ya da ablukasını çok sevdiklerinden katılmadılar. Tabii ki ablukayı kırmak istediler. Gemilerini almaya gelen İsrail askerlerini ellerinde çiçeklerle karşılamadılar. Nihayetinde, denizdeki eylemcilere saldıranlar, İsrail devletinin yolladığı askerlerdi.

Geçen altı yıl boyunca bu devlet, vatandaşlarına Gazze’nin kıyılarına ‘terör filosu’ yollayan Türkiye ile uzlaşamayacağını söyledi. Şimdi yalancının mumu söndü ve İsrail mağdurlara ve ailelerine tazminat olarak milyonlar ödeyecek. Birilerinin sorumluluk almasının, İsrail vatandaşlarının gözüne bakıp ‘sizi kandırdık, abarttık, sahtecilik yaptık’ demesinin zamanı gelmedi mi?

2-İsrail Gazze ablukasının varlığını yıllarca inkar etti ve Gazze şeridini terk ettiğini öne sürdü. “Gazze’yi terk ettik ve şimdi bize ne yaptıklarına bir bakın” diyerek şeride tekrar tekrar saldırılar gerçekleştirme şansı elde etti, 2005’teki ayrışmadan bu yana binlerce sivili öldürdü. Şimdi mutabakat şartlarında varlığını ısrarla reddettiği ablukanın korunmasında ısrar ediyor.

3-Mutabakat metninde ortaya konan koşullar yıllardır biliniyor; imzaların şimdi atılmasını mümkün kılan, Erdoğan ve Netanyahu’nun ulusal siyasi çıkarları açısından doğru zamanlamanın tutturulması oldu. Görünüşe bakılırsa, zamanlama, kazançlı Akdeniz doğalgazı anlaşmaları için hiç bu kadar mükemmel olmamıştı.
Erdoğan Gazze’yi kullandı, köpeklere attı

Yıllarca uyarılar ve tehditler savuran Erdoğan’ın, ablukanın kaldırılmasından neden öylece vazgeçtiğini de düşünmek gerek. Türkiye yıllarca Mısır gibi davrandı ve Gazze meselesini masada koz olarak kullanıp Arap dünyasının sempatisini kazanmaya çalıştı. Şimdi çıkarlar değişince Gazze’yi köpeklerin önüne atmakta bir sakınca görmedi. Mısır’ın İsrail ablukasını desteklediği, Erdoğan’ın Gazze’yi unutup Netanyahu’yu bağrına bastığı noktaya böyle geldik.

Aslına bakarsanız, öyle bir noktaya gelindi ki Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Avrupa ve ABD, Gazze meselesini İsrail ile görüşebiliyor. İsrail kapalı kapılar ardından hepsiyle dövüşebiliyor, barışabiliyor, pazarlık edebiliyor. Kaderini çizmekte söz sahibi olmayan tek kesim Filistinliler. Özellikle ‘Filistinli’ İsrail vatandaşları, araya giremiyorlar.

Yasama organı Knesset üyesi Filistinli Haneen Zoabi’yi de unutmayalım. İsrail vatandaşı Zoabi, işgal ve ablukaya karşı çıkacak cesareti göstermişti. Filoya katıldıktan sonra korkunç bir lekeleme kampanyasına maruz kalmış, ‘seçilmiş meşru siyasetçi’ imajı, ‘canavar, hain ve terörist’ imajına dönüştürülmeye çalışılmıştı. Eğer Mavi Marmara terör filosu değilse ve İsrail kurbanlara ve ailelerine 21 milyon dolar ödeyecekse, Zoabi’den de özür dileme ve ona tazminat ödeme vakti de gelmiş demektir.

4- Gazze’ye son saldırı gerçekleştirilmesinin üzerinden iki sene geçti ve Koruyucu Hat Operasyonu’nda yok edilen altyapılar hâlâ yeniden inşa edilmedi. Bölge sakinleri halen evsiz kalmış vaziyette. Elektrik, temiz su, gıda ve ilaç miktarı kısıtlı ve yoksulluk tavan yapmış vaziyette. Eylül ayında bir grup kadın yeni bir Gazze filosu oluşturmayı planlıyor.

5- Şimdi bekleyip görelim; mutabakatın asıl kazananı olan doğalgaz firmaları ne kadar kâr edecek?

Çeviri: Fatih Kıyman
Kaynak: bit.ly/2997qcM
* İsrail işgaline karşı İsrailli ve Filistinlilerin birlikte çalıştığı Just Vision adlı STK’nin kurucularından, İnsan Hakları için Doktorlar’ın eski başkanı.