Ekonomiye dair her yeni veri açıklandığında ağır gerçekle tekrar yüzleşiyoruz. Saray rejimi Türkiye’yi yıkıyor; yıkımın altında milyonlar eziliyor, yüz yılın birikimiyle kurulmuş kurumlar yıkılıyor, toplumsal barış ve güven sarsılıyor. Türkiye Saray rejiminin elinde her geçen gün dünyadan kopuyor ve içine kapanıyor.

Son işsizlik verileri benzer bir tabloyu bir kez daha yüzümüze vurdu. Yıllardır kurulmuş olan rant düzeni kamu kaynaklarını üretken, verimli, çağın değişen üretim koşullarına uyum sağlamamızı sağlayacak alanlar yerine bir avuç yandaşı zenginleştirecek rant projelerine aktardı. Para ve geleceğimiz betona gömüldü. Dünyada yeni üretim biçimleri şekillenirken Türkiye’yi ucuz emek gücü deposu yapmak konusunda ısrarlı bir model kuruldu ve istihdam denince rejimin aklına inşaattan başka bir şey gelmedi.

İşte şimdi bu kurulan modelin sınırlarına dayandığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız. İktidarın siyasi ideolojisine dayanarak, bilerek ve isteyerek kurduğu ekonomik ve sosyal düzenin krizi bu. Bir diğer deyişle kurulmuş olan düzenin yapısından kaynaklı bir kriz. Krizi ve yaşananları böyle tarif etmekle, kurmamız gereken ‘yeni’nin de ne olması gerektiğini büyük bir açıklıkla tarif etmiş oluyoruz. Bu krizi doğuran düzeni değiştirmemiz gerekiyor.

Zira açıklanan veriler Haziran 2019’a, yani tek adam rejiminin birinci resmi yılına dair gerçekleri ortaya koyuyor. Gerçekler tek adam rejimi yıkımının son bir yılda neredeyse 1 milyon insanı işsiz bıraktığını bağırıyor. 1 kişinin keyfi, kuralsız ve toplumun en müreffeh yüzde 1’inden başka kimseyi görmeyen anlayışı halktan 1 milyon kişinin işsiz kalmasına yol açtı. 1 kişi rahat etsin diye 1 milyon ailenin bugünü ve yarını karartıldı.

Resmi rakamlara göre toplam 4 milyon 253 bin kişi bugün iş aradığı halde bulamıyor, resmen işsiz. Ama biliyoruz ki neredeyse 2,5 milyon kişi çalışmaya hazır ama artık iş aramaktan vazgeçmiş, düzenin kendisini yok saydığı gerçeği ile hayattan kopuyor ve eksik istihdam edilen 1 milyon kişi de kapasitelerinin altında çalışmaya mahkûm ediliyor.

Yıkım tüm toplumu etkiliyor, ama olumsuz etkileri daha ağırlıklı olarak hissedenler gençler ve kadınlar. Başkanlık rejimi nedeniyle son 1 yılda gençler arasında işsizlik 5,4 puan artarak yüzde 24,8’e çıktı. Gençlerin hem bugünlerinin hem yarınlarının yok edildiği bu tabloda kadınlar için hayat daha da zor. 15-24 yaş grubunda ne eğitimde ne istihdamda olan genç erkeklerin oranı yüzde 19 iken genç kadınların oranı ise yüzde 33,6. Bu düzenin yerine kurulacak ‘yeni’nin dayanacağı temel ilkelerden birisi eşitlik olmak zorunda. İşte bunu bilenlerimiz, açıklanan verilerdeki gerçeklerin dili olmak zorundayız. O veriler ki toplumsal cinsiyet eşitliğini MEB’in hedeflerinden, YÖK’ün tutum belgelerinden, ülkemizin 11. Kalkınma Planı’ndan çıkartan, İstanbul Sözleşmesi ile kavga eden zihniyetin kurduğu düzenin sonucunun daha çok kadınları hayattan koparttığını ve kopartmaya da devam edeceğini gösteriyor. Bu sorunların tümünün çözümü ancak düzeni değiştirirsek gerçekleşecek.

Veriler ayrıca Türkiye’nin yeni ekonomik düzenden giderek koptuğunu ve içine kapandığını da gösteriyor. Parçası olduğumuz küresel düzen içinde de en ağır işsizlik gerçeğinin yaşandığı ülkelerden birisiyiz.

Üstelik dünya yeni ekonominin doğurduğu yeni emek sınıfının tanımını, yeni üretim biçimlerinin ortaya çıkardığı esnek ile güvencesiz çalışmanın kabul edilemez olduğunu ve sosyal hakların yeniden düzenlenmesini tartışıyor. Tam da bu noktada dünyadan ve yeni ekonomik düzenden ne kadar koptuğumuz bir kez daha ortaya çıkıyor. Pazartesi açıklanan veriler her 100 çalışandan 35’inin kayıtdışılığa, güvencesizliğe mahkûm edildiğinin altını çiziyor. Türkiye’de tek adam rejiminin kurduğu güvencesiz, esnek, keyfi düzen insanları kayıt dışına iterken dünya yeni ekonomik düzenin esneklik adı altında güvencesiz bıraktığı yeni emeğin haklarını savunmak için yasal düzenlemeler yapıyor.

Gelinen noktada bize düşen belli… Türkiye’yi dünyanın ucuz emek deposu yapan bu düzeni değiştirmek, yeni ekonomide emeğin sosyal ve ekonomik haklarının tanımlandığı yeni düzeni kurmak, halkı bu düzenin güçlü paydaşı yapacak mücadeleyi sürdürmek.