İstanbul'da Asya Kaplan Sivrisineğinin popülasyonu artıyor
Doç. Dr. Kerem Öter, "Asya Kaplan Sivrisineğini ülkemiz içinde 10 sene önce İpsala sınırında bulduk ve 4-5 yıldır da İstanbul'da yerleşti, popülasyon artmaya başladı." dedi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Öter, artan sivrisinek sorununa ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, son yıllarda İstanbul'da yeni bir sivrisinek türüyle karşı karşıya kalındığını, bu türün Asya Kaplan Sivrisineği olarak tanınan Aedes albopictus olduğunu söyledi.
Yaklaşık 4-5 yıldır İstanbul'da düzenli olarak gözlemeye başladıkları Asya Kaplan Sivrisineğinin yerleşik bir tür haline geldiğini dile getiren Öter, bu türün bildikleri sivrisineklerden gerek biyolojik gerekse morfolojik olarak çok farklı olduğunu aktardı.
Doç. Dr. Öter, bu türe ilk defa 1980'de Arnavutluk'ta rastlandığını, geçen 40 yıl boyunca Avrupa'da çok yayıldığını anlatarak, şu bilgileri verdi:
"Asya Kaplan Sivrisineğini ülkemiz içinde 10 sene önce İpsala sınırında bulduk ve 4-5 yıldır da İstanbul'da yerleşti, popülasyon artmaya başladı. Geçen sene ve bu sene artık popülasyonlar o kadar yükseldi ki vatandaşlardan da şikayetler gelmeye başladı. Bu sivrisinek aslında iyi bir uçucu değil. Yani bu ülkeler arası hareketi uçarak değil, yumurtalarının pasif olarak taşınmasıyla oluşuyor. Bu işin en suçlusu da lastikler, kullanılmış araba lastiklerinin geri dönüşüm prosedürleri sorumlu bulunuyor. Yağmur suları araba lastiklerinin içerisindeki suda birikiyor, bu sinek de özellikle gidiyor yumurtalarını araba lastikleri içerisindeki yağmur sularına bırakıyor. Bu tür, lastiklerin ülkeler arasında taşınımıyla yayılıyor. Çok istilacı bir tür yani. Yeni yerleştiği bölgeye çok iyi adapte oluyor. Bizim yerli türlerin, evlerde dolaşan sivrisineklerin popülasyonlarını baskılıyor. O bölgedeki ekolojik dengeyi bozuyor. Bu anlamda besin zincirini yok ettiği için kendi yükseliyor popülasyon olarak."
20'YE YAKIN HASTALIK TAŞIYOR
Bu türün kendine has taşıyabildiği 20'ye yakın hastalığın bilindiğini ancak birinci dereceden sorumlu tutulduğu hastalıkların Chikungunya ve dang humması olduğunu dile getiren Öter, "Her iki hastalık da ilginç bir şekilde İtalya ve Fransa'da görüldü. İstanbul için çok erken bunları söylemek. Daha henüz o kadar popülasyona ulaştığını düşünmüyoruz." dedi.
Öter, Hacettepe Üniversitesi ile İstanbul için 545 günlük bir mücadele planı yaptıklarını, bu anlamda İstanbul Büyükşehir Belediyesine de bilimsel destek verdiklerini aktararak, yayılmanın devam ettiğini, sivrisineğin ülkenin farklı bölgelerinde de görüldüğünü söyledi.
Bu konuya ilişkin nasıl mücadele edilmesi gerektiğine yönelik bilimsel toplantılar düzenlediklerini, bu toplantılara farklı illerin belediyelerinin de katıldığını ifade eden Öter, biyolojik mücadelenin belediyeler tarafından gerçekleştirildiğini aktardı.
Kerem Öter, sorunla mücadele noktasında yapılması gerekenlere ilişkin de bilgi vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mücadelede ne yapılabilir? Belediyelerin yapabileceği şeyler var. Onlar zaten halihazırda uygulanıyor. Biyolojik mücadele tabanlı mücadele yöntemleri var. Yani o kimyasalların artık çok zararları da var. Tamam belli bir bölgedeki popülasyon için kimyasallar etkili fakat toplum, halk sağlığı açısından da bu kimyasalların aşırı kullanımlarının zararları da söz konusu. Toprağa, bitkilere geçiyorlar yani profesyonel kullanılması uygun. Bizim hedefimiz en doğru olan, biyolojik mücadele. Onun dışında mücadeleyi yüzde 40 oranında etkileyen bir durum var. O da kültürel mücadele. Mesela sivrisineklerin üreme yeri olarak nereleri biliyoruz? Dereler, göletler, büyük su rezervleri, foseptikler. Maalesef Asya Kaplan Sivrisineği, bu tarz geniş büyük su rezervlerini kullanmıyor. Nereyi kullanıyor? Mesela küçücük bir yağmur birikintisi, bir tane bardak atılmış, gölgelikte kalmış, içine yağmur suyu dolmuş, burada korkunç sayıda, yüksek sayıda üreyebiliyor. Saksının dibindeki tabakta su birikmiş diyelim. Asya Kaplan Sivrisineği buna bayılır."
Asya Kaplan Sivrisineğinin doğal yaşamda yumurta bırakmak için ağaç kovuklarını tercih ettiğini, şehirlerde ise bidon, saksı altları gibi küçük su kaplarına yumurta bıraktığını anlatan Öter, sivrisinekle mücadelede başarıda vatandaşların bilgilendirilmesinin de önemli olduğunu dile getirdi.
Doç. Dr. Kerem Öter, Türkiye'de 64 sivrisinek türü bulunduğunu, İstanbul'da ise Asya Kaplan Sivrisineği dahil olmak üzere en az 15-16 tür olduğunu belirterek, "Üreme yeri bakımından baktığımızda doğal alanları tercih edenler var, yapay olanları tercih edenler var. Örneğin, Aedes albopictus, şehir hayatında yapayı tercih ediyor. Bazı türler var biyolojik kirliliğin çok olduğu üreme yerlerini tercih eder. Mesela anofeller nispeten daha temiz, biyolojik bozulmanın olmadığı durgun suları tercih eder ama tüm sivrisinek türlerinin hepsinin orijininde durgun ve tatlı sular söz konusudur. Sivrisineklerle mücadeleye, entegre mücadele yöntemleriyle yaklaşıyoruz. Yani en güncel, bilimsel yaklaşım entegre vektör mücadelesi diye tanımlanmakta. Üreme yerlerinin, bataklıkların kurutulması, durgun suların bertaraf edilmesi, evlere sineklikler takılması fiziksel mücadelenin önemli unsurlarıdır." değerlendirmesini yaptı.
Mücadelede belediye, vatandaş ve akademi iş birliğinin de önemine değinen Öter, sivrisinek yayılmalarında küresel ısınmanın da önemli bir faktör olduğunu sözlerine ekledi.