Belçikalı bağımsız müzisyen, söz yazarı ve prodüktör Raphael Esterhazy, nam-ı diğer Konoba ile Türkiye turnesi öncesi projelerini konuştuk. Müzisyen, Sound Of İstanbul projesi ile şehri gezerek ona dair sesleri toplayacağını açıkladı

İstanbul’un seslerini kaydedeceğim

GİZEM ERTÜRK

On Our Knees şarķısı ile dünya çapında başarı elde eden Belçika’nın iki elektronik müzik yeteneği R.O ve Konoba 18 Mart’ta başlayacak mini Türkiye turnesi için Türkiye’ye geliyor. Konoba ismiyle tanıdığımız Raphael Esterhazy sorularımızı yanıtladı. En son 2 yıl önce ülkemizi ziyaret eden ve bu kez aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Antalya'nın bulunduğu 5 şehirde müzikseverle buluşacak olan sanatçı sürprizli şovlar olacağını söyledi.

>>Müziğe olan yeteneğinizi ilk olarak kim keşfetti?

Aslında yeteneğe pek inanmıyorum. Bazı insanların onunla doğduğuna inanılıyor ya, ben onlardan değilim. Ben yeteneğin; çok çalışma, kendine inanç, yaptığınız işe olan tutkunuz ve biraz da şansın dokunuşu ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu dört unsuru bir araya getirin, dünyadaki herkes yetenekli olabilir. Ben çocukken etrafımdaki hiç kimse bana dönüp, “Çok yeteneklisin, büyüyünce bir yıldız olacaksın” demedi. Ama ben başarılı bir sanatçı olacağıma dair inancımı hep korudum ve müzik tutkumu hiç kaybetmedim. Şu ana kadarki tüm hayatımı kendimi geliştirmeye adadım. Ne zaman yeni bir muhteşem şarkı ya da albüm dinlemesem en az onlar kadar iyi olmak ve en iyisini yapana kadar vazgeçmek istemiyorum.

4-5 YAŞIMDA PİYANODAN ÇIKAN SESLERE ŞAŞIRMIŞTIM

>>Müziğe dair ilk anılarınız neler?

Annem gençken piyano çalıyordu ve bu yüzden evimizde bir piyano vardı. Piyano çalarken beni yanında oturtmayı severdi. Klasik eserleri çalardı. 4-5 yaşlarında onun kucağında piyano çalışını izlerken tuşlardan çıkan seslere hayret ettiğimi hatırlıyorum.

>>Peki müzik yapmaya nasıl başladınız?

Ailem 7-8 yaşlarında bana piyano dersi aldırdı. 14 yaşıma geldiğimde çok fazla rock müzik dinliyordum ve birikimleri bir elektronik gitar almak için kullanmaya karar verdim. Okuldan sonra tüm vaktimi sevdiğim şarkılar üzerine çalışarak geçirirdim. İlk karamalarımı da o zamanlar yazmaya başladım. Hala anne ve babamın evinde bir kutuda duruyorlar.

>>Daha önce Türkiye'ye geldiniz. Türkiye ve Türkiye’deki dinleyici hakkında ne düşünüyorsunuz?

İstanbul’a en son 2 yıl önce konser için gelmiştik. Yalnızca iki gün kalmış olmamıza rağmen yine de biraz şehirde vakit geçirmeyi başardım. Şehri çok canlı ve güzel buldum. Şovun ardından da dinleyicilerimizle zaman geçirdik. Hepsi çok bazik ve sevgi doluydu. Dürüst olmak gerekirse en çok sevdiğim bölüm gösterilerden sonra hayranlarımızla buluştuğumuz anlardı.

>>Bugünlerde sizi en çok heyecanlandıran şey nedir?

Kesinlikle Sound Of İstanbul projesi. Bu konser vermek için gittiğim diğer ülkelerde de yaptığım bir şey. Şehri gezerek ona dair sesleri topluyorum. Bu proje kenti gezerken tarih, kültür, dans, yemek ve insanlara dair tüm sesleri kaydetmek ve onlarla temas etmek üzerine kurulu. Sonunda tüm bu sesleri kullanarak şehrin çeşitliliğini ve zenginliğini gösteren bir video yapacağım. Bu proje için önümüzdeki yıl özellikle İstanbul’a yeniden gelmek istiyorum. Bu konuda her türlü işbirliğine de açığız. Video, fotoğraf, müzik ya da herhangi bir konu da olabilir. Bizimle sosyal medyadan iletişime geçmeye çekinmeyin!