Dünya Bankası yardım yaptığı ülkeleri müşteriler olarak görmektedir, yardımlar karşılıksız değildir.

İşte Dünya Bankası yıllık raporu: Gerçekten samimiler mi?

Girayalp Karakuş

Dünya Bankasının son iki yıldır gündeminde pandemi ve iklim değişikliklerine önlem var.

Dünya Bankası pandemi döneminde bu hastalıkla mücadele eden ülkelere 157 milyar dolar yardım yaptı.50’den fazla ülkenin güvenli bir şekilde aşı almasına 4.4 milyar dolar ile yardım etti. Dünya Bankasının finans kurumu IFC pandemi ile mücadelede 1.2 milyar dolar yardım yaptı.IFC liderliğindeki yatırımlar COVID-19'u önlemek için 600 milyon Euro'luk bir finansman paketinin seferber edilmesini içermektedir.(1) Güney Afrika'da aşı üretimi, Asya'daki aşı üreticilerine destek ve tıbbi ekipman üreticilerine ve tedarikçilerine yapılan yatırımlar bunların içindedir. Önsel olarak Dünya Bankasının kendi iç çelişkilerinden bahsetmeden önce ülkemizde yaşattığı tahribattan bahsetmek istiyorum.

Dünya Bankası AKP’yi Özelleştirme Şampiyonu Yaptı

Dünya Bankası bir ülkeye girmeden önce o ülke hakkında bilgi toplar. Kendilerine yakın politikacıları kendilerini bahane ederek ülkelerinde özelleştirmeler yapmasını salık verir. Piyasanın serbestleşmesi sonraki aşamadır. Bu aşamada hazine boşaltılır ve ülke varlıkları değer kaybeder. Üçüncü olarak temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları piyasaya bırakılır. Son olarak tarım ürünlerinin ülke içinde üretilmesi yerine dışarıdan alınması dikte ettirilir. Dünya Bankası bu konuda ciddi olarak baskı yapar. AKP döneminde IMF ve Dünya Bankasının direktifleri doğrultusunda bu aşamaların hepsi uygulanmıştır. AKP döneminin en önemli iki meselesi vardı: “Büyümenin sağlanması ve yoksulluğun azaltılması”. Bu proseste AKP iktidarı Dünya Bankası ve IMF’nin doğrultusunda politikalar gerçekleştirmiştir. Öncelikle tarım sübvansiyonları kaldırıldı, kamu harcamaları daraltıldı sonra da KİT’ler devre dışı bırakıldı. Popülist politikacılar geçmişten günümüze enflasyonun sebebini KİT’lere ve devletçi politikalara bağladılar. Dünya Bankası 2003 Ülke Yardım Stratejisinde Türkiye’ye neo-liberal politikaları dayattı. Bu stratejide hiç olmadığı kadar serbest piyasacı olunması öneriliyordu. (2) Dünya Bankası “özelleştirme şampiyonluğuna” AKP’yi getirmişti. AKP 20 yılda bağımlılığı içselleştiren bir politika izledi ve Turgut Özal’ın piyasacı-özelleştirmeci zihniyetini bile geride bıraktı. AKP her ne kadar IMF’ye borcumuzu ödedik dese de Dünya Bankası ve IMF’nin zihniyeti ile hareket etmeye devam etmektedir. Dünya Bankası gibi örgütlerin baskı ile kabul ettirdiği popülist politikalar ülke ekonomisinin zor duruma düşmesine neden olduğunu söyleyebiliriz. Liberallerin ekonomi ile siyaseti ayrıştırmaya çalışması da toplumu depolitize etmekten başka bir şey değildir. Şuan Türkiye’de işleyen süreç tamamen yabancı sermayenin lehine, emekçi kesimin ise aleyhine bir süreçtir.

Şubat 2002’de Dünya Bankası memurlarından Lyn Türkiye’ye gelmişti. TESEV ve Boğaziçi Üniversitesi ekiplerince gerçekleştirilen toplantıda Türkiye’deki memurların yüzde kaçının rüşvet aldığı açıklandı. Kendi devletinin memurlarını yabancıların parasıyla yapılan bir kamuoyu araştırmasına dayanarak rüşvetçilikle suçlamak her halde dünyada ilktir. Ardından Lyn Antalya’ya gitti. Gittiği köyde Türkiye Cumhuriyetinin çiftçilere dönüm başı 8-9 dolar verip vermediğini araştırdı. Herhalde böyle bir uygulama Düyun-u Umumiye’de bile yoktur. Son olarak bir köye değeri 150 doları geçmeyen faks makinası hediye etti. Köylüler memnun oldu. Artık köylüler devletten bir yakınmaları olursa rahatlıkla devleti devlete şikâyet edebilirdi. (5)

Somut durumun somut tahlilini yapmak gerekirse; “Dünya Bankası yetkilileri bizi hâlâ sömürge, kendilerinide sömürge valisi olarak görmektedir.”

40’dan Fazla Ülke Borcunu Ödeyemeyecek Durumda

40’dan fazla ülke Dünya Bankasından alınan borçları ödeyemeyecek durumdadır. Dünya Bankası raporlarında az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin borç yükünü azaltmaya çalıştığını söylese de bu ülkelerin borçları sürekli artmaktadır.Dünya Bankası geçmiş 5 yılda 83 milyar dolar iklim iyileştirmesi ile ilgili para harcadığını söylemektedir. Ancak karbon emisyonlarıyla doğaya en fazla zarar veren ülke Amerika’dır. Yakın zamanda Trump Paris İklim Anlaşmasından çıkmıştı ancak Biden döneminde geri dönüş oldu. Dünya Bankasının iklim değişikliğini önemsemesinin temel sebeplerinden birisi kendi raporlarına göre; iklim krizinin 2050’ye kadar 216 milyondan fazla insanı iç göçe zorlayacak olmasıdır. (3)

Dünya Bankası az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere borç verirken ülkelerin durumunun iyileşeceğine garanti vererek borç vermektedir. Ancak borç alan ülkelerin durumuna baktığımızda bu durumun böyle olmadığı açıkça görülebilir. Dünya Bankası ülkelere borç verirken imaj çalışması da yapmaktadır. Kendilerini filantro kapitalist olarak değerlendirebiliriz. Yani bir nevi hayırsever kapitalizm gibi.

2000 yılında, Türkiye’ye konuk olarak gelen Çek Devlet Başkanı VaclavHavel’in“Bu küreselleşme işi iyi olmadı, bir yerlerde hata yaptım; ekonomistleri dinledim” demişti. Havel başkanlık koltuğuna oturduğunda ülkesi, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti diye ikiye bölünmemişti. Büyük devletler “Project democracy” ye yaptığı yardımlardan dolayı kendisine “Demokrasi ödülü” verir. Dünya Bankası, IMF ve stiftung gibi Alman tipi vakıflar “Projectdemocaracy”ye hizmet etmiş ve bu amacı gerçekleştirirken eskisi gibi gizliden yapmamıştır. Her ülkede kendilerinin devşirdiği aydınlar, bürokratlar ve siyasetçiler eliyle yapmaktadırlar. Bu girişimlerin ilk örneği Nikaragua’da yapılmıştır. CIA’in yanı sıra National Endowment For Democracy (NED)’in girişimleriyle operasyon başarıyla tamamlandı. Çoğulcu demokrasi adında yeni bir düzen kuruldu.(5)

Irkçı Siyasetçi Dünya Bankasında Görev Aldı

Dünya Bankasının el attığı konulardan biri de ırkçılık ile mücadeledir. Ciddi olarak bu konuya bütçe ayırmaktadır. Ancak Brezilya’nın tartışılan başkanı JairBolsonaro Hükümeti’nin en sağcı isimlerinden olan Abraham Weintraub, Dünya Bankası İcra Kurulu Başkanlığı için aday gösterildi.(3) Bolsonaro Hükümeti'nde eğitim bakanı olarak görev yapan Weintraub, Dünya Bankası'na gitmek için bu görevinden istifa etti. Nitekim 15. bölgeden Dünya Bankası İcra Grubu Direktörü oldu. Bir yandan ırkçılıkla mücadele ettiğini söyleyen bir teşkilatın ırkçı birisine görev vermesinin çelişkili görülmesi doğaldır.

Dünya Bankası yıllık raporunda Türkiye’yi ilgilendiren bilgilerde mevcuttur. Örneğin; Siyasal iktidarın yeni dijital teknoloji geliştirmesi için Dünya Bankasından yardım aldığı söylenmektedir. IMF ile işimizin bittiği siyasal iktidar tarafından söylense de bu gibi örgütlerle organik bağımız hâlâ devam etmektedir. En basitinden teknoloji transferi yapıyoruz. Raporda sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda Moğolistan, Meksika, Fas ve Afrika Cumhuriyetleri ile de ilişkilerin devam ettiği söylenmekte. Örneğin Moğolistan’a tıbbi cihaz yardımı yapılmaktadır. Dünya Bankasının verdiği kredilerin bir bölümü hibe diğer bölümü sonradan ödenmek koşuluyla yapılır. Ancak hibeler siyasi getirileri olduğu için yapılmaktadır. Hibelerin büyük bölümü Afrika ülkelerine yapılmaktadır. (35.2 milyar dolar). En az yardım ise 6,2 milyar dolarla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine gitmektedir. (1)

Dünya Bankası Ülkelere Müşteri Gözüyle Bakıyor

Dünya Bankası raporunu okurken bir ifade dikkatimi çekti: “clientcountries” Yani “müşteri ülkeler”. (1) Dünya Bankası yardım yaptığı ülkeleri getirisi olan müşteriler olarak görmektedir dolayısıyla yardımlar karşılıksız değildir.

Raporun başından sonuna kadar Covid-19 dünya piyasası için ciddi bir şok olarak görülmektedir. Global ekonominin gelişimi açısından bu sorunun çözümlenmesi gerekiyor. Dünya Bankası,Covid-19 öncesi döneme dönmek için özellikle pazar payı yüksek olan yerlere yatırımlar yapmaktadır. Bu tarz kuruluşlar insanları çok sevdiği için değil tam aksine kendi çıkarları gereği bunları yapmaktadır. Dünya Bankası bunları yapabilmek için IFC ve MIGA gibi Finans-Kapital(Tekelci Sermaye) kuruluşları kullanmaktadır. Zira piyasa zincirinde bir ağ bozulursa mekanizmanın tam işlemesi mümkün değildir. Örneğin; araba motorundan ilham alabiliriz. Motorun bir parçası bozulursa sorun genele yayılır ve araba çalışmaz. Neo-liberalizmin kuralı da böyle işlediği için tekelci sermaye piyasanın yapısal krize girmesini istemez. Borç verir ileride almak şartıyla, teknoloji aparatları verir ancak kendisinin kullanmadığı şeylerdir, ulusal ekonomilere yabancı sermaye gönderir ancak risk durumunda hemen kaçmak şartıyla…

Evet… Kapitalizm ikiyüzlüdür… Bu işin kuralı böyle (!)

Kaynakça

1)The World Bank Annual Report 2021.

2)Filiz Zabcı, “Bağımlılığın İçselleştirilmesinde AKP ve Dünya Bankası”, Mülkiye, Cilt: XXX, Sayı: 252.

3)“Yeni Rapor: İklim Krizi 2050’ye Kadar 216 Milyondan Fazla İnsanı İç Göçe Zorlayabilir”, https://www.iklimhaber.org/yeni-rapor-iklim-krizi-2050ye-kadar-216-milyondan-fazla-insani-ic-goce-zorlayabilir/ Son Erişim Tarihi: 26.01.2022.

4)“Brezilya’nın ırkçı adayı Weintraub, Dünya Bankası’nı karıştırdı”, Sözcü, 25.06. 2020.

5) Mustafa Yıldırım, Şifre Çözücü: “Project Democracy”: Sivil Örümceğin Ağında,Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2004.