Ümit Şindi, Hamit Şindi, İlyas Kabil, Oruç Dumantepe ve İstinyeli tüm direnişçilere…

İstinye’de bir Haziran sabahı

> EMRE ÜNSALLI emreunsalli@gmail.com

Eşime karım dedim, karıma kavel diyeceğim.
ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada,
güneşe karışmadıkça etim
kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.
ve izin verirlerse kavel grevcileri,
izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim,
ve ben kendimi tutabilirsem eğer
sesimi tutabilirsem
o çoban ateşinin yandığı yerde kavel'de,
karın altında nişanlanıp dostlarımın arasında
öpeceğim nişanlımı kavel kapısında
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
ilk çocuğumun adını kavel koyacağım

Hasan Hüseyin Korkmazgil…

O günlerde henüz doğmamış olsak da anamızdan babamızdan, amcamızdan, bilemedin yazılandan çizilenden öğrendik ki; İstanbul'un küçük bir semti olan İstinye'nin, bugün Migros ve Carrefour’un işgal ettiği yerdeki Kavel Kablo, Beldesan, Türkay Kibrit fabrikalarında ve kıyısında demir bir duvar gibi yükselen tersanesindeki işçiler, 1970'in Haziran sıcağında İstinye yollarına döküldüler.

O yıllarda da iş veren denen müptezel, işçiye lojman ve servisi çok gördüğünden, işçiler evlerini çalıştıkları fabrikalara yakın yerlere yapıyor, bu durum iş verenin işine geldiğinden işçi mahallelerinin oluşmasına köstek olmuyorlardı. İşte İstinye’nin uzak işçi mahallelerinden sayılabilecek, Poligon, Pınar Mahallesi, Doğanevler, Derbent ve Ferahevler o yıllarda bu niyetle kuruldu.

Binlerce insan o gün "Sendikamız anamız, feda olsun canımız" diyerek kızıl kıyamet İstinye bayırından yukarıya Zincirlikuyu’ya doğru yürümeye başladı.

Maslak’a geldiklerinde o kadar kalabalıklaşmışlardı ki önlerinde hiçbir tedbir kar etmiyordu.

Coplandılar dönüp bile bakmadılar. Havaya ateş açıldı bir adım bile geri atmadılar.

Ne Kavel kablo işçileri ne de İstinyeliler, böyle baskılara pabuç bırakacak insanlardı.

Çok değil yedi yıl önce, 28 Ocak 1963’te, fazla mesaileri, yıllık ikramiyeleri iç edilip, sendikadan ayrılmaları için baskı yapıldığında tezgah başında oturma eylemi yapmışlardı. İşveren “o zaman hepinizi işten çıkardım” diyip polisi üzerlerine sürmüş onlarca işçi polis dipçiği ve copuyla yaralanmıştı. Polis, tam daha büyük bir müdahaleye hazırlanıyordu ki asıl müdahale İstinye halkından geldi. Eline taşı- sopayı, terliği- küreği kapan İstinye ahalisi, polisi birkaç dakika içinde ara sokaklara dağıttı.

Terlikle polis kıtaları kovalamış İstinyeliler, bu özgüvenle soluğu Levent mahallindeki fabrikaların önünde aldılar. Yürüyüş, Eczacıbaşı ve Tekfen fabrikalarına doğru ilerliyordu ki tanklarla kurulan barikat ve polisin işçileri coplaması yürüyüşü büyük bir çatışmaya çevirdi ama çok fazla sürmedi. Çatışmanın sonucunda işçiler ve aileleri tankların üzerinden atlayıp barikatı aşarak yürüyüşlerine devam ettiler.

Tanklardan kurulu barikatları aşıp Zincirlikuyu’ya gelen İstinyeliler birkaç saat sonra Disk Genel Başkanı Kemal Türkler’in “fabrikalarınıza dönün” çağrısıyla mahallelerine ve fabrikalarına geri döndüler. Tarihe "15-16 Haziran İşçi Direnişi" olarak geçen bu iki günün ardından fabrikalarına geri dönenler, sokağa dökülme nedenleri geri alınana kadar da fabrikaları çalıştırmadılar.

Bugün Kavel Kablo, Türk-ay ve Belde-San kibrit fabrikalarının yerini iki büyük süper market işgal ediyor. Tersane ise Pendik’e çekileli yıllar oldu.

İstinye, Poligon, Doğanevler, Pınar Mahallesi, Derbent ve Ferahevler’de kentsel dönüşüm denen yağma talanı büyük bir hızla sürüyor. Birçok mahallede Konak, Residans inşaatları başladı bile.

İstinye mahallelerinde, ilk önce patrona işçiyi ardından toprağı müteahhite satanların soyadlarının yer aldığı konut inşaatları yükseliyor.

Yağmaya karşı direnen, evini satmayan bir elin parmağı kadar mahalle kaldı. O mahallelerde kentsel dönüşüme karşı direnenler, 15-16 Haziran direnişinde yollara dökülen işçilerin çocukları.

Ama ne Haziran o Haziran ne İstinye o İstinye …