İsveç’te yaşananların Erdoğan iktidarı tarafından iç politika malzemesi haline getirilmesi, İsveç´in Türkiye’nin 82. vilayeti gibi gösterildiği eleştirilerine neden olmuş durumda.

İsveç’te ‘Türkiye’nin 82. ili olma’ tartışması büyüyor

MURAT DEMİRCİ/STOCKHOLM

2010’dan beri hemen her yıl iktidarın büyük ortağı İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi milletvekilleri tarafından İsveç Parlementosu’na halkların kendi kaderini tayin hakkının Kürt Halkı’na uygulanması için önerge veriliyor.

Kendini ifade hakkını en temel ilke olarak benimseyen ‘İsveç Demokrasisi’nde bu önergeler milletvekilleri tarafından sadece Kürt sorunuyla ilgili değil, ezilen tüm halklar ve azınlıkların; Aleviler, Filistinliler, Türkistanlılar, Kaşmirliler ve Asuri-Süryanilerin sorunları da meclis gündemine getiriliyor.

En son 2019 Ekim ayında İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin, içinde Roza Güçlü Hedin, Kadir Kasırga, Sultan Kayhan ve Serkan Köse’nin de bulunduğu 13 milletvekili “Kürt Halkının Kendi Kaderini Tayin Hakkı” başlıklı önergeyi meclise sundu.

Yıllardır verilen bu önergelere tepki göstermeyen AKP ve yandaş medya yedi ay sonra, bu milletvekillerinin Kemal Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu`yla çekilmiş fotoğraflarıyla beraber hedef göstermesiyle, medyada ırkçı bir histeri ve linç kampanyası başladı.

DİKKATLERİ BAŞKA TARAFA ÇEKME UĞRAŞI

Son aylarda korona krizini iyi yönetemeyen AKP, artan işsizlik oranı, açlık sınırına varan yoksulluk ve beraberinde gelen totaliter rejim baskısı Türkiye’deki milyonları nefes alamaz hale getirmiş durumda. Daha birkaç hafta önce Erdoğan iktidarını eleştirdiği için, İsveç´te yaşayan tanınmış gazeteci ve yazar-yayıncı Ragıp Zarakolu’nun tehdit edilmesi rastlantı değil.

AKP hükûmeti, sadece ülkedeki muhalefeti değil muhalefetle dayanışma gösteren, başka ülkelerdeki muhalifleri ve milletvekillerini de hedef haline getirerek sindirmeye ve susturmaya çalışıyor ve bunu kendi kitlesini konsolide etmek için de bir araç olarak kullanıyor.

İsveç’te olan bütün bu olayların Erdoğan iktidarı tarafından iç politika malzemesi haline getirilmesi, İsveç´in Türkiye’nin 82. vilayeti gibi gösterildiği eleştirilerine neden olmuş durumda. Bu olaylar karşısında İsveç hükûmeti sessizliğini koruyor. Hatta İsveç’e iltica etmiş olan Erdoğan rejimine muhalif bir Kürt genci, geçen ay İsveç ve Türk istihbarat servislerinin işbirliği ile Türkiye’ye geri gönderilmiş ve bu konuyla ilgili verilen soru önergesi İsveç hükûmeti tarafından hala yanıtlanmamıştı.

İDDİALAR MECLİSE TAŞINDI

25 Mayıs’ta İsveç milletvekili ve dış ilişkiler komisyonu üyesi Anders Osterberg, AKP ve yandaş medyanın İsveç’e yönelik karalama kampanyaları ve parlamentodaki milletvekillerine yönelik nefret söylemlerini yazılı bir soru önergesiyle meclise taşıdı ve Dışişleri Bakanı Ann Linde’ye ne yapmayı düşündüğünü sordu.

Anders Osterberg, 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde büyük şehirleri kaybedip hayal kırıklığına uğrayan Erdoğan’ın İsveçli milletvekillerini terörist ve ayrılıkçı olarak suçlayarak CHP’yi sıkıştırmaya çalıştığı değerlendirmesini yaptı.

Sol Parti Milletvekili ve dış politika sözcüsü Håkan Svennelig de yandaş medyanın Sosyal Demokrat Parti milletvekillerini hedef almasına tepki gösterdi. Bundan birkaç yıl önce AKP düşünce kuruluşu ve lobi örgütü SETA’nın Avrupa ve İsveç’te aralarında Sol Parti’nin Avrupa Parlamenteri Malin Bjork’n de bulunduğu milletvekillerini fişlediğini hatırlattı.

ÖRGÜTLERDEN DESTEK MESAJI

İsveç’te bulunan örgütler de Roza Güçlü Hedin, Kadir Kasırga, Sultan Kayhan ve Serkan Köse için destek mesajları yayınladılar. İsveç Alevi Federasyonu, İsveç Kürt Federasyonu, İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi ve Türkiyeli devrimcilerin kurduğu Dayanışma Derneği yaptıkları açıklamalarla AKP rejiminin korkutma ve sindirme politikalarına karşı dört milletvekiliyle dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler.

İsveç Alevi Federasyonu tarafından yapılan açıklamada: “AKP rejiminin yanında olan medya tarafından milletvekillerimizin terörist olarak görülmesini kabul etmiyoruz. Bu durum ifade özgürlüğüne ve insan haklarına aykırıdır. Alevi Federasyonu korkutularak sindirilmeye izin vermeyecektir” denildi.

Dayanışma Derneği de yaptığı açıklamada: “İsveç Hükûmeti, İsveç’te seçilmiş dört milletvekiline karşı Erdoğan iktidarı tarafından başlatılan bu çirkin kampanya ve tehditlere sessiz kalmamalıdır. Yurttaşların güvenliğini tehdit eden bir başka ülkenin diktatörüne karşı gereken cevabı vermelidir. Erdoğan diktatörlüğüne, İsveç’in kendi yurttaşlarını ve seçilmiş politikacılarını sahiplendiği ve sonuna kadar korumaya hazır olduğunu göstermelidir. Çünkü İsveç Hükûmetinin sessiz kalması Erdoğan’ı cesaretlendiriyor, baskıda sınır tanımıyor ve saldırganlıkta daha da pervasızlaşıyor” diyerek son dönemde yaşananları kınadı.