Namık Alkan Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Ana Bilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Erkan Serçe, İzmir seçimlerinin tarihsel boyutunu BirGün’e değerlendirdi. İzmir tarih araştırmaları ile tanınan Serçe, İzmir seçmenin hizmetten önce kendi yaşam tercihlerine saygılı olunmasını beklediğini söyledi. İzmir son yıllarda yaşam tarzıyla, Cumhuriyet ve laiklik değerlerini bağlılığı ile dikkat çekiyor. Bu […]

İzmir’de öncelik yaşam tercihine saygı

Namık Alkan

Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Ana Bilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Erkan Serçe, İzmir seçimlerinin tarihsel boyutunu BirGün’e değerlendirdi. İzmir tarih araştırmaları ile tanınan Serçe, İzmir seçmenin hizmetten önce kendi yaşam tercihlerine saygılı olunmasını beklediğini söyledi.

İzmir son yıllarda yaşam tarzıyla, Cumhuriyet ve laiklik değerlerini bağlılığı ile dikkat çekiyor. Bu durumun seçim sonuçları ile bir ilgisi var mı?

İzmir tarihsel olarak bir farklılığa sahiptir. Bu farklılık İstanbul’da da kendisini gösterebilirdi ama İstanbul’un sahip olduğu iktisadi konum ve Cumhuriyet dönemindeki gelişme eğrisi onu farklı yerlere sürükledi. İzmir ise 19. yüzyılda oluşan kozmopolit yapısının getirmiş olduğu yaşam biçimi ve o yaşam biçiminin siyasal arka planına yansıması devamlılık gösteren bir hat oluşturdu. Fakat bu devamlılıktan anlaşılan sol bir çizgi değil. Bu devamlılıktan anlaşılan yaşam tarzına sahip çıkma, demokrasi içinde farklı, karşı düşüncelere saygı gösterme, merkezin dayatmış olduğu toplumsal ekonomik veya siyasal baskılara göğüs germe, karşı koyma biçimindedir. Bu söylediklerimin siyasal yelpaze ile ilişkisi vardır ama aslında siyasal yelpazenin ötesinde insanların yaşam biçimlerini savunması ile ilgilidir. 1930’da Serbest Fıkra kurulduğunda, -özellikle Batı Anadolu’da çok büyük bir taraftar kitlesi edinmişti- İzmir bu konuda öne çekti. 1946’da Demokrat Parti kurulduğunda DP kendisini İzmir’i üs olarak belirledi ve gerçekten her zaman İzmir’de yüksek oy almayı başardı.1960 darbesinin etkisi geçtikten sonra yapılan ilk serbest seçimlerde yine İzmir Adalet Partisi ve yerel seçimlerde de onun belirlediği aday üzerinden seçimleri kazandı.

ECEVİT İLE BERABER EMEKÇİLER ÖNE ÇIKTI

İzmir’in politik tavrı ne zaman değişti?

1973’de -artık o 68 öğrenci olayları diyelim veya 61 anayasasının yol açtığı demokrasi rüzgârları diyelim- sağ iktidarlar gerici konuma düşerken ve aslında onların öne sürmüş oldukları politikaların demokrat olmadığının ortaya çıktığı andan itibaren bu defa İzmir yine tavrını değiştirdi. Ama bu tavır değişikliği İzmir’in değişmesinden çok merkezdeki siyasal partilerin değişiminden kaynaklandı. Örneğin CHP’nin ortanın soluna kendini konumlayarak, Ecevit ile beraber daha fazla emekçileri ön plana alan bir politika izleme görüntüsü çizmesi, yine aynı şekilde gerek sendikaların, gerekse kitle örgütlerinin insanları bilinçlendirerek, aslında haklarına sahip çıkmanın doğrudan doğruya kendilerinin de örgütlemelerinden geçeceğini göstermesi… Bunlar 73’den itibaren CHP’nin veya ortanın solundaki adayların ön plana çıkmasını sağlamıştır. Yerel seçimlere baktığımızda 1973-1980 yılları arasında belediye başkanlığı yapan İhsan Alyanak, politikalarından ziyade kişiliği ile ön plana çıkmış ama demokrasi ile pek fazla ilişkisi olmamış birisi. Nitekim daha sonra 1984 seçimlerinde Anavatan Partisi seçimleri kazanmış, (Burhan Özfatura) 1989’da Burhan Özfatura dönemini bir ara vermiş fakat 1994 yılında Burhan Özfatura ikinci kez bu sefer Doğru Yol Partisi’nden gelmiştir. Kesintisiz olarak laikliğin ön planda bulunarak seçmen tercihlerini belirlemesi ise 90’lı yıllarda yaşanmıştır.

Erkan Serçe

İSLAMCI POLİTİKALARA KARŞI LAİK KESİM KENDİNİ KORUYOR

90’lı yıllarda laikliğin seçmen tercihlerini belirlemesi nasıl oldu?

1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Refah Partisi’nin yükselen eğrisine karşı oluşan bir tepki ile birlikte ortaya çıkmıştır. Özellikle 28 Şubat’ın arka planını düşündüğümüzde bu tür olayların en çok rahatsız ettiği kesimin Batı Anadolu’daki kıyı kentlerinde yaşayanlar olduğu, işte yaşam tercihlerini daha farklı bir şekilde ortaya koymuş olan laiklik taraftarı kesimlerce hissedildiği görülmüştür. Birazda aradaki farkın (oy oranı) giderek açılması bazı yerlerde yüzde 80’e çıkması bununla ilgilidir.1994 yılından itibaren yükselen İslamcı politikalara karşı batının laik kesiminin kendisini koruma altına alma refleksinin ürünü olarak ta ortaya çıkmıştır.

İzmir’de seçmen hizmetten önce kendi yaşam tercihlerine saygılı olunmasını bekler. Nitekim iktidarda bulunan siyasal parti ve partilerin kendilerine daha fazla oy çıkmaması nedeniyle birtakım cezalandırma gibi gelebilecek uygulamalara imza atmalarına rağmen seçmen kalkıp onlara meyletmemiştir. Son çıkan seçimlerdeki sonuçlar -yüzde 58- bunu yeniden tasdik ediyor. İzmirlinin beklentisi, hem belediye hem de genel seçimlerde İzmir’e bir yatırım yapılması veya İzmir’in müreffeh bir yaşama kavuşmasını sağlayacak olanakların sunulmasından ziyade, kendi olanakları ile yaratmış olduğu yaşam tarzını korumak. Bu mesajı zaten iktidar partisi de almıştı. Nitekim Zeybekci’nin seçim döneminde İzmir’de oy almak için yürüttüğü propaganda malzemelerini bir araya getirdiğinizde bambaşka bir siyasal parti çıkar karşınıza.

İZMİR’DE YAŞAM TARZLARINA SAYGI VAR

Osmanlı’dan bu yana İzmir’in görece daha özgür insanların yaşadığı bir kent olmasını sağlayan temel etken nedir?

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İzmir’in gittikçe daha özgür bir kent olarak ortaya çıkmasını sağlayan temel etken ticaretti. Uluslararası ticarette İzmir’in konumu, ister istemez İzmir’de yaşamı da Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer yerlerinden özgür ve kolay kıldı. Özgürlüğe karşı yapacağımız en küçük bir hareket buradaki ticaretin baltalanması anlamına geliyordu ve Osmanlı’nın ikinci büyük şehri ithalat-ihracat limanlarından biri olarak İzmir’in göreceği bu yaralanma doğrudan Osmanlı maliyesini etkiliyordu. Ticari hayatı etkileyecek bir takım sıkıntılar doğuracağı için İzmir’de belli bir özgürlük ortamı yaratılmıştı.1930’larda liberal ekonomi taraftarı olan tüccarlar ön planda demokrasiyi talep ediyorlardı, şimdi ise çok daha geniş halk kitleleri demokrasiyi talep ediyor.

Farklı yaşam tarzı olan insanların aslında birbirinden çokta böyle sayıca üstün olmadığı bir kentte yaşıyoruz. Bunu da bir zenginlik olarak kabul etmek lazım. Herkes birbirinin yaşam, ibadet veya başka şekildeki tercihlerine saygılı bir davranış biçimi belirlediğinde sorun çıkmadan yaşanıyor. İzmir’de gerçekten Türkiye’nin diğer yerlerinden farklı olarak insanların yaşam tarzlarına karşı daha fazla bir saygı var. Bu hem dindar için, hem laik için hem de belki bir ateist için de geçerli. Kendini böyle sıkıntıya sokmadan inanç farklılığı olan insanlar yaşamlarını götürebiliyor.