İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri kentteki depreme ilişkin yaptığı açıklamada, dayanışmayı sürdüreceklerini ve yaraları ortak sarmaya devam edeceklerini söyledi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri: Dayanışmayı değil, felaketi önleyin

BİRGÜN EGE

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, kentte 30 Ekim tarihinde meydana gelen ve 115 can kaybına neden olan depreme yönelik bir basın açıklaması gerçekleştirdi. ‘Dayanışmayı değil, Depremin Felakete Dönüşmesi Engelleyin’ başlığı altında İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen basın açıklamasının metnini DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı okudu.

Çadır alanlarında İzmir halkının dayanışmasının engellenmek istendiğini söyleyen Sarı, “Arama kurtarma ekipleri can kurtarma derdinde iken, kendilerini göstermeye çalışan bakanları gördük enkaz üzerinde. Çadırların kurulması, yardımların toplanması ve ulaştırılması noktasında da iktidar partizanlıkta sınır tanımadı. Yerel yönetimleri, meslek örgütlerini süreçten dışlamaya çalıştı. İktidar yanlısı her türlü oluşum her türlü serbestlik içinde hareket ederken halkın yardımlarını depremzedelere ulaştırmaya çalışan, sadece maddi olarak değil ruhsal olarak da depremden zarar görenlere moral destek sunmaya çalışanlar çadır alanlarından çıkarıldı” dedi.

ARTÇI DEPREM FELAKET OLABİLİR

Çadır alanlarında semptom taraması yapılmadığını ifade eden Sarı, “İzolasyon alanlarının oluşturulması gibi talepler yerine getirilmedi. Pandemi bir sağlık sorunu olmaktan çıkarılıp hükümetin elinde siyasi bir enstrüman haline getirildi. Bu hususta, Sağlık Bakanlığı gerçek bir sağlık sorunu olan salgın ile mücadelede tam olarak yetersiz kalmış, bilimsel gerçeklerden kopmuş, birinci basamakta salgın yönetimi tam bir kaos haline gelmiştir. Depremin yaralarını sarmak uzun bir süreç gerektiriyor. Binlerce kişi bu kışı konteynerlerde geçirmek zorunda kalacak. Geçici barınma alanlarının yeri bir an önce belirlenmeli, gerekli altyapıya bir an önce kavuşturulmalıdır. Depremden etkilenen halkın eğitim ve sağlık sorunlarının çözümünün yanı sıra psikolojik destek ihtiyacı da bulunmaktadır. Binaların gerçek anlamda hasarlarının ne durumda olduğunun tespiti gereklidir. Geçmişte yaşadığımız pek çok deneyim hasarlı binaların artçı depremde felakete yol açtığı yönünde. Bu nedenle, TMMOB ve İzmir Tabip Odası başta olmak üzere ilgili kurumlar doğrudan sürece dahil edilmelidir” diye konuştu.

Sarı, son olarak şu ifadelere yer verdi: “İzmir’den giden aylık verginin yüzde 12’si yardım amaçlı gönderiliyor. Belediyelerin İller Bankası payının yaralar sarılana kadar kesintiye uğramamasını talep ediyoruz. Afet bölgesi mutlaka ilan edilmeli. Soruyoruz: Deprem vergileri nerede?”