İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri gündeme dair açıklamalarda bulundu. Yapılan açıklamada, “Gerçekleri öğrenmeye ve hesap sormaya her zamankinden fazla ihtiyacımız var” denildi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri: Gerçekleri öğrenmeye her zamankinden fazla ihtiyacımız var


AYCAN KARADAĞ

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri gündemdeki olaylar ile ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu önünde gerçekleşen basın açıklamasını TMMOB İzmir İKK Dönem Sekreteri Melih Yalçın okudu.

Yalçın, ülkede 2020’nin ilk aylarına çeşitli felaket ve ölüm haberleriyle girildiğini ifade ederek, “Deprem, çığ, uçak kazasındaki kayıplar ve sınır ötesinden kayıp haberleri ardı ardına ülke gündemine düştü. Her biri ayrı bir araştırma konusu ve başlı başına büyük bir felaket olabilecek bu yaşananlar, bizim ülkemiz için sıradan bir olay haline gelmeye başladı. Yaşamın ve insanın hiçbir şekilde değer taşımadığı bir ülke haline geldik. Üstelik yaşanan felaketler çok da derinlere inmeden biraz araştırılıp sorgulanınca ortaya yolsuzluk, denetimsizlik, ihmal, talan ve yalana dayalı çürümüş ve kokuşmuş bir sistemin pis kokuları yayılmaya başladı. Son yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve hayat pahalılığı doğrudan yoksul kesimi vurmuş durumda, her gün işsizlikten, parasızlıktan, açlıktan intihar eden insanlarımızın haberleri geliyor. Son olarak Hatay’da “çocuklarım aç” diyerek valilik önünde kendini yakmaya çalışan bir yurttaşımız hayatını yitirdi. Ancak ölüm nedeninin vücudundaki yanıklardan değil de, müdahale sırasında sıkılan kimyevi maddelerden olduğu anlaşıldı” diye konuştu.

DEPREM, ÇIĞ, UÇAK KAZASI DEĞİL DENETİMSİZLİK ÖLDÜRÜYOR

TMMOB İzmir İKK Dönem Sekreteri Melih Yalçın ülkede yaşananları felaketlerin değil akıldan, bilimden, liyakatten uzaklaştıran zihniyetin yaşattığını söyledi. Yalçın, son olarak şunları ifade etti:

“Depremle başlayalım; Depreme hazırlık amacıyla vergi olarak halktan toplanan miyarlarca lira ortada yok, buhar olup uçmuş sanki. Ödediği vergilerin akıbetini soranlar ise tehdit edilip vatan haini ilan ediliyor ve yargı yoluyla susturulmaya çalışılıyor. Depremde hayatını kaybedenler ve yaralı kurtulanlar hiç utanmadan, sıkılmadan birer siyasal şov malzemesi haline getiriliyor. Sonuç: onlarca ölü, yüzlerce yaralı. Yağmurda, çamurda, soğukta çadırlarda yardım dilenen binlerce vatandaş. Tüm bunlar yaşanırken bir çığ düşme haberi geliyor. Kış dönemindeyiz, bu tür doğa olaylarının olması normal sayılabilir ama biraz araştırınca çığ altında kalanların Cumhurbaşkanı danışmanı Gülşen Orhan tarafından yolu açmak üzere uyarılara rağmen oraya gönderildiğini öğreniyoruz. Bu yetmezmiş gibi ardından bir başka felaket haberi geliyor: Aynı danışman kendi hatası nedeniyle çığ altında kalanları kurtarmak için bu sefer yüzlerce insanı iş makinaları ve helikopter desteği ile çığ bölgesine gönderiyor. Yine tüm uyarılara rağmen bilgisizlik, tedbirsizlik ve kurtarma çalışmalarından çıkan gürültüden ikinci çığ düşüyor. Yaşanan bu felaketlerden ancak aklı, bilimi ve liyakati esas alan, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi tesis etme mücadelesi ile kurtulabiliriz. Halkımıza çağrımızdır: Yaşanan felaketlere sessiz kalmayın, gerçekleri öğrenmeye ve hesap sormaya her zamankinden fazla ihtiyacımız var”