İzmir Kent Konseyleri Birliği, “Yarımada’ya Sahip Çık” sloganı ile çalıştay düzenledi. Çalıştayda, ranta dayalı projelerle çevrenin talan edilmesine göz yumulmaması gerektiği mesajı verildi. TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir ise Çeşme Projesi’nin İzmir’in Kanal İstanbul’u olduğunu vurgulayarak, "Çeşme Projesi'ni Kanal İstanbul'a benzetmemizin nedeni rant odaklı olmasıdır" dedi.

İzmir’in Kanal İstanbul’u Çeşme Projesi

Aycan KARADAĞ

İzmir Kent Konseyleri Birliği, “Yarımada’ya Sahip Çık” sloganı ile kamuoyunda çok tartışılan Yarımada’nın sorunlarına ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hayata geçirmeyi planladığı proje için ortak akılla çözüm bulmak amacıyla TMMOB’un desteği ile Tarihi Havagazı Fabrikası’nda çalıştay düzenlendi.

İzmir Kent Konseyleri Birliği Dönem Sözcüsü Özlem Duvan Temizel ve TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir’in açılış konuşması yaptığı çalıştayda; Emin Çapa, BirGün yazarı L. Doğan Tılıç gibi gazetecilerin yanı sıra CHP'nin Tarımdan Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, akademi, demokratik kitle örgütleri ve kamu kurumu temsilcilerinden pek çok isim oturumlarda yer aldı.

İzmir Kent Konseyleri Birliği Dönem Sözcüsü Özlem Duvan Temizel, son 20 yıl boyunca sürdürülebilir ekonomik bir model yerine ranta dayalı ekonomi politikalarının uygulandığını belirtti. Temizel, “Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerimizde uygulanan kontrolsüz yapılaşma ve talan süreçleri bu kentleri yaşanmaz hale getirmiş, görece daha korunaklı kalan İzmir’e olan yaşam göçünü ve talebi de atmıştır. Ancak, kentimizde son yıllarda artan nüfusla birlikte çarpık yapılaşma, deprem ve sel gibi doğal afetlerin gerçekliği ve riskleri, su kaynaklarının tükenmesi, hava kirliliği gibi sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını birebir etkileyecek sorunlar artarak devam etmektedir” dedi.

ÇEŞME PROJESİNE KARŞI DİK DURULMALI

TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir ise Çeşme Projesi’nin İzmir’in Kanal İstanbul’u olduğunu vurgulayarak, “Biz raporumuzu açıklayalı neredeyse bir yıl oldu. Projeyi yapanlar daha evvelinden bununla ilgili bir şey hazırlamamış, demek ki ellerinde bizim yaptığımız gibi bir rapor yok. Buradaki durum tıpkı Körfez Geçiş Projesi ile ilgili yaşanan sürece benziyor. Biz o projeye de dava açmıştık. Körfeze zarar verecekti ve gerçekçi değildi. Sonra ne oldu? Nitekim iptal edildi. Çeşme Projesi'ni Kanal İstanbul'a benzetmemizin nedeni rant odaklı olmasıdır. Oradaki arazilerin değerinin arttırılması hedefleniyor. Bölgedeki tapular el değiştirecek, bölgenin yerlisi o bölgenin işçisi olacak. Ekolojik yıkıma yürüyen bir rant süreci ile karşı karşıyayız. Buna karşı mücadele edeceğiz. Çalıştaylar siyasi metnimizdir. Bu çalıştayın sonucu siyasi metne dönüşmeli. Yerel yönetimlerin bu metni önemsemeleri gerekir. Kanal İstanbul için nasıl dik duruyorsak Çeşme’de de durulmalı” şeklinde konuştu.

izmir-in-kanal-istanbul-u-cesme-projesi-883933-1.

GAZETECİLER O HİKÂYELERİ ANLATACAK

İlk oturumda gazeteci Doğan Tılıç da medya ve turizm başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Turizmin bir hak olduğu ve gezegenin kaynaklarını keşfetmekten kimsenin mahrum bırakılmaması gerektiği belirten Tılıç, “Çeşme’de yarımadanın toraklarının yarısından fazlasını kaplayan bir alanda, 21 golf sahası içeren ve parası olanın tatil yapıp olmayanın uzaktan izleyeceği bir proje, her şeyden önce Dünya Turizm Örgütü’nün turizme dair belirlediği etik ilkelere aykırı. Bir defa golf deyince bin kez düşünmek gerek. 2000’ler boyunca, Asya’da, Avustralya’da golf sahalarının açılmasına karşı yerel halkların ciddi toplumsal muhalefeti oldu” dedi.

Tılıç, açıklamasında şunları kaydetti: “Türkiye artık su yoksunu bir ülke ve bir golf sahası günde ortalama 3 bin metreküp su istiyor. Bu 15 bin insanın su ihtiyacı demek. Yeraltı sularımızı bile bitirdiğimiz, tahıl ambarımız Konya’nın obruklarla delik deşik olduğu, kuraklığın tarımımızı her yıl biraz daha ağır vurduğu koşullarda bu savunulabilir mi? Turizmde ve turizm-medya ilişkisinde asıl yatırımın hikâyelerin yaratılmasına ve anlatılmasına yapılaması gerektiğini söylemek istiyorum. Hikâye, hikâyesi anlatılan her şeye değer katar. Gazeteci Rob Walker’ın deneyi bunun harika bir kanıtıdır. Walker, eBay’den her birine ortalama 1 dolardan az para ödeyip toplamda 129 dolar vererek 200 obje satın alır. Bildiğiniz küçük objeler; bir at başı, bir kupa gibi şeyler… Sonra 200 yazara bu objelerin her biri hakkında birer hikâye yazdırır ve objeleri bu hikâyeleriyle birlikte eBay’de tekrar satışa sunar. Toplamda 129 dolar verdiği 200 objeyi hikâyeleriyle birlikte 8000 dolara satar… 99 cente aldığı küçük at başı, hikâyesi ile birlikte tam 62.95 dolara alıcı bulur. Bu yüzden 6.395 değer artışı demek! İşte hikâyenin bir şeye kattığı ‘değer’! Etkili bir turizm haberciliği olacaksa, birileri gerçekler temelinde hikâyeler yaratacak, gazeteciler de gerçeklerden ödün vermeden o hikâyeleri anlatacak. “

ÇEŞME’NİN KORUNMASI VE SİMGE HALİNE GELMELİDİR

Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel de, Çeşme yarım adasının sorunlarının Türkiye’nin sorunlarıyla aynı olduğuna dikkat çekerek, “Turizm tek başına disiplin değil. Sektör de değil. Turizm toplumun sosyo ekonomik durumuna tutulan aynadır. Turizm için bunlardan ayrı bir şeydir. Turizm ile ekonomiyi düzenlemeye çalışırsanız bugün gelinen noktaya geliniyor. Bizim turizm sektöründe sürekli bir değişiklik yapılır. Turizm ekonomik kalkınma olmaz. Bunu yapmak kolay değil. Çeşme çok önemli bir bölge. Tarihsel bir öneme sahip. Çeşme’nin çekim merkezi haline gelmesini sağlayan yaşam biçimidir. Bundan uzaklaşma ile ekolojik dengesini kaybedersiniz. 20 golf sahası, marinalardan bahsediliyor. Bu bölgeye ciddi zarar verir. Bu projeye yerel yönetimlerin karşı çıkması lazım. Çeşme’nin korunması ve simge haline gelmelidir” ifadelerini kullandı.