26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz Yunan ordusunu şaşkına çevirerek büyük kısmının yok olmasını sağlamış ve İzmir yolunu açmıştı. Nihayet 1 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa o ünlü emrini vermişti: “Ordular, İlk Hedefiniz Akdenizdir; İleri!”

İzmir’in Kurtuluşu

DR. ERKAN SERÇE

“İzmir, bugün on evvelde işgal edilmiştir. Şehirde emniyet ve asayişin bir an evvel avdet (iade) ve teessüs edebilmesi (yerleşmesi) için bütün ahali kemal-i sükunetle işlerinin başına avdet etmelidir (dönmelidir). En cüzi muhilli asayiş (asayiş bozucu) bir harekete tasaddi eden (girişen) her ferdin şiddetle tecziye edileceği (cezalandırılacağı) ilan olunur”

9 Eylül 1922’de öğleye doğru, İkinci Süvari Tümeni Komutanı Albay Zeki (Soydemir) tarafından kaleme alınan ve hemen çoğaltılarak İzmir’in her yanında duyurulan yukarıdaki kısa beyanname, şehrin, yaklaşık kırk ay süren esaretinin sona erdiğini, yönetimin yeniden Türklerin eline geçtiğini duyurmaktaydı. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz Yunan ordusunu şaşkına çevirerek büyük kısmının yok olmasını sağlamış ve İzmir yolunu açmıştı. Nihayet 1 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa o ünlü emrini vermişti: “Ordular, İlk Hedefiniz Akdenizdir; İleri!”.

Artık hızla kaçan Yunan ordusunun boşalttığı kentler birer birer Türk ordusunun eline geçiyordu; ama birçoğu yanmış ve yıkılmış olarak… Eskişehir, Uşak, Aydın, Alaşehir, Turgutlu, Ahmetli, Salihli ve Manisa alevler içindeydi.

Hiç dinlenmeden at süren Türk Süvari öncüleri 9 Eylül sabahı İzmir’deydi; İkinci Süvari Tümeni Dördüncü Alay’dan Yüzbaşı Şerafettin Sabuncubeli’nden çıkar çıkmaz bütün ihtişamıyla İzmir gözlerinin önüne serildiğindeki duygularını şöyle aktarıyor: “Senelerden beri derin bir tahassürle özlediğimiz İzmir, şimdi gözümüzün önünde idi. Nihayet biraz sonra ona da kavuşacaktık. Bu esnada heyecanımız fevkalade artmış, gözlerimiz sevinç yaşlarıyla dolmuştu. Bütün süratimizle İzmir’e doğru koşuyorduk.”

Bornova’da yaşanan kısa bir çatışma sonrasında yola devam eden Şerafettin Bey’in müfrezesi Halkapınar’daki Tuzakoğlu Fabrikası önünde yoğun bir ateşle karşılaştılar. Fabrikadan açılan ateşte dört Türk eri şehit düştü. Bugün onların şehit düştüğü yerde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında dikilmiş, üzerinde “Vatan ve Namus” yazan ve son derece sade olan Dokuz Eylül “Şüheda Abidesi”ni görebilirsiniz.

Yoluna devam eden müfreze Kordon’daki son direnişi de aştıktan sonra Hükümet Konağı’na ulaştı. Kısa süre önce Konak meydanına ulaşan Birinci Süvari Tümeni Ondördüncü Alayı’ndan Yüzbaşı Zeki (Doğan) Sarı Kışla’ya Türk bayrağını çekmişti. Sözü yine Şerafettin Bey’e bırakalım: “…Bu esnada, kadın, erkek, çocuk binlerce halk ağlaşarak, sevinerek hükümete geliyorlar, askerlerimize, kumandanlarımıza dualar ediyorlardı. Ahali tarafından güzel bir Türk sancağı getirilmişti. Hükümetin üstünde asılı olan Yunan bayrağını indirdik, yerine şanlı sancağımızı halkın, bitmek tükenmek bilmeyen alkışları arasında çektik ve dalgalandırdık.”

Bir süre sonra Hükümet Konağı’na gelen Süvari Tümeni Komutanı Mürsel (Bakü) Paşa, limanda demirli olan Fransız zırhlısı Edgar Quinet’nin telsizi aracılığıyla İzmir’in Türk süvarileri tarafından ele geçirildiğini Ankara’ya duyurdu.

İzmir’in Türk Süvarileri tarafından ele geçirildiği sırada Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Nif’te (Kemalpaşa) bulunuyordu. Kaçınılmaz sonu müjdeleyen haberi aldıktan sonra Ankara’da bulunan Başvekil Rauf (Orbay) Bey’e çektiği telgrafta şöyle diyecektir: “Birliklerimiz İzmir Doğu sırtlarında düşmanın son mukavemetini kırdıktan sonra bugün 9 Eylül 1922, mağlup düşmanla birlikte İzmir’imize muzafferen girdi. Vapurlara binmekten menedilen düşman subayları ve erleri teslim olmaktadır. Ben yarın öğleden itibaren İzmir’de bulunacağım.”

Mustafa Kemal Paşa, aynı akşam Türk ordusuna yayınladığı kutlama mesajında da şunları söylemişti: “İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı saygı ve takdirle anarım. Elde edilen büyük zaferin gerçek yaratıcısı olan değerli arkadaşlarıma samimiyetle teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların, bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı başarı ve fedakârlığı gösterme yarışına gireceklerine inancım tamdır.”

Ertesi gün, 10 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa İzmir’deydi; halen Yunan ordusu artıklarının tehlike arz edebileceği uyarılarına karşın Hükümet Konağı’na geldi. Ulusal mücadele’nin askeri aşaması başladığı yerde noktalanmıştı.