Bu yıl 100 yaşına basacak Japon Komünist Partisi, 60’lı yıllarda yeni sol gruplarından gelen etkili bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı. Ne eski ne de yeni sol, Japonya’yı dönüştürme konusunda başarılı olamadı.

Japonya solunun çalkantılı tarihi
Japon Komünist Partisi, kendisini “küçük insanları” temsil eden eşitlikçilik partisi olarak gösteriyor. (Fotoğraf: AA)

William ANDREWS

Japon Komünist Partisi (JCP), bu yıl 100 yaşına basıyor. Bu durum partinin tarihi hakkında tartışmalara yol açıyor. Dayanıklılığı, politikasındaki ve karakterindeki değişimlerinin analizi konusundaki kargaşanın ortasında, partinin bir süre için Japonya’daki sol kesimden birçok kişiye eski bir düşman olarak göründüğünü unutmak zor değil. 1960’lı yıllar sırasında; Japon Yeni Solu itici ve devrime karşı bir güç olarak gördükleri JCP’nin gelişmesini engellemenin peşindeydi.

60’larda kampüs eylemlerine katılan eski aktivist öğrencilerle yapılan, 1994 tarihli, geniş kapsamlı bir ankette; Toyo Üniversitesi’nde okuduğu dönemde, toplumsal hareketlere katılan biri yaptığı açıklamada, “JCP liderleri şu anda en nefret ettiğim politikacılar” dedi. Bu öfke nereden geliyor ve bu durum niye böyle sürüp gidiyor?

YENİ SOLUN KÖKENLERİ

1950’ler JCP için olağandışı yıllardı. Japonya’nın 1945 yenilgisinden sonra ABD işgali, partinin hapishanedeki liderlerini serbest bıraktı ve partiyi yasallaştırdı. Ancak daha sonra Doğu Asya’daki savaş sonrası JCP kendisini işgal yetkilileri tarafından tasfiye kurbanı olarak buldu.

Bir süreliğine olaylar, sonradan “aşırı sol maceraperestliği” varsayılacak olan asker öğrencileri kırsal alanlara göndererek ordu kurmaya ve şiddetli bir devrime hazırlanmaya yöneldi. Bu kısa dönem başarısızlıkla sonuçlandı. JCP’nin 1952 seçimlerindeki çöküşünü takiben Japonya parlamentosu Ulusal Meclis’teki tüm sandalyelerini kaybettiğinde, parti liderliği bu tür askeri nitelikli taktikleri reddetti. Temmuz 1955’te JCP, Altıncı Parti Kongresi’nde silahlı mücadeleden vazgeçti.

JCP’nin 1947’de genel grevden vazgeçilmesi üzerine işgal makamlarıyla işbirliği yapması, parti üzerindeki suç ortaklığı algısını güçlendirdi. Ülkenin her yerinden işçiler, sendikal aktivizmle bir araya geldiler. Kısa bir süre sonra, JCP 1949 genel seçimlerinde 3 milyon oy kazandı. Ancak JCP bu dalgayı geliştirmek yerine geri çekilmeyi seçti. 1956’da Sovyetlerin Macaristan’ı işgali, JCP’yi genç solcuların gözünde meşruiyet kaybına uğrattı.

BÖLÜNMÜŞ SOL

Yeni Sol’un ilk unsurları ortaya çıkmaya başladı. Devrimci Komünist Birlik (Kakkyodo) 1957’de gelişirken JCP’den çıkarılan eylemciler 1958’de Bund olarak da bilinen Komünist Birliği’ni kurdular. JCP ulusal şemsiye kuruluş Zengakuren bünyesindeki özerk öğrenci konseylerini denetliyordu. Bund buna meydan okumaya başladı. Bu bölünme, 1959-60’ta Japonya-ABD arasındaki güvenlik anlaşmasının (Anpo) yenilenmesi sürecinde belirgindi. Ortak bir amaç için birleşmiş olmalarına rağmen, öğrenci gruplarının Zengakuren bünyesinde harekete geçirilmesi, JCP yanlısı ve karşıtı hatlar arasında net olarak ayrıldı. Tartışmalı yeni anlaşmanın kabul edilmesiyle sona eren Anpo kampanyasının ardından hem Bund hem de Devrimci Komünist Birlik parçalandı. Zengakuren de parçalanmaya devam etti.

JCP’nin Japonya Demokratik Gençlik Birliği (Minsei Domei), 1960'ların ilk yarısında, bağlı gruplarını ülke çapındaki kampüslerde organize etmek için kendi Zengakuren modelini geliştirdi. Anpo'nun başarısızlığına ve 1960'larda Miike maden grevi ve Japonya ile Güney Kore arasındaki anlaşmaya karşı protestolara rağmen, Demokratik Gençlik Birliği öğrenci hareketi içinde güçlü ve birleşik bir güç olarak kaldı.

Öğrenci nüfusunun artması nedeniyle 1950'lerin sonlarında ve 1960'ların başlarında büyük bir üye artışı yaşanıyordu. 1969'daki tahminler, aktif birlik üyelerinin sayısının 12 bine, toplam üye sayısının ise 300'den fazla öğrenci konseyinde 460 bine ulaştığını söylüyordu. Ayrıca binlerce katılımcı lise öğrencisi vardı.

Anpo sonrası yıllarda, hiç JCP veya Demokratik Gençlik Birliği üyesi olmamış aktivistler de Yeni Sol grupların saflarını doldurdu. Bu, sonraki yıllarda bölünmeyi güçlendirdi.

PERSPEKTİFLER ÇATIŞMASI

Bu bölünmenin sebebi neydi? JCP ve Japonya Sosyalist Partisi biçimindeki Eski Sol, burjuva-demokratik devrime doğru yolun bir parçası olarak gördüğü parlamento seçimlerine odaklandı.

JCP, ABD emperyalizminin etkisini Japonya'dan kaldırmak istedi, ancak bunu barışçıl kitle protestoları, işçi grevleri, taban aktivizmi ve öğrenci hareketleri aracılığıyla şiddete başvurmadan yapmak istedi. 1960'ların ruhu göz önüne alındığında, JCP'nin üç temel amacı önemli ölçüde muhafazakârdı: Japonya'nın gerçek bağımsızlığı, dünya meselelerinde barışçı politika ve demokrasi.

JCP, Japonya'nın henüz devrim için yeterince kapitalist olmadığına inanıyordu. Bu, Marksistleri Japon halkı ve devletinin doğası hakkında savaş öncesindeki tartışmaya geri döndürdü. JCP, Japonya'nın feodal kalıntılarıyla uğraşıyordu ancak bu gelişmenin ötesine geçtikten sonra sosyalizme hazır olacaktı.

Parti gerçekten de “eski” sol gibi görünüyordu. 1960'ların sonunda hem Sovyetler Birliği'nden hem de Çin'den izole edildiler ve bu durum onu oldukça iç içe dönük bir harekete dönüştürdü.

Yeni Sol Parti liderliği yerine öğrenci liderliğindeydi ve devrime farklı bir yaklaşımı savunuyordu. Bu perspektife göre, 19. yüzyılın sonlarında Meiji Restorasyonu'ndan bu yana Japon modernleşmesi, ülkenin zaten burjuva aşamasına ulaştığı anlamına geliyordu: şimdi bir öncü tarafından yönetilen proleter devrime doğru kitle mücadelesinin zamanıydı. Yeni Sol, Japon düşünürlerden ilham alarak Filistin Halk Kurtuluş Cephesi veya Kara Panterler gibi yeni müttefikler için denizaşırı ülkelere döndü. Bazı gruplar, yabancı aktivistleri Japonya'ya davet etti ve hatta militan eylemler yoluyla devrimi başlatmak için yurtdışına üye gönderdi. Yeni Sol, devrimin küresel olduğuna kesin olarak inanıyordu. JCP ve Demokratik Gençlik Birliği şiddet içermeyen bir yaklaşım sergilerken, uzun 60'lar ilerledikçe, şiddetli sokak savaşlarına döndü.

YÜZLEŞME…

1960'ların sonu ve 1970'lerin başındaki ana mücadeleler, üniversite kampüs grevleri, güvenlik anlaşmasının tekrardan yenilenmesine karşı kampanyalar, savaş karşıtı protestolar ve Okinawa'nın Japon egemenliğine geri verilmesi için yapılan eylemlerden oluşuyordu. Özellikle kampüs grevleri, Japonya'da uzun 60'ların en ikonik konularından biri haline geldi.

Demokratik Gençlik Birliği resmî olarak şiddetsizlik ilkesine bağlı kaldı. Yeni Sol gruplar şiddet kullanmaya istekliyken, birlik daha uzlaşmacıydı ve üniversite yönetimleriyle müzakereye açıktı. Sonuç olarak, Yeni Sol militanlar onları kampüste karşı-devrimci bir varlık olarak gördüler.

Çatışmalar; ilk başta JCP şiddeti gizli tutmaya istekliyken 1968'de sessizce gerçekleşti, ancak bir süre sonra her iki taraftan da öğrenciler açıkça savaşmaya başladı. Görünüşte birlik, bir ‘bekle ve gör’ taktiği uygulayarak şiddet içermeyen duruşunu sürdürürken Yeni Sol gruplarıyla kampüslerde savaştı. Birlik daha sonra JCP gazetesinde “Troçkistlere” karşı “kendini müdafaa” içinde hareket ettiğini iddia etti. Bu fiziksel bir çatışma olduğu kadar bir söz savaşıydı.

JCP tekrardan tehlikeli bir örgüt gibi görünme riskini almak istemiyordu. Kampüs dışında, siyasi konuşmaları müzik ve şarkıyla birleştiren Akahata Festivali gibi barışçıl mitingler düzenliyordu. Ancak Japonya'nın bazı bölgelerinde polisle mücadele etmek zorunda kaldılar.

Farklı protesto tarzları arasındaki bu karşıtlık kültürel bölünmeyi kapsıyordu. Yeni Sol, militanlık yerine “anlamsız” danslara ve şarkılara vurgu yaptıkları için JCP ve Birlik’i reddetti.

60’LARDAN SONRA

1970'lerde JCP, üyelerinin şiddet kullanmasını olduğu gibi kısıtladı ve kitle örgütlerindeki birçok lideri tasfiye etti. “Popüler parlamentarizm” olarak adlandırdığı bir strateji arayışı sonuç veriyor gibiydi. JCP, 1972 genel seçimlerinde oyların yüzde 10,5'ini alarak başarılı oldu. Bu onu meclisteki sosyalistlerden sonra gelen en büyük ikinci muhalefet partisi yaptı.

Gruplar, milleti şok eden şiddetli bir iç çatışma dönemine girerken öğrenciler arasında Yeni Sol'a verilen destek çöktü.

Altmışıncı yılına girerken JCP, baskı altındaki yıllardan veya savaş sonrası dönemin iniş-çıkışlarından çok uzaktaydı. Yüz binlerce üyesi ve gazetesinin satışından elde ettiği güvenli bir fon kaynağı vardı. Parti görünüşte Yeni Sol tehdidini de yenmişti.

Bununla birlikte ne JCP'nin parlamenter varlığı ne de kitlesel üyeliğinin temeli, neoliberal Japon hükümetlerinin Eski Sol'un omurgasını oluşturan işçi hareketlerini çözmesini engelleyemezdi.

Bugün, Sosyalist Parti ve büyük işçi sendikaları gibi Eski Sol'un diğer unsurları ya feshedilmiş ya da eski benliklerinin gölgesi şeklinde kalmış olsalar da JCP hâlâ Japonya'daki parlamenter siyasetin en görünür unsurlarından biridir ve yerel yönetim desteğine sahiptir.

JCP şimdi kendisini büyük şirketleri değil “küçük insanları” temsil eden bir küçük-burjuva eşitlikçilik partisi olarak gösteriyor. Parti, ilgi çekiciliğini genişletmek için imparatorluk sistemine ve Öz Savunma Güçlerinin yasallığına karşı duruşunda giderek daha ılımlı hâle geldi. Savaşı bir devlet politikası aracı olarak reddeden Japon Anayasası'nın 9. Maddesi’ne bağlı kalmaya hâlâ devam ediyor.

Yeni Sol'un kalıntıları hâlâ var ancak hayatta kalan bir avuç grup tarafından üretilen gazeteler ve broşürler ana akım kanallarda dolaşmıyor ve giderek az sayıda insan mitinglere katılıyor.

JCP'nin kendisini Yeni Sol'dan farklı kılmak için gösterdiği tüm çabalara rağmen, devlet partiye hâlâ benzer bir şekilde davranıyor. Japon devleti JCP'yi hâlâ gözetim altında tutuyor ve onu bir tehdit olarak görüyor.

Occupy ve Black Lives Matter gibi hareketler, gençleri uluslararası alanda harekete geçirmiş gibi görünüyor ancak Yeni Sol da JCP de genç aktivistleri çekemedi.

Anketler; genç Japon seçmenlerin çoğunun yine LDP'yi desteklediğini, JCP'nin yaklaşık yüzde 7 oy aldığını gösteriyor. Ancak katılım genel olarak düşük.

Son yıllarda bazı meseleler, genç ve yaşlı çok sayıda insanı protesto için sokaklara çıkarsa bile, bir hükümet değişikliğine yol açmadı. Bu bağlamda, tarihsel farklılıkları ve birbirlerine olan antipatileri hakkında ne söylenirse söylensin hem Eski hem de Yeni Sollar Japonya'yı dönüştürmede başarısız oldular.

Jacobin’den çeviren Yaren Sancak