“Kim yaparsa yapsın, sivil yaşamın hedef alınmasını kınamalıyız. Bunun görünüşte tartışmalı olması, barış çağrılarını susturan, çarpıtan ve kınayan bir medya ve siyaset sınıfının ahlaksızlığının kanıtıdır.”

Kaynak: Haber Merkezi
Jeremy Corbyn: Biz neden yapamayalım?
Fotoğraflar: DepoPhotos

İngiltere İşçi Partisi’nin eski Genel Başkanı Jeremy Corbyn, devam eden İsrail-Filistin çatışmasında Batı’nın tavrına mercek tuttu.

Cüneyt Bender’in çevirisiyle vesaire.org’da yayımlanan yazısında Corbyn, “Bu, iki devlet arasındaki bir savaş değildir. İsrail’in devlet dışı bir aktöre verdiği yanıt gibi gösteriliyor ama aslında nerede olurlarsa olsunlar Filistin halkına verilen bir yanıt. Ortaya çıkan, eşitler arasında bir çatışma değil savunmasız sivil nüfusun sistematik olarak aç bırakılması, boyun eğdirilmesi ve yok edilmesidir” dedi.

Corbyn’in yazısından bazı bölümler şöyle:

7 Ekim’de İsrail’in güneyinde yüzlerce masum insan Hamas’ın düzenlediği korkunç bir saldırıda vahşice katledildi. Onlarcası da rehin alındı. İsrail’in dört bir yanındaki aileler, bugün ve hayatlarının geri kalanında iğrenç bir katliamda öldürülen sevdiklerinin yasını tutacak. Hissettikleri korku akla hayale sığmaz. Geride bıraktıkları acı ve travma da öyle.

(…)

Tüm can kayıplarının, önce Negev’deki gençlerin şimdi de Gazze’nin bombalanmasının dehşeti zihinlerimizde yer etmelidir. İsrailli ve Filistinli sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınıyorum. Dünyanın dört bir yanındaki siyasetçilere de daha fazla insanın öldürülmemesi için ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunuyorum. Siyasi liderlerimiz, gerçek bir siyasi müdahale olmaksızın, bir trajedinin diğerini takip edeceğini ve umutsuzluk döngüsünün sürüp gideceğini artık anlamalıdır. Dehşetin hemen ardından barışın tesis edilmesi ve gerilimin azaltılması için seslerin yükselmesine ihtiyacımız var. Ama akıl almaz bir şekilde, İngiltere’deki her iki büyük siyasi parti de gitgide büyüyen bir insani felakete yeşil ışık yakmayı sürdürüyor.

Hem Dışişleri Bakanı hem de Gölge Dışişleri Bakanı İsrail’in ‘meşru müdafaa hakkını’ desteklediklerini yineledi, ancak bunun uluslararası hukuk sınırları içinde nasıl uygulanması gerektiği bir yana ne anlama geldiğine bile yeterince açıklık getirmediler. Buna karşın 11 Ekim’de İşçi Partisi lideri konuya biraz açıklık getirdi.

LBC’ye verdiği bir mülakatta, İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer’a yarısı çocuk 2 milyon insanın ‘elektrik ve suyunun kesilmesinin’ uygun olup olmadığı soruldu. İsrail’in ‘bu hakka sahip olduğunu’ kabul etti. Sevdiklerini, evlerini ve geleceklerini kaybeden Filistinlilerle empati kurmak nerede kaldı? Uluslararası hukukun evrensel uygulanmasına ne oldu?

Gazze’nin ve Gazze halkının bütünüyle yok edilmesinin başlangıcına tanıklık ediyor olabiliriz. Bu, iki devlet arasındaki bir savaş değildir. İsrail’in devlet dışı bir aktöre verdiği yanıt gibi gösteriliyor ama aslında nerede olurlarsa olsunlar Filistin halkına verilen bir yanıt. Ortaya çıkan, eşitler arasında bir çatışma değil savunmasız sivil nüfusun sistematik olarak aç bırakılması, boyun eğdirilmesi ve yok edilmesidir.

Gazze yeryüzünden silinirse, politikacılarımızın geriye dönüp tereddütsüz desteklerinin gerçekliği üzerine düşünüp düşünmeyeceklerini merak ediyorum. Biraz dürüst olsalardı, meşru müdafaa adına yok edilen masum Filistinlilerin yasını tutarlardı. Karşı çıkmayı reddettikleri savaş suçlarının bedelini başkalarının ödeyeceğini bildikleri için korkaklıklarından utanmalıdırlar.

Kim yaparsa yapsın, sivil yaşamın hedef alınmasını kınamalıyız. Bunun görünüşte tartışmalı olması, barış çağrılarını susturan, çarpıtan ve kınayan bir medya ve siyaset sınıfının ahlaksızlığının kanıtıdır. Hamas’ın İsrail’de sivillere yönelik gerçekleştirdiği çirkin saldırılar son derece üzücüdür.

Bu durum, işlemedikleri suçun bedelini ödeyen Filistinlilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesini haklı gösteremez. Tüm insanlar eşittir. Siyasetçilerimiz için bu temel ahlaki ilkede tutarlı olmak neden bu kadar zor?

(…)

‘Gazze’nin kayıpları var… Ağlayan anneler… Bu duyguya tutunalım, biz aynı soydan gelen iki milletiz, barış yapalım, gerçek bir barış.’

Bunlar, kızı Hamas tarafından zalimce rehin alınan İsrailli bir babanın sözleriydi. Istırabını anlayamıyorum. Yine de akıl almaz bir karanlığın derinliklerinde barış çağrısında bulunacak cesareti buldu. Biz neden yapamayalım?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.