Johnson’ın iktidar koltuğuna oturmasında İngiliz medyası önemli rol oynadı. Şu an şeytanlaştırılıyor ancak bir süre sonra ‘affedilebilir’a ve tekrar sahnelere çıkarılabilir.

Johnson sadece sembol asıl sorun ise sistemde
Fotoğraf: AA

Francesca New

İnsanlar tövbekârları sever. İngiliz medyası da farklı değil. İnsanları tarihin kör kuyularından kurtarmayı da alışkanlık haline getirdiler. Yalancıları, hilebazları, savaş suçlularını… Bu şahsiyetlerin mevcut düzene bir katkıları olacaksa (örneğin solu kötülemek, sağı yüceltmek gibi) basın bu kişilerin suçlarını hemen unutacak ve masada onlara yeni bir koltuk verecektir.

Birleşik Krallık’ta geçtiğimiz hafta yaşananlardan sonra bu sistemin bolca işi var. Hâlbuki Zarah Sultana’nın Tribune’de kaleme aldığı gibi, Boris Johnson’ın ırkçı ve homofobik karakteri başkanlığından çok önce de biliniyordu. Yalancının teki olduğu ve daima önce kendi çıkarlarını gözettiği de… Bu özellikleri bir anda son altı ayda edinmedi. Buna rağmen sırtı sıvazlandı, ülke siyasetine liderlik etmeye talip olduğunda tüm meslektaşlarının desteğini gördü.

Siyasi kültürümüz işliyor olsa, ona son skandala dek destek verenlerin de başının yanması gerekirdi. Desteği kesmelerinin asıl sebebi, kendi siyasi kariyerlerine ve çıkarlarına hizmet eden düzenin tehlikeye girdiğini görmeleri oldu. Ama şimdi medeniyetin kurtarıcıları gibi saygı görecekler. “Fikir değiştirmedeki” kıvraklıkları gözden kaçmasa da, İngiliz siyasetindeki antidemokratik reflekslerin tek temsilcisiymiş gibi sembolleştirilen bu figürden kurtulup, aynı reflekslerin kalıcılığını sağlayacaklar. Johnson’ı devirmelerinin tek sebebinin yine bu kişilerin kendi çıkarları olduğu, İngiliz medyası tarafından önemsenmeyecek çünkü onlar da aynı prensipler ile çalışıyor.

İNGİLİZ MEDYASININ ROLÜ

Johnson’ın iktidar koltuğuna oturmasında İngiliz medyası önemli rol oynadı. Örnekler İngiliz solunun zihninde canlılığını koruyor. Muhafazakâr basının Johnson’a destek vermesine tabii ki kimse şaşırmamıştı. Fakat sözde ‘siyaset dışı’ görünen basın kanallarının ve hatta ‘liberal solun’ tavrı can yakıcıydı. Dönemin işçi partisi lideri Jeremy Corbyn’i Moskova ile ilişkilendiren görseller kullanılıyor, New Statesman gibi gazeteler ise bu seçimde taraf olamayacaklarını ilan ediyorlardı. İşçi Partisi’ne mensup bir hak savunucusunun muhafazakâr parti çalışanını yumrukladığına dair yalanlar her yerde tekrar ediliyor, iyi niyetli Boris Johnson’ın evinin önünde basın mensuplarına çay ikram etmesi ise basında geniş yer buluyordu.

Henüz başbakan koltuğuna dahi oturmamıştı ki, Johnson’ın problemli yönleri bir anda unutuldu. Aynı eğilimler pandemi esnasında da sürdü. Hâlbuki ölümler başa çıkılamaz boyuttaydı. Bu örnek bile iktidar sınıfının “kendisinden birini” suçlama noktasına gelmesinin kaide değil, istisna olduğunu ortaya koyuyor.

Johnson’ın pandemi yasakları devam ederken başbakanlık ofisinde parti verdiğini ortaya koyan skandal aslında iktidar çevrelerince uzun süredir biliniyordu. Dedikodu gazetesi çalıştığından değil… Partilere katılan konuklardan bazıları, iktidar yanlısı gazetecilerin ta kendileriydi. Dolayısıyla bu partilerin sonraları ortaya çıkmasına da “haber” değil, “bilginin yeniden dağıtılması” olarak bakmalıyız. Diğer bir değişle, iktidar sınıfının kendine dahi zarar verecek bir düşkünlük halinde olduğunu görüyoruz.

TEKRAR SAHNELERE DÖNEBİLİR

Dolayısıyla Boris Johnson’ın yolun sonuna geldiğini varsaymak doğru olmaz. Şu an şeytanlaştırılıyor ve bu durum bir süre devam edecek. Fakat bir süre sonra ‘affedilebilir’ ve tekrar sahnelere çıkarılabilir. Karıştığı skandalların en kötüleri unutturulur, hafif olanları ise daha da hafifletilir. Gelecekten neler bekleyebileceğimize dair bir ipucu da, Johnson’ın düşüşüne vesile olan skandalları konuşurken, ülkeyi yönetiş biçimine neredeyse hiç değinmemiş olmamız. Yasakları delen partiler, finansal hileler, cinsel istismar gibi konuları konuştuk fakat yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca insana, antidemokratik uygulamalara, temel haklara yönelik saldırılara hiç yayın vakti ayırmadık.

Cinsel istismar ya da yasakların ihlali önemsiz olduğundan değil… Bu olaylara yoğunlaşarak problemin kaynağını tek bir kişinin ahlakıymış gibi tasvir ediyor, bu olaylara sebebiyet veren siyasi kültür ile yüzleşmiyoruz. Johnson’ın atadığı bakan hakkındaki taviz iddialarını konuşuyor, ama bu esnada parlamentoda benzer iddialardan soruşturulan 56 vekil olduğundan söz etmiyoruz.

Sistemsel bir sorunumuz var. Bu elit sistem içindekilere göre kurallar kendilerini değil, “küçük insanları” ilgilendiriyor. Yarım ağız özürlerin ya da göstermelik soruşturmaların ötesine geçecek herhangi bir değişim talebi, ana akım medya tarafından itina ile görmezden geliniyor.

BİRKAÇ SENE BEKLEYİN

Johnson’ı koltuğundan indirenleri akladık ve zamanla onu da aklayacağız. Johnson’ın ülkeyi yönetme biçimini anlamlı bir biçimde eleştirecek olursak, yaşlı başlı insanları yasadışı şekilde göçmen tutuklama merkezlerine kapatan Theresa May’i, sözde sağduyunun sesi Tony Blair’in milyonlarca Iraklının ölümünde oynadığı rolü de eleştirmek zorunda kalırız. Bu eleştirilerden sakınabildiğimize göre, Johnson yönetimini de anlamlı şekilde eleştirmekten sakınabiliriz. Birkaç sene bekleyin, Johnson’ın köşe yazılarını okuyor, hatta televizyon programını izliyor olabilirsiniz. Belki bir podcast bile yapabilir.

Medya bu kişilerin itibarını onarırken tabii ki kendi çıkarlarını düşünüyor. “Uzmanlar” Johnson’ın iktidara yürüdüğü süreçte oynadıkları kilit rolü unutturmak için çalışıyorlar. Mevcut siyasi tabloda İşçi Partisi’nin gerçek bir lideri olsaydı, skandalların bu denli deşifre olmasını bile bekleyemezdik. İçeriden gelen sızıntılar görmezden gelinirdi. Şimdi İşçi Parti’nin başında şirketlerin dostu Keir Starmer olduğu için, risk almakta ve daha koltuğu daha “başkansı” birine devretmekte sakınca yok.

Johnson’ın başbakanlık koltuğundan sonbahar aylarında ineceği tahmin ediliyor. Sıradan insanlar, sonbahar kışa dönerken 800 sterlinlik ısınma faturalarıyla karşılaşacaklar. Ülkenin gıda bankaları tam kapasite çalışıyor. Ülkede çocuklar beslenme sorunu yaşıyor. Bizi bu noktaya getirmek için on yıllardır çalışan medya ve siyasetçi sınıfı için tek bir şey söyleyebiliriz; bunu yanlarına bırakmamalıyız.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Tribune Mag