“Sistem yurttaşlığı yok edip, insanları alt kimliklere bölmek ve kentli olmaktan kaynaklanan güçlerini bitirmek istiyor. İnsanları gettolarına hapsediyor. Oysa Kadıköy’de bunun tam tersi var”

Kadıköy Belediye Başkanı Nuhoğlu: Kadıköy’ü var eden yurttaşlık ruhudur
BERKANT GÜLTEKİN
Yaklaşık 5 yıldır Kadıköy Belediye Başkanı olan ve bir dönem daha bu görevi yürütmek için aday adaylığı başvurusu Aykurt Nuhoğlu, CHP Genel Merkezi’nin vereceği kararı bekliyor. Nuhoğlu ile Tarih Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi’nde bir araya geldik.

Kadıköy uzun yıllardır CHP’de olan bir ilçe. Sizin yönetime geldiğiniz 2014’ten sonra burada ne değişti?

Yani 2014-19 arası… Buna cevap olarak şunu söyleyebilirim. İngiltere’de ‘Time Out’ adında bir dergi, 15 bin kişiyle bir araştırma yapıyor ve bu araştırmada Kadıköy, “yabancıların kendilerini güvende hissettikleri 43’üncü kent” oluyor. Türkiye’de sadece Kadıköy girebiliyor listeye. Elbette bu sadece bizden kaynaklanmıyor. Kadıköy’ün bir geçmişi ve kültürü var. Ama eminim ki, bizim de son yıllarda yaptıklarımızın, projelerimizin bunda katkısı vardır. Biz bu projeleri yaparken de vatandaşla birlikte yaptık. Kadıköy’ün ihtiyaçları nedir diye tartıştık, konuştuk. 52 proje çıkardık ortaya. 21 mahalle muhtarıyla, meslek odalarıyla, sendikalarla, derneklerle hep iletişimde olduk. Katılımcılık, şeffaflık gibi kelimeler çok kolay kullanılıyor ama biz bunu uyguladık.

Bu 52 proje arasında en önemsediğiniz hangisi?

Mesela bir yüzme havuzumuz 1 yıl önce faaliyete geçti, iki bine yakın insan kullanıyor. Onun hemen yakınında kapalı spor salonumuz var. İçinde fitness olanakları mevcut. Yeni parklar açıldı, bunlar içinde de spor alanları var. Yaz ve kış spor okulları yapıldı. Kültür alanında da farklı projeler ortaya attık. Karikatür evi yaptık, 3’üncü yaşına girdi. Şu anda 7 bin civarında çocuk genç orada atölye çalışmaları yapıyor. Kadıköy Akademi kuruldu. Bunların yanı sıra Gençlik Sanat Merkezi yaptık. Oranın arazisini satın aldık. Rasimpaşa Sosyal Hizmet Merkezi’nde flört şiddetinden, dil kursuna kadar pek çok konuda ücretsiz eğitim ve kurs var. Toplumsal Eşitlik Birimi kuruldu. Belediye bütçesi toplumsal cinsiyete dayalı olarak yapılıyor. Belediye 5 yıl içinde Suadiye’de dokuz dükkan dışında 5 tarihi eseri restore ederek Kadıköylülerin hizmetine sundu. Kadıköy Akademi, Karikatür Evi, Gençlik Sanat Merkezi, Haldun Taner Müze Evi, Rasimpaşa Sosyal Hizmet Merkezi gibi. Sinematek ve Kent Konseyi binasının yapımına ise 2018 yılında başlandı.

KAMU ARAZİLERİNİN SATILMASINA KARŞIYIM

Bu arada bizim önemli ilkelerimizden biri kamu arazilerinin satılmaması. Peki bu alanlar neden satılıyor, neden ticari olarak kullanılmak isteniyor? Bu da bütçeyle alakalı. Ne hikmetse belediyelerin borçsuz olmasının bizim ülkemizde hiç kıymeti yok. Ben “bizim borcumuz, faiz giderimiz yok” dediğim zaman bana “borçsuz belediye mi olur demek ki sen parayı kullanmıyorsun” diyorlar. Biz parayı kullanmıyoruz da bu kadar çok proje nasıl hayata geçiyor? Esas paranız olmazsa bunların hiçbirini yapamazsınız. Bütçesini denetimini yapamayan bir yönetim, çalışanın maaşını ödemekte zorlanan bir yönetim bir kenti idare edebilir mi? Elbette yapamaz. Bizim kimseye borcumuz yok, çalışanlarımız maaşlarını da bir gün bile geciktirmedik. Bütün bu projeleri de hayata geçirdik.

Bir dönem daha adaysınız. Bundan sonrası için Kadıköy’e ne vadediyorsunuz? Önceki demeçlerinizde Kadıköy için Paris ve Berlin gibi şehirleri referans göstermiştiniz…

Kadıköy çok eski bir kent. Kendine has bir birikimi, kültürü var. Bu kültürde, geçmişte Kadıköy’de yaşayan tüm aydınların rolü var. Söz konusu kimlik, bütün alt kimliklerin üzerinde bir yurttaşlık anlayışına dayanıyor. Sistem bunu yok edip, insanları alt kimliklere bölmek ve kentli olmaktan kaynaklanan güçlerini elinden almak istiyor. İnsanları gettolarına hapsediyor. Oysa Kadıköy’de bunun tam tersi var. Yani evrensel bir kimlik var. Burada yaşayan yurttaş, dünyanın neresinden gelmiş olursa olsun kendisini bir dünya vatandaşı gibi hissedebilir. İşte bu birikim üzerinden Berlin ve Paris’le aynı özellikleri taşıdığını söylüyorum Kadıköy’ün. Şimdi vaatlere gelirsek… Siyaset kapı açma işidir. Biz kapıyı açacağız, insanlar da o yollardan yürüyecekler. Kapı açmazsanız da toplum kendi çözümlerini üretebilir. Ama biz görevimizi yapıyor ve insanların önlerini açıyoruz.

Kadıköy son yıllarda entelektüel faaliyetin merkezlerinden biri haline geldi. Belediye, Kadıköy’ün sosyolojisindeki bu değişimi görüyor mu?

Biz öncelikle iktidarın “Türkiye’nin geneli bizim, bazı yerler onların sığınma alanı” şeklindeki yaklaşımına itiraz ediyoruz. Bu algının kırılmasını istiyoruz. İnsanlar Türkiye’nin her yerinde kendilerini özgür hissetmeliler. Bu ülke 80 milyonun ülkesi, iktidarın ülkesi değil.

Soruya geleyim. İnsanlar neden Kadıköy’de olmak istiyor?

Çünkü insanlar kendilerini Kadıköy’de gerçekten iyi hissediyor. Burada özgür ve rahatlar. Temelde Kadıköy onlar için kendi ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bir ilçe. Vatandaş burada güvenli. Kadıköy’de bu his var. Kendine ait bir ruhu ve kimliği olan bir yer. Yukarıda kullanılan ayrıştırıcı dili (İktidarın kullandığı söylemi kastediyor) Kadıköy’ün sokaklarında göremiyorsunuz. Kadıköy bir modeldir. Cumhuriyet’in temelinde yatan yurttaşlık da tam olarak budur. Ben toplumsal kimliklerin çok önemli olduğunu ancak bütünün içinde kavranması gerektiğini düşünüyorum.

İNŞAAT EKONOMİSİ BİR ÜLKEYİ TAŞIYAMAZ

Siz 2014’te başkanlığa aday olduğunuzda ve sonraki süreçte hakkınızda bazı eleştiriler yapıldı. Müteahhit kökenli olmanız mesela… Bununla birlikte Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm ve Kadıköy sokaklarında çevreyi rahatsız eden hafriyat kamyonları nedeniyle de eleştirildiniz. Siz özeleştiri veriyor musunuz?

2012’de çıkan bir yönetmelik ciddi bir inşaat artışı sağladı ve vatandaşlar kendi dairelerini yenilemek için gittiler müteahhitlerle anlaştılar. 2012’de senede 180 ruhsat geçiyorsa, 2014’ten sonra bin adede çıktı bu ruhsat sayısı. Burada bir hakkın kullanılması durumu vardı. Biz bu aşamadan sonra denetimleri artırdık ve cezaları yükselttik. Bizim inşaatları durdurmak gibi bir karar verme bir yetkimiz yok. İmar hakkını veren Bakanlık ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Ruhsat bizden geçiyor ama ruhsatla ilgili kuralları koyan Bakanlık’tır. Biz sadece uygulayıcıyız. Ama elbette tozdan-topraktan ve çevreye verilen rahatsızlıktan biz sorumluyuz. Fikirtepe’yle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uygulama yapıyor. Biz ilk seçildiğimiz zaman Bakan’la gidip görüştük. Bakan’a dedik ki, “Hem sizin hem bizim hem de İBB’nin içinde olduğu ortak bir yapı oluşturalım ve birlikte süreci yönetelim.” Ancak Bakanlık bunu kabul etmedi ve bizi sürece katmadı. İnşaat ekonomisinin bir ülkeyi taşıyamayacağını görmüş olduk. Mevcut iktidar bunun faturasını vatandaşa ödetti. Bir ülke sadece inşaat ekonomisiyle kalkınamaz.

Kentsel dönüşüme yaklaşımınız nedir?

Binalar yenilendikten sonra orada eskiden oturan insanlar gidiyor ve bir daha geri gelmiyorlar. Birdenbire insanın çocukluğu, mahallesi, yaşamı, arkadaşları; her şeyi kayboluyor. Belleğini siliyoruz insanların. Aslında biz kötülük yapıyoruz. İnsan belleğiyle var olur. Kendileri için yaptılar bunu, halk için değil.

Ülkeye faydası yok yani…

Kesinlikle yok. Mesela Kadıköy’ün nüfusu biz göreve geldiğimizde 515 bindi, dönüşüm bittiği zaman yaklaşık 700 bin civarında nüfus olacak. Bu nüfusu mevcut alan ne kadar kaldırabilir sorusuna ilişkin bir çalışma yok.

Katılımcılıktan çok söz ediyorsunuz. Kendi yönetiminizi bu açıdan yeterli görüyor musunuz?

İlginç bir örnek vereyim. Muhtarlarla her ay toplantı yapıyoruz. Tiyatrocuların platformu var, onlarla da bir araya geliyoruz. Tüzel kimlik olarak görüşebilecek noktadayız. Mesela Yeldeğirmeni’nde resim ve heykel atölyesi var, oradaki vatandaşlarla görüşmeler yapıyoruz. Bunlar çok kolay olmuyor tabii ki. Yani bu sürecin sistemli bir şekilde işlemesi için daha çok kent konseyi üzerinden yapılması gerekiyor. En demokratik işleyişe sahip kent konseyi Kadıköy’de. Bu yapılanmalar ne kadar çok kurumsallaşırsa ve kendi öz dinamikleriyle gelişirse, o kadar çok yerelde güçlenilir ve doğru kararlar alınır. Herkes hayatında kaç kitap okuyabilir? Ama hepimiz okuduklarımızı birleştirirsek daha güçlü oluruz. Ne kadar çok akıl, o kadar çok iş. Felsefemiz bu.

TV’LER SÖZ HAKKI TANIMIYOR

Sizi pek ekranlarda göremiyoruz. Mikrofon uzatmadıkları için TV’lere tepkili misiniz?

Ben kimseye tepkili değilim. Ama birisi de gelip “Bu nedir?” diye sormadı. Merak etmiyorlar.

Merakla mı ilgili korkuyla mı?

Değersizleştiriyorlar. Diyelim ki bir proje yapıyoruz. Sinematek, çok önemli bir proje. İdea da aynı şekilde; ortak çalışma alanı. Afet eğitim parkı da yaptık. Parça parça diğer belediyelerde var ama bütün olarak yapılan ilk proje. Bir tane tiyatro binasının da temelini attık. Bu da son 100 yıl içinde bir belediyenin yaptığı müstakil anlamdaki tek tiyatro. Felsefe atölyemiz var. Yüzlerce farklı proje yapıyoruz. Ama bunları medyada gösteremiyoruz. Herkes şu eleştiriyi yapıyor: “Sen proje yapıyorsun ama anlatamıyorsun.” Belediye başkanı ne yapması gerekiyorsa ben de onu yapıyorum. Niye reklam yapayım ki?

Görevin reklamı olmaz diyorsunuz…

Anlatımı olması gerekiyor, bilinmesi gerekiyor. Bilinirse yaygınlaşır ama bu benim sorunum değil ki. Basının sorunu, basının görevi. Basın benim reklamımı yapmayacak tabii ki ama projeleri anlatarak görevini yerine getirecek. Alzheimer Gündüz Bakımevi mesela… Evlerinin temizliğini yapmakta zorluk çeken yaşlılara ve engelli Kadıköylülere ücretsiz evde temizlik hizmeti veriliyor. İlk olma özelliği taşıyan Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı olası afetleri, afetlerin oluşumlarını, afet öncesinde alınabilecek ve afet esnasında yapılması gerekenleri çeşitli simülasyonların da yardımıyla öğrenme ve tecrübe etmesine olanak sağlıyor. Medya bunları göstermeli. İnsanlar bunu görsün ki fikirler yayılsın.

Kadınlarla ilgili çalışmalarınız neler?

Potlaç (Kızılderililerin değiştokuş bayramlarına verilen isim) diye bir çalışmamız var. Kadınlar burada kooperatifleşmeye doğru gidiyorlar. Temel düşüncemiz, tüm yönetim kademelerinde kadınların var olması. Demokrasinin ölçülerinden biri de bu. Dünyada da kadın yönetici sayısı artıyor.

ADAY OLURSAM OYLARI ARTIRIRIZ

Yaklaşan yerel seçimler, Türkiye siyasetinde bir kırılma yaratabilir mi?

Yerel seçimlerin toplumun önünü açması gerekiyor. Tabii bu ne kadar olur ne kadar olmaz bilmiyorum. O yapılan hamlelere bağlı. Ama bizim CHP olarak iddiamızın, değişimi yaratmak olduğunu düşünüyorum.

Tekrar aday gösterilir misiniz sizce?

CHP’nin yerel yönetimler stratejisi var. Biz kitaba uyduk. Orada ne yazıyorsa yaptık (Gülüyor).

2014’te yüzde 72’yi aşmıştınız. Bu seçimde bir oy hedefiniz var mı, anket çalışması yaptırdınız mı?

Daha yüksek oy alacağımı düşünüyorum. Bir anket de yaptırdık. Anketlerde de durum iyi görünüyor. Ama esas olarak önemli olan şu; 2014’ten 2019’a kadar çok fazla insanın hayatını etkileyecek işler yaptık. Spordan sanata kadar yaşamlarını daha kaliteli hale getirdik. Bu seçime yansıyacaktır.