İstanbul’da sanatseverler kültür-sanat etkinliklerine hafta sonları, özellikle Kadıköy’de ilgi gösteriyor. Biz de Kadıköy’de kültür-sanat turu yapmak isteyenler için konser, sergi ve sinemayla dolu bir program hazırladık.

Kadıköy’de sanatseverlerin rotası
Dört Kız Kardeş, Kaouther Ben Hania (Fotoğraf: MUBİ)

Deniz Burak BAYRAK

İstanbul yoğun ve koşturmaca ile yaşamın geçtiği bir kent. Ancak kültür-sanat etkinlikleri açısından oldukça zengin. Tarihi birikimi ve Doğu ve Batı kültürlerini harmanlayan konumuyla tüm dünyanın ilgi gösterdiği bir kesişim noktası. Kadıköy ise sanatçı ve sanatseverlerin daima uğrak noktası. Özellikle klasik müzik konserleri, sinema, tiyatro gibi etkinliklerin, belediyenin de destekleriyle sayıca fazla gerçekleştirilmesi oldukça değerli. Her yaştan yurttaşı gördüğümüz bu nitelikli işlerde öğrenciler için uygun bilet fiyatlandırmalarının uygulandığını görmek de sevindirici. Biz de bir pazar günümüzde Kadıköy’de yaptıklarımızdan sizler için bir tur oluşturduk.

SÜREYYA’DA KAHVE KONSERİ

İlk durağımız Kadıköy’ün göz bebeği Süreyya Operası. “Sabah sabah orada ne işimiz var?” diye sorduğunuzu duyar gibiyiz. Süreyya Operası ayda bir kez bir pazar sabahını “Kahve Konserleri” adı altında düzenlediği oda müziği konserlerine ayırıyor. Mekânın ihtişamıyla ikram edilen kahvenin kokusu birleşince pazar günü erken uyandığınız için pişman olmayacağınıza garanti veririz. Son yapılan program ise “Kahve Sesiyle Klasik Notalar” alt başlığında İstanbul Opera Ensemble’ın sunduğu 12 lied(şarkı)lik bir anlatımlı konserdi.

Soprano Ayşenur Ayyıldız Haksoy, tenor Anıl Önder, mezzosoprano Zeynep Ciddi ve bariton Serhan Bali’ye piyanoda üstün bir yorumla Verda Karaçil Cerit eşlik etti. Bali, iki şarkı arasında program ve lied türü hakkında bizleri aydınlattı. Schumann, Schubert, Brahms, Bizet gibi dâhi bestecilerin tınılarıyla pazar sabahı uçsuz bucaksız bir türün en güzel örneklerinden bir demet sundular. Konser sonrası balo salonunda kahvelerimizi yudumlarken sanatçılar ve Burak Bilgili’ye aklımızdaki soruları sorduk. Klasik müzik bestecilerinin yaşamında kahvenin önemi hakkında örnekler dinledikten sonra Ayşenur Ayyıldız ‘ın Bach’ın çok keyifli bestesi Kahve Kantatı’ndan bir bölüm seslendirişi sabahımızı taçlandırdı. Bir sonraki kahve konseri 28 Nisan Pazar saat 11.00’de “Kahve Falında Bir Aşk Rüyası” adıyla gerçekleşecek.

POPÜLER KÜLTÜR TARİHİMİZ

Eşsiz notalarla bezeli konserden sonra rotamızı toplu taşımayla kolayca ulaştığımız Caddebostan Kültür Merkezi’ne çeviriyoruz. Burada Cumhuriyet'in popüler kültür tarihinden kesitler sunan rengarenk bir sergi var: Eski Günler Hayalimden Gitmiyor. Öncelikle belirtelim ki nostaljiye meraklıysanız kesinlikle bu sergiyi görmelisiniz. Yapı Kredi Kültür Sanat işbirliğiyle düzenlenen sergi 100 yıllık Cumhuriyet Türkiye’sine toplumsal ve sanatsal dinamikleri üzerinden ışık tutuyor. Gramofondan radyoya, eğitimden kılık kıyafete, sinemadan halkın tutum ve davranışlarına kadar bizi bize anlatan bir sergi hazırlamış küratör Derya Bengi; bir tür hafıza sergisi. Görsel ve yazılı hatıralarla dolu mekânda gündelik hayatı kuşatan her şey var. Uzun açıklamaların tümünü okuduğunuzda bir kitap bitirdiğiniz hissine kapılacaksınız. Sergi 24 Mart’ta sona erecek.

DÖRT KIZ KARDEŞ

Kısa bir moladan sonra listemizde bir film var: Olfa ve kızlarının hikâyesini anlatan “Dört Kız Kardeş”. Film, Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania’nın 6’ncı uzun metraj filmi. Ben Hania kadrajını trajedilerle dolu bir yaşama çeviriyor, bunu dikkat çeken bir biçemle gerçekleştiriyor. Film, iki kızı IŞİD’e katılan Olfa’nın gerçek yaşamını arşiv görüntülerini de sekanslara ekleyerek gösteriyor. Geriye kalan diğer iki kızıyla diğer kızlarını kurtarmak için girdikleri mücadeleye tanıklık ettiğimiz filmde ailenin yaşamının da bir belgesele konu olup adım adım ilerleyişini takip ediyoruz. Bu çekim aşaması hüzünlü anlar da yaşatıyor. Çünkü Olfa ve kızları yaşam yolculuklarını, hazin geçmişlerini anlatırken birçok acıyı tekrar tekrar yaşıyorlar. “Kızlarımı kurt kaptı” diye söze başlayan Olfa’nın direngen ve güçlü bir profil çizdiğini söyleyelim. Sanıyoruz ki filmin en belirgin duygusu özlem.

Dört Kız Kardeş, bir belgesel olarak yalnızca aileye değil neredeyse bütün Arap coğrafyasını dönüştüren emperyalist devrime, teröre, Ben Ali yönetimine ve o konjonktürde kadın olma hâline referanslarıyla alkışı hak ediyor.

Son bir not: Film, dünya prömiyerini yaptığı 76. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarıştı. 96. Akademi Ödülleri'nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Tunus'un adayı olarak seçildi ve En İyi Belgesel Film dalında aday gösterildi.