Ödüllü film “Ayna Ayna” bu hafta Başka Sinema özel gösterimleriyle izleyici karşısında. Yönetmen Söylemez, “Kadının sesini duyurmaya, öykülerini anlatmaya ihtiyacı var ve bu artık karşılığını sinemada buluyor” diyor.

Kadının sesi beyaz perdede

Emrah KOLUKISA

İlk uzun metrajlı kurmaca filmi “Şimdiki Zaman”da yolları kahve falı bakılan bir kafede kesişmiş iki genç kadının öyküsünü anlatmıştı Belmin Söylemez. Kariyeri boyunca çok sayıda kısa ve orta metrajlı belgesele imza atan, “hocam” dediği usta sinemacı Bilge Olgaç’ı her daim sitayişle anan Söylemez ilkinden neredeyse 10 yıl sonra ikinci uzun metrajlı kurmaca filmi “Ayna Ayna” ile nihayet izleyicilerin karşısında. Sanatla ilgilenen kadınların toplum içinde var olma mücadelesini anlatan filmin Başka Sinema’da özel gösterimleri sürüyor. Ayna Ayna’yı aslında geçen yıl yarıştığı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izlemiş ve hem orada hem de İstanbul Film Festivali’nde aldığı ödülleri alkışlamıştık. Şimdiyse hem Söylemez hem de filmin üç başrol oyuncusu Laçin Ceylan, Şenay Aydın ve Manolya Maya ile keyifli bir sohbete geldi sıra...

OYUNCULUK ENGELLERİ AŞMAK İÇİN BİR METAFOR

“Ayna ayna söyle bana…” diye başlayan ve evrensel bir geçerliliği olan bu masal cümlesini filminin merkezine yerleştirmenle başlayalım mı? Tüm bu yaratım süreci içinde nerede belirdi bu cümle? Bir başlangıç noktası mıydı örneğin yoksa kaçınılmaz bir şekilde kendini dayatan bir cümle olarak mı çıktı ortaya?

İçinde sahne, oyunculuk, roller, rüyalar ve günümüz İstanbul’u olan bir film öyküsü yazarken en uygun isim diye düşündük. Alternatifsiz bir isim oldu yazım sürecinde. Ancak asıl çıkış noktası filmde yer alan bir rüya. Filmin karakterlerinden Lale rüyasında kendisine tutulan farklı renklerde ve şekillerde birçok ayna görüyor.

Belmin Söylemez - Yönetmen

Ayna metaforu bir yana, filmdeki üç kadını birleştiren şey üçünün de oyunculukla haşır neşir olmaları sanki. Her biri için hayatlarındaki farklı bir aşamayı temsil eden bu oyunculuk meselesini neden seçtiniz bu karakterler özelinde?

Tiyatroya ilgim uzun yıllardır var. 1970’lerde, çocukluğumun Ankara’sında oyun izleyerek başlayan bir ilgi. Sahne arkasını ve oyuncuların dünyasını hep büyüleyici bulmuşumdur ancak bir o kadar da zor bir zanaat olduğunu düşünmüşümdür. 

Kendini keşfetmek, geliştirmek, ifade etmek, sesini bulmak, bambaşka karakterlerle empati kurmak, hayal gücünü kullanmak, aynı performansı tekrar tekrar sergileyecek gücü bulmak… Tüm bu özellikleri barındıran bir sanat dalı. Oyunculuk serüveni günümüzde gençlerin, özellikle kadınların kendini ifade etmesi, özgün sesini bulması ve duyurması, engelleri aşması için güzel bir metafor aynı zamanda.

Yansımalar filmin estetiğinde çok önemli bir yer kaplıyor. Ayna Ayna adındaki bir filmde belki de bu çok doğal ama yine de sormak istedim, hemen her yerden yansıyan (ve zaman zaman neredeyse lunaparktaki komik aynaları anımsatan, gerçekliği yansıtan ya da çarpıtan) bu görüntüler bize ne anlatıyor? 

Yansımalar da tıpkı karakterler ve duyguları gibi değişken. Kimi zaman karakterlerin hayatta yaşadığı kırılmaları, kırılgan ruh hallerini, kimi zaman da hayatı algılayışlarını temsil ediyor. Film boyunca yansımalar bize gördüklerimizin bir başka boyutu da olabileceğini, üzerine düşünmemizi söylüyor.

Son dönemde kadın sinemacıların daha önde olduğu bir sinema iklimimiz var sanki. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz, özellikle kadınların büyük bir baskı altında olduğu memleketimizde ne anlama geliyor bu?

Kadın sinemacılar hem kurmaca hem de belgesel sinemada çok güzel işlere imza atıyorlar. Eksikliğini hissettiğimiz derinlikli, gerçekçi ve güçlü kadın karakterler sinemamızda yerlerini almaya başladı. Kadının sesini duyurmaya, öykülerini anlatmaya ihtiyacı var ve bu artık karşılığını sinemada buluyor.

∗∗∗

FİLM HÂLÂ ÖĞRETİYOR

İlk kez oyunculuk yaptınız ve çok da övgü topladınız bu filmde. Bekliyor muydunuz bu başarıyı? Nasıl bir süreçti “Ayna Ayna” sizin açınızdan?

Beklemiyordum fakat tam tersini de beklemiyordum. Açıkçası ilk kez oyunculuk yaptığım için filmi izleyene kadar ne yaptığımı hatırlamıyordum, rüya gibi geçti set. 

Benim açımdan “Ayna Ayna” hayatımın en önemli deneyimlerinden biri ve hep böyle kalacak. Hayranı olduğum bir yönetmenle ve ekiple birlikte çok sevdiğim bir filmin önemli bir parçası olmak beni değiştirdi, kendim hakkında pek çok şey öğretti diyebilirim. Setin ilk günlerinde ne yaptığımı bilmezken son günlerinde artık sette olmayınca seti ne kadar özlediğimi fark ediyordum. Sonrasında da bugüne kadar aynı heyecanla geldik. Filmin üzerimdeki olumlu etkileri halen devam ediyor. Film hâlâ bana bir şeyler öğretiyor.

Manolya Maya (Fotoğraf: Ali İhsan Elmas)

∗∗∗

KARAKTERİ ÇOK SEVDİM

Belmin Söylemez’in ilk filminde de Fazi karakterini canlandırmıştınız. Kendisini Frida Kahlo ile özdeşleştiren ilginç bir karakteri canlandırıyorsunuz. Bu karakterle hemhâl olmanız nasıl bir süreçti sizin için? Sevdiniz mi bu karakteri?

Öncelikle çok güzel yazılmış bir karakter olmasından ötürü mutluyum ve karakteri çok sevdim. Belmin’in de söylediği gibi benim Frida Kahlo’ya olan hayranlığım üzerinden yazılmış bir karakter. Uzun yıllar Frida ile ilgili oyun yapmak istemiştim ve Belmin’le ilk filmi ‘Şimdiki Zaman’da çalışırken bundan söz etmiştim. Frida’nın okuduğu ‘Frida’ya mektuplar’ metinlerini de film için kendim yazdım. Belmin karaktere beni de dahil ettiği için çok daha keyifli oldu.

Şenay Aydın - Oyuncu (Frida)

∗∗∗

TİYATRO ZORLU BİR MÜCADELE

Filmdeki Lale karakteri tiyatrosunu yaşatmakta zorlanıyor. Kurucusu olduğunuz Bitiyatro olarak sizin tecrübeleriniz neler?

Belmin senaryosundan ve benim için düşündüğü karakterden söz etmişti. Verdiğim eğitimlere gelip gözlem yaptıkça, benimle konuştukça hikâye gelişti. Ortaya hem kurgusal bir karakter olan hem de kök suyunu, ilhamını biraz Bitiyatro’dan ve biraz da benden alan bir rol çıktı. Tiyatro kesinlikle zorlu bir mücadele. Sadece yapılan işlerin bir kültürel çalışma olarak algılanmaması bile aslında her şeyi anlatıyor. Herhangi bir yasta bile ilk yasaklananlardan biri tiyatro oluyor. Eğlence alanında algılanıyor tiyatro. Halbuki düşünmeye davettir ve insanın kendisiyle baş başa kalmasında, kendisini gözden geçirmesinde müthiş eğitsel bir yoldur aynı zamanda. İnsanlar ciddi olarak hayat buluyorlar, hayata bağlanıyorlar. Hayatın dayattığı zorluklara karşı bir mücadele etme gücü veriyor tiyatro. Tahammül etme, mücadele etme, yaşamı önce kendinden başlayarak değiştirme, daha olumlu bakma enerjisi veren bir alan. Çok önemli kültürel bir alan tiyatro ve ciddi bir tartışma ortamı aynı zamanda.

Laçin Ceylan - Oyuncu (Lale)