Devlet Başkanı Narendra Modi Hindistan’da laik demokrasiyi tehdit ediyor. Şahin Bagh mahallesinin kadınları hakları için direniyor

Kadınlar demokrasiyi savunuyor

Aniqah Choudhri
Çeviren: Fatih Kıyman

Geçen yılın 15 Aralık gününde Müslüman çoğunluklu Şahin Bagh mahallesinde kadınlar altı şeritli otobanı barikat kurarak kapattı. Barikat halen yerinde.

Eylem 20 kişiyle başladı ve kısa sürede 100 bin kişi sokaktaydı. Modern Hindistan tarihinin en uzun süreli eylemlerinden birine tanıklık ediyoruz.

Yaşlı kadınlar, ev hanımları, okul çağındaki kızlar sokağa çıktığında Delhi 100 yıldır geçirdiği en soğuk günlerden birini yaşıyordu. Bir çoğu için bu, katıldıkları ilk toplumsal eylemdi.

YOKSULLAR RİSK ALTINDA

Eylemler, parlamentoda 12 Aralık günü yürürlüğe giren ‘Vatandaşlık Yasası’na karşı. Yasaya göre çevre ülkelerden gelen Hindu, Sih, Budist, Hıristiyan ve benzeri göçmenlere vatandaşlık verilebilecek, fakat Müslümanlara verilemeyecek. Yasa Müslüman göçmenleri göçmen gözetim merkezlerinde tutulmasının önünü açmakla kalmıyor, Hindistan vatandaşı olduğunu ‘kanıtlama’ şansı olmayan yoksul Müslümanları da risk altında bırakıyor.

Yasa yürürlüğe girdiğinden beri ülkenin dört bir yanında eylemler var. Ülkenin laik demokrasisine yönelik tehditler binlerce insanı sokağa döktü ve Şahin Bagh’taki eylemler gönüllülerin de desteğini alarak otobanın bir kilometrelik bir kısmına yayıldı.

Hindistan’da kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nda üç yaşlı kadın Hindistan bayrağını sallıyor, milli marşı söylüyordu. Birkaç gün içinde dağılacağı düşünülen küçük eylem, Delhi’deki tüm gösterilere ilham oldu ve Hindistan’da kadın öncülüğündeki eylemlerin de sembolü haline geldi.

7 Ocak günü Şahin Bagh gibi Müslüman çoğunluklu bir mahalle olan Kolkata’da da ‘Vatandaşlık Yasası’ oturma eylemiyle protesto edildi. Bu kadınlar da ilk defa toplumsal bir eylemde yer alıyordu. Mumbai’de 100’den fazla kadın bir ayı aşkın süredir oturma eylemi yapıyor.

KADINLAR EYLEMDE

Punjab, Uttar Pradeş ve Carkhand’da da benzer eylemler var. Bu alevlerin ilk kıvılcımını Şahin Bagh’daki kadınlar ateşlediler.

Fakat bedel de ödediler. Hindu köktenciler tarafından üzerlerine ateş edildi, Hindistan Halk Partisi siyasetçileri onları hedefe alan açıklamalar yaptı.

23 Şubat günü Delhi’de 49 insan hayatını kaybetti. Müslüman karşıtı ayaklanmalarda insanların evleri yok edildi, camiler ateşe verildi. Bir okul yakıldı, birçok dükkan yağmalandı.

Aynı hafta pazar günü Hauz Rani’deki kadınların oturma eylemi polis saldırısına uğradı. Cinsel istismar ve işkence haberleri yayıldı.

Bu ve birçok diğer örnekte polisin şiddeti mazur gördüğü ya da bizzat şiddet uyguladığına tanıklık ettik. BBC’ye konuşan eylemcilerden biri bu eylemler başlayana kadar tek başına evden dahi çıkmadığını anlatıyor: “Pazara giderken bile oğlum ya da kocamla çıkardım. O yüzden başta burada olmak zor geldi. Ama sesimizi duyurmaya mecburuz.”

Bu insanlar son yaşanan eylemlere kadar siyasi gösterilere hiç katılmamışlardı. Birçoğu ilk defa siyasi bir mücadeleye girişiyor ve şekillendirdikleri hareketin gücü, yaşam hakkı için mücadele ettiklerini gösteriyor.

‘NEDEN PAKİSTAN’A GİDELİM’

Hareket akıl almaz boyutlara ulaştı bile. Modi ‘Hindistanlı’ kavramını baştan tanımlamaya çalışırken eylemciler toplumu Hindu, Müslüman herkesi kapsayacak demokratik çerçevede muhafaza etmeye çalışıyorlar. Vatandaşlık Yasası insanlara bölünme yasasının acı hatıralarını hatırlattı. Müslümanların, Müslüman olmayan toplumlarda yaşayamayacağı varsayımı küresel ölçekte yayılan tehlikeli bir ideoloji.

Hauz Rani’deki oturma eylemlerine katılan bir göstericinin söylediği gibi: “Neden bizi Pakistan’a göndermeye çalışıyorlar? Neden Pakistan’a gidelim? Gitmek isteseydik giderdik. Biz Hindistan’da doğduk. Burada yaşayacağız, burada öleceğiz. Müslümanların Hindistan’ı terk edeceği hayalinden vazgeçin. Modi, bu hayalden vazgeç. Bırak ülke anayasanın öngördüğü gibi yaşasın.”

Kaynak: The New Arab