Göksu CengizSevdenur Doğan 2016 yılında başlayan ÇED hazırlık sürecinden bu yana Uşak Murat Dağı’nda altın madenine karşı yürütülen su hakkı mücadelesini ve çevre köylerdeki kadınların yaşamlarına sahip çıkarken değişen hayatlarını Murat Dağı Yok Olmasın Platformu sözcüsü Funda Öz Akçura ile konuştuk. Verdikleri mücadelenin yalnızca siyanürle altın aranmasına karşı yürütülen bir mücadele olmadığını Ege Bölgesi’nin bor, […]

Kadınlar ekolojik talana karşı mücadelelerini anlatıyor: En öndeyiz çünkü yaşam biziz
Göksu Cengiz
Sevdenur Doğan

2016 yılında başlayan ÇED hazırlık sürecinden bu yana Uşak Murat Dağı’nda altın madenine karşı yürütülen su hakkı mücadelesini ve çevre köylerdeki kadınların yaşamlarına sahip çıkarken değişen hayatlarını Murat Dağı Yok Olmasın Platformu sözcüsü Funda Öz Akçura ile konuştuk. Verdikleri mücadelenin yalnızca siyanürle altın aranmasına karşı yürütülen bir mücadele olmadığını Ege Bölgesi’nin bor, nikel, altın madenleri ve taşocaklarıyla talan edilmesinin su kaynaklarını yok ettiğini belirten platform sözcüsü Ege Bölgesi’nin tamamında ve Uşak’ta Pınarbaşı’ndan Murat Dağı’na, evsel ve tarlasal atıklarla kirlenen Banaz Çayı’ndan Ulubey Deresi’ne kadar bu mücadelenin su ve yaşam hakkı mücadelesi olduğunu söylüyor.

Mücadele gücünü fark ettiriyor

Kadınların ekolojik talana karşı çıkarken verdiği en güzel örneklerden birinin Uşak Sivaslı’ya bağlı Pınarbaşı beldesinde taşocağına karşı verilen mücadele olduğunu söyleyen Akçura, “Pınarbaşı’nda o güne kadar kendilerini ifade edemediklerini söyleyen yüzlerce kadın mahallenin içerisinde toplanıp ellerinde ‘Taşocağı istemiyoruz, suyumuzu istiyoruz!’ yazan dövizlerle ilk ÇED toplantısını bastılar. ınarbaşı’nda da nın yarattığı tahribatın yükünü en çok çeken de kadınlardı. Örneğin tozdan kaynaklı evdeki iş iki katına çıkar, tarladaki ürün gider, evin ekonomisi sarsılır ve bunu düzeltmesi beklenen yine kadındır. Taşocağındaki patlamalardan dolayı can güvenliği olmadığı için okula gidemeyen çocuğun sorumluluğu da yine kadındadır” diyor.

Funda Akçura

“ÇED toplantısına kadar yaşanan dertleri komşusu dışında kimseyle konuşmayan kadınlar dayanışmayı ve mücadeleyi hissetti ve kendilerini ifade etmeye, seslerini yükseltmeye başladı” diyen Akçura, “Ekoloji mücadelesi kadınların özgüvenini yerine getiriyor ve kendimizi ifade etmemizi sağlıyor. Örneğin Pınarbaşılı kadınlar her ay bir düğün salonunda bir araya gelmeye karar verdiler. Tarla dışında arta kalan vakitlerinde ekonomik güvenceleri için meslek edindirme kursları ve çocukların eğitim sorunlarına dair konuşmaya başladılar. Kadın dayanışmasını bir kez hisseden kadınlar neden bir gün bizim de kahvemiz olmasın diyorlar” diye konuşuyor.

Pazarı beş kez dolaşmak zorunda olanlarız

Ekolojik tahribatın tarımı da bitirdiğini vurgulayan Akçura “Tarladaki ürünün azalması kadının ekonomik sorumluluğu artırır. kadın bir kilo dometesi daha ucuza alabilmek için pazarda beş kere daha fazla dolaşmak zorunda kalır. Tarımda çalışan kadının başka bir ekonomik ya da sosyal güvencesi, sigortası yok, bankada parası yok. Tüm para erkekteyken tüm sorumluluk kadında” diyor.

BİR KEZ YAN YANA GELİNCE ÇOĞALIYORUZ

Akçura sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Toprak ve su vazgeçilmezdir. Fakat kadınlar için gelecek anlamına da gelir. Biz yalnızca suyun mücadelesini değil aynı anda ayakta kalmanın mücadelesini verdiğimiz çin doğa talanına karşı daha mücadeleci ve direngeniz. Ve bizler bir kez yan yana geldik mi çoğalıyoruz”

Köylü kadınlar direngen

Çanakkale’nin Kirazlı mevkiine yapılması planlanan altın madeni projesi hakkında İDA Dayanışma Derneği’nden Pınar Bilir de BirGün’e konuştu.


Pınar Bilir

Mücadelenin ilk başlarında köylü kadınlarının daha etkin olduğunu bunun belki de onların annelik içgüdülerinden ve ev işlerinin onların üzerinde olmasından dolayı yine sonuçlarından en çok onların etkilenecek olmasından kaynaklanmış olabileceğini söyledi. Bilir, henüz çok geç olmadığının zehir, toprağa karışmadan önce bu projenin bir an önce durdurulması gerektiğinin altını çizdi. Atık su havuzlarının kentin tepesine yapıldığını, o tepeden şehrin her tarafına akan derelerin olduğunu, etkisinin Midilli’den bile hissedileceğini söyledi. Şimdiden kesilen ağaç sayısının ÇED raporundaki kesilecek ağaç sayısının aşıldığının ve benzer bir aşımın siyanür miktarı için de söz konusu olabileceği uyarısını yaptı.