Kadınlar geleceğe umut dolu bakıyor

BERKAY SAĞOL

Türkiye'deki toplumsal hak ve özgürlüklerin neredeyse tamamına çok yoğun bir saldırı yaşanmakta. Bu saldırılardan en çok etkilenen ise yoğun gericilik kıskacında olan kadınlar. Toplumun her alanında ikinci plana itilmeye çalışılan ve geleceksizleştirilen kadınların, en temel olarak İstanbul Sözleşmesi ve nafaka hakları saldırı altında. Diplomalı genç kadın işsizliğinin yüzde 30'larda olduğu dönemde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, Nar Kadın Dayanışması'yla Türkiye'de kadın mücadelesini BirGün'e değerlendirdi.

Kadınların ciddi bir ölüm kalım mücadelesi verdiğini ama tüm bu kötülüklere rağmen gündemdeki olaylara umut dolu bakmaya çalıştıklarını söyleyen Gizem Keçeci Özgür şöyle konuştu: "İçinde bulunduğumuz durumdan çıkış yolunun kadınların birlikte mücadelesinden ve dayanışmasından geçtiği noktasından hareketle Türkiye'nin birçok yerinde Nar Kadın Dayanışması çalışmalar yapıyor. Bizde bu dayanışmayı büyütmek için İzmir'de çalışmalar yapıyoruz. İzmir'de toplumsal cinsiyet odaklı çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik. Hukukçu arkadaşlarımızın desteğiyle 'Haklarımızı öğreniyoruz' ve sağlıkçı arkadaşlarımızın desteğiyle 'Bedenimizi tanıyoruz' başlıklarıyla etkinlikler gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönemde toplumsal cinsiyet üzerine olan atölyeleri biraz daha mahallelerde yaygınlaştırma hedefimiz var. Bazı mahallelerde kadın muhtarlarla görüşüp ortak etkinlik gerçekleştirerek bize gelemeyen kadınlara da ulaşmak istiyoruz. Türkiye'de pek çok kadın hayatından memnun değil ama bunu dile getiremiyor ve bir şekilde bu kadınlara ulaşmamız gerekiyor."

CİNSİYETÇİLİK HER YERDE

Üniversite hayatında ve staj yaparken de çok fazla cinsiyetçilikle karşılaştığını belirten Nilay Mendi, "Hocalarımızın birçoğu cinsiyetçi. Sokakların dışında üniversitelerde de mücadele etmenin önemi tam olarak burada ortaya çıkıyor. Hem tam olarak bilimsel eğitim alamıyoruz hem de çok fazla cinsiyetçilikle karşılaşabiliyoruz. Üniversitelerde kadınların bir araya gelmesi istenmiyor. Onun dışında sınıfta da hep ikinci plana atılmaya çalışılıyorum. Ben inşaat mühendisliği bölümünde okuyorum. Benim birlikte okuduğum sınıf arkadaşlarım bile lafı bir şekilde sen kızsın burada ne işin var demeye getiriyor ya da sırf kadın olduğum için bir kadın benden daha iyi not tutamaz diyerek benden not almıyorlar. Şu anda çalıştığım yerde de genelde beni şantiyeden uzaklaştırıp büroda oturtmaya çalışıyorlar."

Kadınların konumlandırılmaya çalışıldığını söyleyen Nazlıcan Özdemir, "Çoğu meslek grubunda veya işe alımda da kadınlar genellikle ikinci planda. Şu anda gençliğinde en büyük sorunu da gelecek kaygısı ve bununla birlikte işsizlik. Kadınlar çeşitli meslek gruplarında konumlandırılıyorlar. Mesela bir kadın üniversite okuyorsa gitsin öğretmenlik okusun en azından saati belli olur, kadına en uygun meslek budur şeklinde kalıplara koymak istiyorlar. Kadınlar daha dayanıksız, çocuk doğuracak, regl dönemi var gibi bahaneler üretiliyor. Bunların hepsine baktığımızda toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili olduğunu görüyoruz. Cinsiyetçilik maalesef her yerde karşımıza çıkıyor" ifadelerini kullandı.

İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ TABLO BİZİ DAYANIŞMA VE MÜCADELEYE İTİYOR

İş hayatında ilk kadınların gözden çıkarıldığını vurgulayan Ece Yüksek, "İktidarın dili doğal olarak toplumsal hayatı etkiliyor. Savaşta veya krizde kadınlar hep ikinci plana atılıyor. Herhangi bir ekonomik kriz yaşandığında da kadinlar-gelecege-umut-dolu-bakiyor-696292-1.bu en çok kadınları etkiliyor. Küçülmeye gidildiğinde ilk önce kadınlar gözden çıkarılıyor. Özel sektörde her zaman istihdam edilecek birilerinin olduğuna inanılıyor. Mesela iş yerinde tacize uğrayan kadın sessiz kalmayı tercih edebiliyor. Çünkü çıktıktan sonra tekrar iş bulabileceğinin bir garantisi yok. İş hayatında gerçekten cam tavan diye bir durumda var. Kadınlar sadece belli bir konuma kadar yükselebiliyor. Bizim dayanışmamız, yan yana gelişimiz olmasa iş yerinde tacize uğrayan bir kadın buna kayıtsız kalabilir. Evlerindeki, kampüslerindeki, iş yerlerindeki ve liselerindeki kadınlar hepimiz bu gerici söylemler ve uygulamalar karşısında temel haklarımızı istiyoruz. Biz bu yüzden dayanışma yaşatır diyoruz ve yan yana olduğumuzda daha güçlü olduğumuzu biliyoruz" diye konuştu.

Hepimiz birbirimizin kız kardeşiyiz diyen Zeynep Tuğyıldız, "8 Mart ve 25 Kasım tarihleri kadınlar için önemli günler. İzmir'de de son yıllarda bu günler oldukça kalabalık geçiyor. Bu da kadınların son yıllarda öne çıktığının en önemli göstergelerinden. Kadınlar olarak içinden geçtiğimiz karanlık tablo bizi buna itiyor. Kadınların bir araya geldiği zaman güçlerini biliyoruz ve etkinliklerimizde umudu hep ön plana çıkarıyoruz. Tüm işlerimizi kolektif şekilde hallediyoruz. Bu da kadın dayanışması için oldukça önemli bir durum. Dayanışma olarak hukuk ağımız var bir de danışmak isteyen kadınlar için kalabalık ve aktif bir şekilde çalışıyoruz" dedi.

KADINLAR MÜCADELEDE ÖN PLANDA

Kadınların sadece kadın oldukları için çok şey kaybettiklerini ve bu yüzden mücadeleden vazgeçmediklerini belirten Zeynep Karataş, "Kadınlar mücadelenin her anında hep ön planda oluyorlar. Çevre, şiddet, istismar yani toplumsal her mücadelede kadınlar hep en önde çünkü yapabilecekleri her şeyi yapmak için başka bir şanslarının olmadığını düşünüyorlar ve gerçekten öyle. Bu durum hem kadınları bir araya getiriyor hem de mücadeleyi her zaman diri tutuyor. Şirin Tekeli'nin bir sözü var 21'inci yüzyıl kadınların olacak diye, gerçekten öyle bence. 2020 yılına kötü girmiş olabiliriz ama kadınlar yeni yollar açacak ve 21'inci yüzyıl gerçekten kadınların olacak" şeklinde konuştu.