Google Play Store
App Store
Kadınlar hakkını isterse…

Dilan ESEN

Kadınların ömrü direnmekle geçiyor. Kimi zaman sokakta yürürken bazen bir ormanı savunmak bazen öldürülmemek çok kez de emeğine sahip çıkmak için direnmekle. İşte bu kadınlardan ikisinin sesi geçen yıldan beri ülkenin birbirine uzak iki kentinden İzmir ve Urfa’dan yükseliyor. İzmir Bergama’daki Agrobay Seracılık’tan Ayten Yavuz ile Urfa’daki Özak Tekstil’den Funda Bakış’ın sesi Türkiye’de sınırlı kalmadığı gibi dünyaya da yayıldı. Bu iki kadın da aynı şeyi söylüyordu: “Sendika hakkımız” ve “Hakkımızı verin.” Her iki kadın da yıllarca çalıştıkları, hatta gece gündüz çalıştıkları işyerlerinden sadece sendikalı oldukları için hakları resmen gasbedilerek işten çıkarılmak istendi. Ancak patronlar için geri kalan hiçbir şey ‘işten çıkarmak’ kadar kolay olmadı. Çünkü iki kadın da direnmeyi seçti. Funda Bakış Urfa’da, Ayten Yavuz ise Bergama’da… Her ikisi de hem devletin baskısı ve şiddetiyle karşılaştı hem patronun sömürü ne derece ileri götürebileceğini gördü hem de dayanışmayı, direnişi ve umudu öğrendi. Bu iki kadının hikâyelerini, isteklerini ve umutlarını kendi ağızlarından dinledik.

ÖNCELERİ İYİYDİ TA Kİ ÖRGÜTLENENE KADAR…

Ayten Yavuz, şöyle anlatmaya başlıyor: “İlk işe girdiğimde yıl 2017’ydi. O zamanlar işyerimde her şey iyiydi fakat sonra yönetim değişti. Sürekli baskılar, mobbingler… Ağır iş yaptık, inşaat işi yaptık. Erkekleri getirdiler yaptıkları işi beğenmeyip kadınlara yaptırdılar. Bu kadar ağır işe rağmen asgari ücretle çalıştırdılar. Aylığımızı bile vermediler. Ucuz işgücü olarak kullandılar. Biz de kendi aramızda konuşup Tarım-Sen’e üye olalım dedik. 19 Ağustos’tu Tarım-Sen’e üye olduğumda. 23 Ağustos’ta da işten çıkarıldım. Gerekçeleri de ‘performans düşüklüğü’ oldu.”

Ayten Yavuz

Agrobay’da çalışan kadınların ellerini gösterdikleri bir video var ve o videoda elleri yara içinde olan kadınları görüyoruz. O sırada Jandarma’nın sert müdahalesi sonucu bir kısmının baygınlık geçirdiğini de görüyoruz. Bu görüntüler de hatırlandığında Agrobay işverenin ‘performans düşüklüğü’ iddiası dikkat çekici bir hal alıyor.

“İnsan kaynaklarıyla görüştük, ‘performans düşüklüğü’ dediler. ‘Bütün haklarınızı alacaksınız’ dediler. Kapıda belki 500 kişi vardı, ‘Arkadaşlarımızı nasıl işten çıkarıyorsunuz’ diyorlardı. Ertesi gün 4 sözcünün gelmesini istediler, sonra sözcüleri de işten çıkardılar. Hatta biri de yıllık izindeydi.”

“Biz sera işçisiydik ama meyve dikmişlerdi, meyve topluyorduk, ağaçlara çıkıyorduk. Bu bizim iş tanımımızın dışında. Seranın dışında çalıştırıldık, kasaları taşıyorduk. Normalde bitki bakımında çalışmamız gerekiyordu. Seralarda lavabo bile yoktu. Bir arkadaşım regl olmuştu, lavaboya gitmek istedi, ‘molaya yarım saat var, seni salamam’ dediler. Başka bir kadın mühendisin yanına gitti zorla izin aldı. İnsani bir ihtiyaç diyorlar ama gözümüzle gördük yapılanları.”

TEKRAR TEKRAR GİTTİLER, VAZGEÇMEDİLER

‘Performans düşüklüğü’ gerekçesinin sadece lafta kaldığı, SGK’ye bildirilen çıkış gerekçesinin kod 46 olduğunu sonradan öğrendi, tüm işçiler. ‘İşverenin güvenini kötüye kullanma, hırsızlık’ gibi iddiaların işten çıkarma gerekçesi yapıldığı ve işçiye hiçbir hakkının verilmediği kod 46 maddesi Agrobay emekçilerine başka çare bırakmamıştı. “Hiçbir hakkımızı vermeyeceklerdi. Biz de kapılarına gittik, bir açıklama yapsınlar diye. Ama maalesef kimse bizimle muhatap olmadı. Yolu kapattık, sonra gözaltına alındık. Ben Agrobay’a 500 metre yaklaşmama ve yurtdışına çıkış yasağı aldım. Tekrar gittik, el ele tutuştuk, Agrobay’a yürümeye başladık, Jandarma tekrar müdahale etti. Tekrar gözaltına alındık. Ankara’ya, İstanbul’a gittik siyasi partilerle görüştük ama çözüm olmadı.”

Ama bıkkınlık hiç olmadı. Hâlâ devam ediyorlar. Aldıkları nice sözleri, aldıkları onlarca sözün hâlâ tutulmamasını da hatırlıyorlar.

“Mahkemeye taşıdık ama iş mahkemeleri 4 yıl sürüyor, o sürede benim param pul olacak. Mücadele etmeye devam edeceğiz. Haklarımızı alacağız. Bu sadece Agrobay işçilerinin mücadelesi değil, tüm işçilerin mücadelesi. El ele verip birlik olmazsak patronlar kazanır. Kadınlar çok güçlü, başaramayacağı bir şey yoktur. Keşke ülkemizde kadın cinayetleri olmasa. Biz kadınlar el ele verirsek kimse karşımızda duramaz. Kadınlar erkeklere işyerine patrona kimseye ezdirmemeli kendini.”

BU İLTİ FAKAT SON OLMADI

Önce Urfa’da sonra İstanbul’da sesini duyurmak için mücadele eden “Sendika benim anayasal hakkım” diyen bir diğer kadın da Funda Bakış. Özak Tekstil’de yıllarca emek veren, karşılığını bir türlü alamadıktan sonra sarı sendikadan ayrılıp BİRTEK-SEN’e üye olan sonra da işten çıkışı verilen Funda Bakış.

“Özak Tekstil’de insani koşullar yok sayılarak çalışıyorduk. Bizim çalışma koşullarımız artık sağlığımıza büyük etki ediyordu: 20 saati geçen mesailer, yemekten çıkan kıllar, zımbalar, kedilerin ekmeklerin içinde cirit attığı bir fabrika ve bu çalışma koşullarıyla daha fazla ilerleyemezdik. İçerideki sendika yani Öz İplik-İş, hiçbir hakkımızı savunmuyordu. Haklarımızı savunan, birliğimizi sağlayan, mücadeleci bir sendikaya ihtiyacımız vardı. Mehmet Türkmen’i önceden tanıyorduk, iletişime geçip BİRTEK-SEN’ e üye olmak istedik. Bir hafta içinde de 500 arkadaşımız üye oldu. Üyeliklerle beraber tehditler, baskılar artmaya başladı. Sorgu odaları, ikna odaları kuruldu patron ve fabrika yönetimi tarafından. Bizi tazminatımızla tehdit ettiler ve bizim buna artık dur dememiz gerekiyordu. Biz de işi bırakıp haklarımız için direnişe geçtik. Direnişle birlikte devletin tüm aygıtlarını karşımızda gördük: vali, müftü, jandarma ve kolluk kuvvetleri hepsi karşımızdaydı. Bizi sürekli korkutmaya çalıştılar. Fabrikanın önüne her geldiğimizde tazyikli su, biber gazı vb. şeylerle karşılaştık, kodlarla işten çıkarıldık ama 80 gün boyunca bir defa bile geri durmadık. Arkadaşlarımızın büyük bir kısmı tazminatlarını aldılar. Urfa için bir ilkti bu. Bunu hakkımızı mücadeleyle alabilmiş olduk. Tazminatını henüz alamayan arkadaşlarımız için de hukuki olarak mücadelemiz devam ediyor.”

Funda Bakış

Özak Tekstil işçileri hâlâ direniyor. Funda Bakış da öyle…

“Hayatın tüm zorlu koşullarını kadınlar omuzlamışken bir yük daha binmişti omuzlarımıza, dışarda aile baskıları içerde patron baskısı üstüne eklenmiş; bir de devlet baskısı ve şiddeti. Kadın olduğumuz için fabrikada çok daha yoğun baskılarla da karşılaşıyorduk. Bütün haksızlıklar, güç gösterileri hep kadınlar üzerine yapıyorlardı. Erkeklerin üzerine bu kadar fazla gidemiyorlardı, bizlere sürekli ek mesai dayatıyorlardı. Ağızlarından hakaret eksik olmuyordu. Ama bir gün değişti her şey. Eskiden olsa korkardım hakkımı istemeye, çekinirdim. Mücadele, bir haksızlık karşısında nasıl dik durmam gerektiğini öğretti. İnsanlarla beraber hareket etmenin, örgütlü olmanın önemini kavradım.”

AİLEMİ DE DEĞİŞTİRDİM KENDİMİ DE

Funda Bakış için değişen pek çok şey oldu. Direnişin sadece Özak patronuna karşı olmadığını fark etti, mücadelenin farklı bir boyutunu vermeye başladı.

“Direnişten önce beni dışarıya göndermeyen bir ailem vardı. Bu direniş aile içindeki yerimi de onların fikrini değiştirdi. Şu an onlar da bana daha farklı davranıyor, fikirlerimi önemsiyor. Benimle birlikte onlar da kimin haklının yanında olup olmadığını gördüler. Urfa gibi bir yerde ben dahil kadınların böyle bir mücadele verebileceğini tahmin etmezdim. Ama ne kadar mücadeleci, güçlü bir yanımız olduğunu biliyorum artık. Bu direnişle tüm benliğimizi, özgürlüğümüzü kazandık, gücümüze güç kattık.”

BELEDİYEYE ADAY

Funda Bakış, şimdi Emek Partisi’nden Urfa’nın Haliliye ilçesinde belediye başkan adayı.

“Bu yaşadıklarımız bize şunu düşündürdü: Bu mahallelerde yaşayan bizden, üreten bizsek neden biz yaşadığımız yeri yönetmeyelim? Şimdi koltuklarında oturanlar bizim halimizden zaten anlamıyor, anlamazlar da. Onlar, halka hizmet etmeye değil; rant ve yandaşa hizmet için çalışıyorlar. Haliliye’de temsil edeceğimiz şey çok açık. Biz burada emeğin safındayız. Burada yaşayan işçiyiz, emekçiyiz, kadınız, genciz. Yerel yönetim anlayışımız da elbette halkın ihtiyaçlarını gözeten, kaynaklarını buna göre düzenleyen ve emekçilerin her türlü ekonomik, sosyal, kültürel haklara erişimini kolaylaştırıcı hizmetler sunacak bir anlayıştır. Çocuklar için ücretsiz kreşler ve oyun alanları, öğrenciler için aktivite ve etüt alanları, gençler için uyuşturucuyla mücadele için destek birimleri ve güvenceli iş olanakları, şiddete uğrayan kadınlar için dayanışma ve destek merkezleri, güvenceli yaşam ve iş olanakları, mahallelerimiz için doğru planlamalar için buradayız. Biz de bu imkanları rantçılar ve zenginler için değil halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanalım diyoruz. Urfa’da kadın olmanın ne denli zor olduğunu, sorunlarımızın ne kadar fazla olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz, biliyoruz. Bizlerin günlük yaşamında her alanda karşılaştığı zorlukları aşabilmenin en önemli yollarından birisi de bulunduğumuz mahallede, işyerinde birliklerimizi kurmak ve bu kenti kadınlarla birlikte yönetmektir.”