KA-DER Başkanı Av. Hülya Gülbahar, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, MHP, CHP ve AKP’li kadın siyasetçilerin “Partimiz siyasette kadın temsilinin artması için elinden geleni yapıyor, ancak....

KA-DER Başkanı Av. Hülya Gülbahar, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, MHP, CHP ve AKP’li kadın siyasetçilerin “Partimiz siyasette kadın temsilinin artması için elinden geleni yapıyor, ancak kadınlar isteksiz, yeteri kadar kadın aday çıkmıyor” şeklindeki sözlerine itiraz ediyor, “Kadınlar istekli, sorun kota uygulamasını hayata geçirmeyen siyasi partilerde” diyor...

 

SEVGİM DENİZALTI

 

KA-DER Başkanı Avukat Hülya Gülbahar ve Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile AKP, MHP ve CHP’li kadın siyasetçilerin KA-DER’in başlattığı kampanya hakkındaki görüşlerini konuştuk.

Gazetemizde dün yer alan haberde, CHP Milletvekili Fatma Nur Serter, MHP Kadın Kolları Başkanı Hediye Akdere ve AKP Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlu, kendi partilerinin, kadınların siyasette sayıca daha fazla ve daha etkin bir konuma gelebilmelerini sonuna kadar desteklediğini, ancak kadınların siyasetten uzak durması nedeniyle yüzde 50 kadın aday göstermenin imkânsız olduğunu söylemişlerdi. Ayrıca Müftüoğlu ve Akdere, partilerinde kota uygulamasına karşı olduklarını ifade etmişlerdi.

 

GÜLBAHAR: BASKI ALTINDALAR

Gülbahar, bu görüşleri değerlendirirken, siyasi partilerde milletvekili olarak seçilmiş ya da parti yöneticiliği yapan kadınların içinde bulundukları ortamın göz önünde bulundurulması gerektiğini söylüyor. Bu siyasetçilerin çok yönlü baskılar altında çalıştığını belirten Gülbahar, şunları kaydediyor:

“Kota uygulaması olmayan partilerdeki kadınların siyasi gelecekleri, siyasetin anti-demokratik ortamında tümü erkek olan yöneticilerin iki dudağı arasında. Genel başkanının her fırsatta kotaya karşı olduğunu söylediği bir partideki kadın siyasetçinin, ‘Hayır ben kotaya ve hatta kadınların yüzde 50 oranında eşit temsiline inanıyorum. Bunun kendiliğinden olması mümkün değil yasalar değişmeli’ demesi, hatta yasa teklifi verebilmesi mümkün değil. O partideki siyasi hayatının sonu olur. Bu partilerdeki kadınların çoğunluğu eşit temsil sağlanması gereğine inandıkları halde, bunu kamuoyu önünde dile getiremiyorlar. Ya da dolaylı olarak dile getirebiliyorlar.”

‘EŞİT TEMSİL KENDİLİĞİNDEN OLMUYOR’

Kota uygulamayan partilerdeki kadınların kendilerini partideki erkekler karşısında ya da kamuoyu önünde güçlü bir biçimde ifade edemediğini dile getiren Gülbahar, kota uygulamasının tam da bu nedenle gerekli olduğunu vurguluyor. Bugün dünyanın kotayı da geçerek parite, fermuar sistemi vb. kavramlarla eşit temsili aradığına dikkat çeken Gülbahar, “Herkesin şu gerçeği kabul etmesi gerekir ki, eşit temsili sağlamak ya da buna yaklaşmak kesinlikle kendiliğinden olmuyor. Bugün 100’ün üzerindeki ülkede anayasalarda ya da seçim / siyasi parti yasalarında kota ya da eşit temsil ile ilgili bağlayıcı hükümler var. Türkiye’nin yerel yönetimlerdeki kadın oranı açısından 68 dünya ülkesi arasında en altlarda, 62’nci sırada olmasının nedeni de bu konuda yasal düzenleme yapmamak konusundaki ısrarı” diye konuşuyor.

‘KADINLAR İSTEKSİZ DEMEK HAKSIZLIK’

Türkiye’nin ilk siyasi partisini kadınların kurduğunu hatırlatan Hülya Gülbahar, siyasete atılmak isteyen kadının, “siyasetin giderek daha da kirletilmesi, parayla ve para için yapılır olması, kadınların gayet net bir biçimde yönetim kademelerinden dışlanması; liberali, demokratı, herkesi etkisi altına alan muhafazakârlık ve toplumda cinsiyetçi işbölümü…” gibi güçlüklerle karşılaştığını belirtiyor. Gülbahar, tüm bu güçlüklere rağmen kadınların gerçekten siyasete katılmak için istekli olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Kadınlar isteksiz diyenler dönüp kendi partilerine bakmalı bence. Birçok parti binasında kadınlar tuvaletinin olmadığı bir ülkede, sorun partimizde değil, kadınların isteksizliğinde demek çok büyük haksızlık. Ayrıca da, o siyasi partilerinde önünü kesen cam duvarlara çarpıp durduğu halde, hala bir umut o partiye emek vermekte olan kadınlara da büyük haksızlık…”

‘SEÇİMDEN BU YANA NE YAPTINIZ?’

KA-DER olarak, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde de bıyık takmış kadınların “Meclise girmek için erkek olmak şart mı?” sorusunu sorduğu büyük bir kampanya yaptıklarını anımsatan Gülbahar, kampanyanın verdiği cesaretle binlerce kadının aday adayı olarak partilere başvurduğunu anlatıyor. Sonuç olarak 500 erkek vekile karşın yalnızca 50 kadın milletvekilinin seçildiğini belirten Gülbahar, “Hedef ilk üç sıra demiştik, aday olup da listelere girebilen kadınların yüzde 65’ini son üç sıraya koydular!” diyor ve soruyor:

“Seçimlerin üzerinden bir buçuk yıl geçmedi. Kadınların hayal kırıklıklarını gidermek için hangi parti tüm yönetim kademelerinde ve seçimler için kota koydu, kadın kollarına parti bütçesinden pay verdi, parti yönetim kademelerinde kadınların önünü açtı, kaç ile ya da ilçeye kadın başkan atadı ya da seçilmesine destek oldu? Hangi parti erkek üyelerini, toplumsal cinsiyet eğitimi vererek eşlerinin üzerine yıktıkları ev işi ve çocuk bakımının aynı zamanda kendi işleri olduğu konusunda eğitti?”

‘ATANMAYA DA MI İSTEKSİZLER’

Buna rağmen kadınların vazgeçmediğini vurgulayan Gülbahar, son olarak şunları kaydediyor:

“KA-DER’in yeni kampanyasını da bu nedenle başlattık. Çünkü şu ana kadar binlerce belediye başkanlıkları arasında adı anılan kadın siyasetçi sayısı yok denecek kadar az. İlçelerindeki, illerindeki, Ankara’daki parti yöneticilerinden en küçük bir teşvik görmeyen kadınlar da aday adayı bile olmak istemiyorlar doğal olarak. 81 ilde bir tek kadın vali yok. Kadın müsteşar sayısı sıfır. Kadın kaymakam oranı yüzde 1,55. MEB okul yöneticisi kadın oranı yüzde 7. Kadınlar vali, kaymakam, okul müdürü, rektör, TRT Genel Müdürü vs. olmak konusunda da mı isteksiz?”

‘İLGİLİLER AMA DESTEKLENMİYORLAR’

Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Büşra Ersanlı da kadınların siyasete ilgili olduklarını vurguluyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kadınların siyasete ilgisinin çok yoğun olduğunu belirten Ersanlı, şunları dile getiriyor:

“Bilmiyorlar galiba, son 10 yılda kadın örgütlerinin sayıları ikiye üçe katlandı. Zaten bu örgütlerdeki kadınlar siyasetin içindeler. Siyasette olmak sadece siyasi bir partinin üyesi olmak demek değil. İlgili olduklarını görüyoruz. Önlerinin açılması, bugün var olan partilerin, yani erkek egemen sistemin taşıyıcılarının bu konuda bir adım atması gerekiyor. Önemli olan en örgütlü güç olan hükümetin, devletin bu kadınları teşvik etmek için yaptırım uygulaması. Bu yaptırımın adı da kota. Bu üç parti de bunu uygulamadığı için, ilke ve kanun haline getirmedikleri için, biz onları teşvik etmek adına böyle bir kampanya başlattık”.

‘RANTI PAYLAŞMAK İSTEMİYORLAR’

Prof. Ersanlı, siyaset yapmak isteyen kadınların ne gibi engellerle karşılaştığı şeklindeki sorumuza ise şu yanıtı veriyor:

“Erkekler, siyasetin getirdiği ayrıcalıkların ve rantı, kendilerinden çok farklı bir üsluba sahip, ayrı talepleri ve ihtiyaçları olan bir kesimle paylaşmak istemiyorlar, bu nedenle yüzde 50 nüfusun temsilinin önünü kesiyorlar.  En temel sorun bu. Ayrıca mali engeller, aile içinde engeller çıkıyor kadının önüne. Önüne çocuklara bakması, ev işlerini yapması yükümlülüğü konuyor. Evdeki erkeğin kendi işinde ve iktidarında başarılı olması için kadının ona hizmet etmesi gerektiği düşünülüyor. Yani hem maddi hem de manevi engeller söz konusu. İmkânların eşit paylaşıldığı bir ortamda tüm bu engeller yavaş yavaş ortadan kalkacak, bunun için de bir an önce kota uygulamasına başlanmasını istiyoruz”