Kadın mücadele tarihi 100 yılını epeyce geride bıraktı. Siyasal alanda önemli başarılara emek koyan mücadele tarihi; bütün dünyada olduğu gibi ül

Kadın mücadele tarihi 100 yılını epeyce geride bıraktı. Siyasal alanda önemli başarılara emek koyan mücadele tarihi; bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sancılı gelişti. Biz kadınların örgütlü mücadele tarihindeki pozisyonuna koşut bir siyasi temsiliyet kertesi söz konusu olamadı. Şu bi'kaç yıl içinde kimi muhalif partiler kota koymaya başladı. Yüzde 25-30'luk dilimleri kabul edebilir oldular... 10 yılı henüz geçen kuruluş günlerinden itibaren zaten yüzde 30 kotayı benimsemiş olan Özgürlük ve Dayanışma Partisi bütün kademelerde yüzde 50 kotaya göre liste hazırladı. 60 kişilik PM'de 30 kadın var artık... DTP, eşbaşkanlık ve yüzde 40, SDP ise yüzde 30 kota uyguluyor. Dileğimiz bu oranların diğer partilere de örnek olması... ADALET VE KALKINMA PARTİSİ Merkez Yürütme Kurulu sayısı: 20 kadın sayısı :3 Merkez karar ve yürütme kurulu sayısı: 50 kadın sayısı:12 İl başkanları toplam sayısı: 81 kadın il başkanı sayısı: 0

CUMHURİYET HALK PARTİSİ
Parti Meclisi Toplam sayısı: 81
Kadın sayısı: 20
Merkez Yürütme Kurulu sayısı: 21
Kadın sayısı: 2
İl Başkanları toplam sayısı: 81
Kadın il başkanı sayısı: 3

DOĞRU YOL PARTİSİ
Genel İdare meclisi sayısı: 40
Kadın sayısı: 5
Merkez karar Kurulu sayısı: 70
Kadın sayısı: 8
İl başkanlıkları Toplam sayısı: 81
Kadın İl Başkanı sayısı: 0

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
Merkez Yürütme Kurulu Sayısı :70
Kadın sayısı: 3
İl Başkanları toplam sayısı: 81
Kadın İl Başkanı sayısı: 0

ANAVATAN PARTİSİ
Merkez karar ve Yürütme kurulu toplam sayısı: 50
Kadın sayısı: 4
Başkanlık divanı toplam sayısı: 13
Kadın sayısı: 2
İl başkanları toplam sayısı: 81
Kadın il başkanı sayısı: 1

SOSYAL DEMOKRAT HALK PARTİSİ
Parti meclisi Toplam sayısı: 60
Kadın sayısı: 18
Merkez yürütme kurulu sayısı: 18
Kadın sayısı: 2
İl başkanları toplam sayısı: 63
Kadın İl başkanı sayısı: 5

Kurtarıcı telefonlar
İSTANBUL
Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınmaevi (0212) 624 3115

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (0212) 292 52 31-32

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0212) 522 36 97

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı (0212) 635 11 79

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (0212) 292 77 39

SHÇEK ALO ÇOCUK (Sokakta kalan ve gidecek yeri olmayan çocuklar için) (0212) 534 86 72

Cinsel Suçlar Birimi (0212) 522 08 80

ANKARA
Kadın Dayanışma Vakfı (0312) 435 00 70-430 40 05/06

Ankara Barosu Kadın Dayanışma Merkezi (0312) 311 5115

Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0312) 418 66 62

İZMİR
Karşıyaka Kent Meclisi Kadın Dayanışma Merkezi (0232) 330 5818

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi (0232) 463 27 88

İzmir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0232) 445 71 83

DİYARBAKIR
KAMER (Kadın Danışma Merkezi) (0412) 224 23 19

SELİS Kadın Danışmanlık Merkezi (0412) 224 77 28 224 68 99

Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (0412) 228 56 84

ANTALYA
Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi (0242) 248 07 66

Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0242) 243 44 75

DİĞER İLLER
Mersin Bağımsız Kadın Derneği (0324) 336 50 92

Adana Kadın Sığınmaevi ve Koruma Derneği (322) 351 5112

Eskişehir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0222) 217 46 05-06

Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0224) 327 76 45

Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0362) 435 59 45

Denizli Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0258) 262 27 17

Şiddete uğradıysanız;
»En yakın
karakola şikâyet edin. Şikâyetinizin tutanağa geçirilmesinde ısrarcı olun, yazılanları okuduktan sonra imzalayın. Tutanaktan bir örnek de siz alın ya da tarih ve numarasını edinin.

»Karakol sizi hekime gönderir. Hekimden şiddeti belgeleyen raporu alın.

»Bu raporla koca aleyhine dava açılması, şikâyetinize bağlıdır. Şiddet nedeniyle kalıcı iz kalmış veya günlük işinizi yapamayacak durumdaysanız savcı kamu davası açar.

»Cinsel davranışlara şiddet kullanılarak zorlanmış-sanız, boşanma davası açabilirsiniz. Şiddeti ispatlarsanız, manevi tazminat da isteyebilirsiniz.

»Şiddete uğruyorsanız, kocanızı evden uzaklaştırmak için 'koruma emri' talep edebilirsiniz. Aynı evde yaşadığınız herhangi bir aile bireyinin şiddetine uğrarsanız karakol, jandarma, savcılık veya Sulh Hâkimliği'ne başvurarak koruma kararı aldırabilirsiniz. Bunu komşunuz, akrabalarınız da yapabilir.

»Dava açmak için imkânlarınız yeterli değilse, muhtarlıktan alacağınız 'yoksulluk kâğıdı'yla barolardan ücretsiz avukat talep edebilirsiniz.

OKUR /YAZAR
CEREN KAYA "Toplumsal cinsiyet kavramı aslında..."
Toplumsal cinsiyet kavramı aslında..."Var olma"nın dışında, "birey olma" mücadelesinde kendini gösteriyor. Yani demokrasi ve onun getirdiği "oy hakkı" yurttaşlık bilincini sorgulamaya ve "birey" tanımının içini doldurmaya götüren bir sistematikle kuruluyor. Birey tanımının içi doldurulurken kadın-er-kek rollerinin toplumsal konumlanmaları devreye giriyor. Bireyin yerleşik hayata geçmesiyle birlikte mülkiyet, meta gibi kavramlar beraberinde "egemen güç" ve "iktidar" kavramları doğuruyor. Egemen güç, cinsler arasındaki paylaşımı yani "iş bölümü"nü şekillendiriyor; meta, meta üretimi ve metaya sahip olma çerçevesinde de şekilleniyor.

İzninizle bu soyutlamayı biraz daha sürdürmek istiyorum... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilişkilenebilecek bir bağlam oluşturup üzerine fikir sahibi olmaya çalışmak daha doğru olur...

Kapitalist üretim toplumsal alanda kendi kanunlarını koyarken, toplumsal alanın nasıl işleyeceğini belirleyen üretim ilişkilerindeki paylaşımı, iş bölümünü de belirliyor. İş bölümdeki ayrım; iş gücüne sahip üretimi yapan "erkek" ve iş gücünün yeniden üretilmesini sağlayan barınma beslenme gibi işleri yapan "öteki", yani kadın. Erkeğin birincil konumu ve egemen gücü üstüne kurulu ve kadının ikinciliğini içselleştirmiş bir alan; cinsler arası ayrımı içselleştirme üstüne kurulu bir hegemonya.

DOĞUŞTAN BAŞLAYAN AYRIMCILIK...
Doğar doğmaz toplumsal cinsiyetler bireye öğretiliyor ve bu zamanla bir içselleşmeye sebebiyet veriyor. "Doğamızda var" gibi cümleler içselleştirmenin en güzel örneği. Doğar doğmaz bebeklerin pembe-mavi ayrımıyla başlıyor bu "eğitim", oyuncakların ayrımı; araba, silah, kılıç erkek çocuğa; bebek, küçültülmüş ev eşyaları, mutfak malzemeleri kız çocuğa atfediliyor. Burada açık açık erkeğe koruma, savaşma, şiddet öğretilirken kız çocuğa "otur evinde çocuğuna bak" fikri empoze ediliyor. Giysi ayrımları; etek, pantolon gibi ayrımlarla aslında kız çocuğa "ört" kızım, namuslu ol denirken, erkeğe "göster yavrum amcalara teyzelere" deniyor. Bu durum kadına mahremiyetin erkeğe teşhirciğinin yakıştı-rılmasının göstergesi. Okul kitaplarında dahi toplumsal cinsiyet ayrımı öğretiliyor; resimlerde erkek işten geliyor, kadın ve kızı mutfakta ev işi yapıyor. İşte bütün bu öğretiler toplumsal olarak içselleştirilmiş ve gelecek kuşağa aktarılan bir süreç olarak devam ediyor; bu eşitsizlik ve ayrım bu şekilde devam ettiği sürece de geçmiş geleceğe aynen aktarılacak; yanlışı ve doğrusuyla... Doğumdan ölüme kadar geçen bu süreç "toplumsal cinsiyet" in sorgulanması gerektiğini gösteriyor.

İktidar meselesine baktığımızda iktidarın toplumsal hayatın her yönüne nüfus ettiği bir gerçektir. Birey kavramının içinin doldurulmaya çalışılmasıyla karşımıza Birey = yurttaş = iktidar = erkek tablosu çıkıyor. Yurttaşı bireyi tanımlayan "demokrasi" anlayışı Antik Yunan'da ilk önceleri aklın ve bilgeliğin temel olduğu bir anlayıştı ve bu da erkeğin ön planda olması demekti. Akla ve bilgeliğe dayanan birey anlayışı zamanla mülkiyet sahibi olma ölçüsünü de içine aldı. Bu durum da hiçbir mülkiyet anlayışına sahip olmayan kadın gene dışlanıyordu.

Kamusal alan ve özel alanın ayrımı toplumsal cinsiyet ayrımını da çiziyordu ; kamusal olanın erkeğe, özel olanın kadına atfedilmesi alanların ayrımının cinsiyet ayrımını sınırlarını keskin çizgilerle çekiyordu. İşte bu nokta da feminist hareket özel olanında politik olduğunu vurguluyordu; "KİŞİSEL OLAN POLİTİKTİR!"

SEMBOLLERDEKİ AYRIMCILIK!..
Kadınlar toplumsal alanın her yönünde olduğu gibi yasalar önünde de eşitsizliğe mahkum edilmişti. Politik ve ekonomik alan dışında cinsel alanda da ayrım söz konusuydu; erkeğin kadın bedeni üstünde hak iddia etmesi. Örneğin "Dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek arkasından gitmez." sözü hepimizin bildiği duyduğu bir sözdür ve toplumsal cinsiyetteki ayrımcılığın , kurulmaya çalışılan egemenliğin bir göstergesidir.

"Demokrasi"nin egemenliğini, işleyişini, bütün alanlar üstünde toplumsal eşitsizliği ortaya çıkaran nosyonunu yeniden sorgulamamız ve yeni baştan inşa etmemiz gerekli.

Bu sembollerin asıl anlamlarını biliyor musunuz?

Ok şeklinde olan erkek sembolü "Kılıç"ı temsil ediyor yani savaşı; şiddeti, gücü, egemenliği temsil ediyor... Artı şeklinde olan kadın sembolü ise "Ayna"yı.. Yani estetiği, kendi kendine bakan, kendi içinde olan., anlamına geliyor.

(*) MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ ÖĞRENCİSİ
Kaynak; Anne Phillips, Demokrasinin Cinsiyeti / Metis, Kadın Araştırmaları