Yasakların ardı arkası kesilmiyor. Kültürel, sanatsal ve müzikal bakış açımızı politikleştirmenin zamanı gelmedi mi? Geçmiyor mu? Yasaklara karşı koymak için işe kafamızdaki yasakları kaldırarak başlayalım.

Kafamızdaki yasaklar
Fotoğraf: Depo Photos

Murat BEŞER

Salgın günlerinde mağdur pozisyonuna düşenlerin başını müzik emekçileri çekmişti. Zor zamanlarda bu kesimin örgütsüzlüğü her zamankinden daha fazla açığa çıkmış; salgın gibi güçlü bir bahaneyi eline geçiren muktedirler de amaçları uğruna (müzik yasakları türünden) ellerinden geleni artlarına koymamışlardı. Şimdi de konserler-festivaller yasaklanıyor, olmadık nedenlerle birileri hapse atılıyor. Yeni bahaneler mi? Uyuşturucudan “toplumun huzuruna” değin bahane çok... Bahane çok da, bizim cephede değişen bir şey yok!

İzleyicisinden organizatörüne, müzisyeninden teknik elemanına: yasakların mağdurları; yani salgın döneminde örgütsüzlüğünden ötürü perişan olan müzik emekçileri… Giderek artan baskılar karşısında hâlâ hazırlıksızlar.

BİREYSEL DEĞİL KOLEKTİF

Eğlence olarak görünen bu sosyalliği kontrol mücadelesinde daha etkili olabilmek için, iki farklı yaşam tarzını karşı karşıya getirerek siyasetini kurtarmaya çalışanların oyununa oyuncu olmadan bakmaya çalışalım; kıstırılmışlığımıza çözüm olma ihtimali peşinde...

Öncelikle iktidarın uygulamalarını “keyfi” olarak değerlendirmeden, dayatmaların karşısına, duygusal inatlaşmaların ötesine geçelim. Zira iktidarın uygulamalarının başka bir anlamı var. Arkasındaki oy desteğinin azalması, kaybın tarikatlarla telafi edilmesi başta geliyor. FETÖ’den boşalan yere aday tarikat ve cemaatler doğası gereği iktidarla yakın çıkar ilişkisinde.

Hatırlarsınız, siyasal İslam iktidarını pekiştirinceye kadar takiye yapmış, demokrat görünmeye çalışmış; solcu geçinen liberali “kandırmıştı.” Birileri yakın zamana değin medet umsa da birileri henüz iktidara gelmeden önce onları tanımıştı. Gerçek şimdi daha çıplak; yasaklarla elde edilmeye çalışılan sonuç kamunun inayetinden ziyade, yaklaşan seçimlerin sonucundan, kaçınılmaz akıbetten kurtuluş çırpınmaları.

MilyonFest organizatörü Umut Kuzey’in politik tavır sergilemeyen biri oluşunun, Gülşen’in politik bir müzisyen olmayışının şimdilik zerre kadar ehemmiyeti yok. Müzik camiası bir türlü yekvücut olamıyor. Birbirlerinin kuyusunu kazan, olan biteni ticari fırsat olarak gören, aportta bekleyen insanların varlığını siz de biliyorsunuz. Bu ve buna benzer nedenlerle yasaklara gerçek manada tam olarak karşı koyabilecek durumda olmayabiliriz ancak bu sorun ne kadar çok kesime sahiplendirilirse, o kadar sonuç alınabilir.

Kolaya geldiği için hep öyle algılanan (algılanmak istenen) kültür-sanat, sanıldığının aksine bireysel değil, kolektif.

Kültür-sanat tek başına özgürleştirmez... Şablon sloganlardan, ezberlenmiş sosyal medya itirazlarından öte; yasaklara alışmadan, kabullenmeden, boyun eğmeden... Kültür-sanatın bireyi motive eden, rasyonel kılan, mücadeleyi seven kalabalığa karışmasını sağlayan yönü ancak bu şekilde açığa çıkabilir.

ÖRGÜTSÜZLER YENİLGİYE MAHKÛM

Politika da bireysel bir konu değil; duygusal ve tek boyutlu hiç değil. Karşı karşıya olunan gücün örgütlü olduğu unutulmamalı. Örgütsüzler ise her zaman yenilgiye mahkûm. Bu kavgada bireysel inatlaşma üzerinden bir tutum, yarını yeniden kuracağını düşündüğümüz gençlerden geriye elimizde sadece büyük bir berduşlar sınıfının kalması anlamını taşır. Seksenlerde ve doksanlarda liberalizm ile büyüyen kuşağın arkasında, örgütlü ciddi bir sınıf mücadelesi geleneği olmadığını da eklemeliyiz. Çalışmaya karşı aylaklığı, otoriteye karşı bireyciliği koymadan...

12 Eylül’den sonra sahneye çıkamayan sanat emekçilerini, kapanan kültürel mekânları unuttuk mu? Unutmayalım, postaldan sarığa, 12 Eylül devam ediyor. İktidar da bu süreçte “keyfi” uygulamalar değil; işini yapıyor. İktidarı burjuva ahlakıyla değil, ezilenin ruhuyla sorgulayalım. İktidar işini yapıyor, peki biz? Böyle bakarsak tepkimizin daha örgütlü olması gereği alenen ortaya çıkar.

Sanata politika bulaştıranlara yan bakanlar: politika size hâlâ bulaşmadı mı? Kültürel, sanatsal ve müzikal bakış açımızı politikleştirmenin zamanı gelmedi mi? Geçmiyor mu?

Yasaklara karşı koymak için işe kafamızdaki yasakları kaldırarak başlayalım. Satır başında hâlâ müzik emekçilerinin örgütlüğü meselesi bulunuyor.