MEHMET UTKU Anşa Ceyno Gür, A7 Kitap’tan yayınlanan ilk romanı ‘Hayat’ isimli romanıyla ikinci kez okuyucularıyla buluşuyor. Hayat, Mina ve Jiyan adlı üç kadının hayatlarının anlatıldığı romanda Gür, Türkiye’deki kadınların yaşadığı zorlukları kendine özgü bir dille gözler önüne seriyor. Anşa Ceyno Gür ile yazma serüvenini, romanını, bu ülkenin en kalabalık azınlığı olan kadınları ve yeni […]

‘Kahkahalarımızın desibeline namus biçildi bu ülkede’

MEHMET UTKU

Anşa Ceyno Gür, A7 Kitap’tan yayınlanan ilk romanı ‘Hayat’ isimli romanıyla ikinci kez okuyucularıyla buluşuyor. Hayat, Mina ve Jiyan adlı üç kadının hayatlarının anlatıldığı romanda Gür, Türkiye’deki kadınların yaşadığı zorlukları kendine özgü bir dille gözler önüne seriyor. Anşa Ceyno Gür ile yazma serüvenini, romanını, bu ülkenin en kalabalık azınlığı olan kadınları ve yeni projelerini konuştuk.

Anşa Ceyno Gür’ü tanıyabilir miyiz?

İstanbulluyum, Bilkent Üniversitesi mezunuyum. Babamın kartvizitinde ‘insan, dünyalı’ yazardı. Bu yüzden ilk kitabımın adı ‘kadın, insan, dünyalı’ idi. Bunlardan sonra ya da önce bir de anneyim. Sorgulayan, feminist ve muhalif bir insanım, eşitlik ve hak adaleti arayan tepkili bir karakterim var.

Romanın ortaya çıkması ne kadar sürdü?

İlk kitabımdan sonra küskünlükler yaşadım. Ama yine eskisi kadar sık olmasa da yazıyordum. Uzun zamandır kafamda kadınlarla ilgili bir roman yazmak vardı. Yazmaya karar verip oturduğumda bunun çok hızlı olacağını düşünmüştüm. Asla öyle olmadı. Karakterlerime yaşattığım her şeyin suçluluğunu çektim. Zordu… O yüzden de hazırlığıyla birlikte yazma süreci uzun oldu.

Hayat nasıl bir roman? Meselesi ne?

‘Hayat’, gerçekçi bir kadın meselesi romanı; kitaptaki kişilerin gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yok denir ya ‘Hayat’taki kişilerin, gerçek kişi ve kurumların hepsiyle ilişkisi var. ‘Hayat’ kadınlar cephesinde yaşanılanların sadece benim anlatabildiğim kadarıdır. Hiç bir zaman didaktik olmadım yazarken hele ki romanda bunu yapamazdım. Ama ‘6284’ no’lu Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair yasayı geçirdim ki bir yol arayana, açıp girebileceği bir kapı olarak orda dursun.

Romanda 3 ana karakterin hepsi kadın. Bu kadınlardan birinin adı Hayat, bir diğeri de Kürt kızı Jiyan (Hayat) Jiyan, Hayat’ın ya da Hayat, Jiyan’ın aynadaki yansıması mı?

Bir bakıma öyle. Her kadın hatta her insan için de öyle değil mi? Cehaleti ya da kibri kaldırıp önyargısız ve empatiyle bakabilsek karşıdakinde göreceğimiz şey kendimiz olmaz mı? Mina ve Yeliz çatışmasında gördüğümüz gibi… Tabii Hayat ile Jiyan’da bir devir teslim de var. ‘Hayat devam eder’ var onların hikâyesinde.

Romandaki ‘Adam’ın adı neden yok?

‘Adam’ aslında ciddi bir ana karakter. Hatta onun başrolünü oynadığı erk baskısı dördüncü ana karakter. Adam, bir insandan çok bir zihniyet. Tıpkı cami katliamından sonra, Yeni Zelanda Başbakanının katil için verdiği demeçte söylediği gibi; “Medeniyetin ona verdiği adı geri alıyoruz.”

Kitapta “kadınlar bu ülkenin azınlığıdır” diyorsun. Bunu açar mısın?

Kadınlar olarak çok örselendik, susturulduk, korkutulduk. Bir erkek şunu düşünsün. Bir erkek kahkahasını küçültmeye çalışır mı? Eğer buna zorunda kalırsa ne hisseder? Kahkahalarımızın desibeline namus biçildi bu ülkede. En insani davranışlarımızdan feragat ettik. Sessiz güldük, geceleri sokaklarda gezemedik, kadın başımıza (!) bir sürü şey yapamadık… Sustuk… Bazılarımız kadınlığına sahip çıktı erkekleşmedi. Erkekleşenlerden de aynı sorgulamaları, eziyetleri gördük. Azaldık. Çoğunluğun azıyken, her azınlığın içinde yine en ‘az’dır kadın bu ülkede. Düşünsenize azınlıkların azınlığıyız… Ve aslında bu ülkenin yarısıyken! Bir avuç kadınız kendi cinsiyetiyle var olmaya çalışan, özgürce, insanca yaşamak için bir küfrün öznesi olmaya göğüs geren… İnadına kadın, inadına hayatta kalan…

Kitabınla ilgili fuarlarda, imza günlerinde ya da sosyal medyada nasıl yorumlar alıyorsun?

Bu etkinliklerde kitap yorumları almaya bayılıyorum açıkçası. Benim için çok duygusal bir deneyim o. Nereden vurulmuşlarsa orayı hissediyorum paylaştıklarında ve oradan kucaklaşıyoruz sanki onlarla. Okuyucularımla aramda başka türlü bir ilişki oluştu. Kadınlarla “yalnız değilsin” der gibi erkeklerle de “sizi anladım” der gibi… Yorumlar hem çok güzel hem çok kıymetli… Kitabı sevmedim diyen olmadı ama eğer olursa onun da yaralarını bileceğim.

Kitabın geliri kadınlar için çalışan bir STK’ye bağışlanacak demiştin. Bunu biraz açabilir misin?

Bu kitabı kadın meselesine dikkat çekmek için yazdım. Ve bu yüzden gelirinin kadınlara, kız çocuklarına gitmesini istiyorum. Onlar için canla başla çalışan kurumlar varken benim de onlara bir faydam olsun istiyorum. Belki şiddet gören kadınlar için belki şartlarından dolayı okuyamayan genç kızlar için… Bazı girişimlerimiz var bu konuda. Kitabı alan bilsin ki bir kadının, bir genç kızın elinden de tutacak. Belki bir ‘Hayat’ da onlar yazacak.

Takip ettiğin örnek aldığın yazarlar kimlerdir?

Popüler kitap okuyucusu değilim. Okumaya John Steinbeck ile âşık oldum, ne ile savaşacağımı, içimdeki isyanı Duygu Asena ile anladım. Ama hayranlık derseniz… Latife Tekin. Gerçekten büyük hayranıyım. İlk kitabı Sevgili Arsız Ölüm’ü okuduğumda ortaokuldaydım. O masalsı dil beni benden almıştı. Kitabı bitirdiğimde hayata bambaşka bakıyordum. Tereddütsüz söyleyebilirim ki Latife Tekin bu ülkenin en iyi romancısı.

Yeni roman çalışmaları var mı?

Var, kurgusu, konusu netleşti. Yine toplumsal ama bu kez distopik bir roman.