Kamu havzada köşeye sıkıştırıldı, altı oyuldu

Konuk Yazar
Mehmet TORUN, Maden Mühendisi

Madencilik, riskleri gereği iş kazalarının yoğun yaşandığı sektörlerin başında gelmektedir. Ülkemizde de sektörde büyük iş kazaları yaşanmakta, bu kazalarda onlarca bazen yüzlerce çalışan yaşamını yitirmektedir. Maden iş kazaları incelendiğinde, büyük maden kazalarının oluş nedenlerinden birisinin yapay olarak bölünmüş maden rezervlerinin üretimleri sırasında olduğu görülmektedir.

Son yıllarda yaşanan Soma, Ermenek, Elbistan maden kazalarının bir nedeni, yapay olarak bölünen kömür sahalarında yapılan üretimdir. Bu örnekler göstermektedir ki; havzaların bölünüp parçalanması, bütüncül plânlamanın yapılamamasına ve iş kazalarına neden olmaktadır. Bu nedenlerle, havza madenciliği işçi sağlığı - iş güvenliği açısından da olmazsa olmaz bir gerekliliktir. (Havza Madenciliği, 22. Uluslararası Kömür Kongresi)

Bartın-Amasra’da 14 Ekim 2022 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait kömür işletmesinde grizu patlaması sonucu 41 işçi yaşamını yitirmiş,11 işçi ağır yaralanmıştır. Amasra sahası, Zonguldak kömür havzası içinde yer alan önemli kömür rezervi olan bir sahadır. Bu sahada yaklaşık 622 milyon ton kömür rezervi bulunmaktadır. Amasra yöresinde 1840’lı yıllardan bu yana kömür çıkarılmaktadır. Bilinen ilk ocaklar, İngiliz asıllı Galata Sarrafları tarafından “İngiliz Bacaları” adı ile işletmeye başlanmıştır. 1848 yılında Havzanın Emlak-ı Şahane (Sultanlık toprakları) kapsamına alınması ve Havza sınırlarının belirlenmesinden sonraki yıllarda Hazine-i Hassa, daha sonra Bahriye ve Nafia Nezareti tarafından çeşitli kişi ve kuruluşlara işletme imtiyazı verilerek işlettirilmiştir. Havzada kamu kurumu olarak geçmiş yıllarda Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ), son yıllarda da TTK, yer altı işletme yöntemiyle kömür üretmektedir.

***

Siyasi iktidarın uyguladığı özelleştirme politikası nedeniyle 2005 yılında sahadaki kömür rezervinin çok büyük bölümü (B sahası) Hattat Enerji ve Maden A.Ş.’ye önce rödovans (kiralama) ile 2019 yılında ise ruhsat devri yöntemiyle verilmiştir. Amasra A ve Amasra B sahalarının toplam kömür rezervi 621 milyon 749 bin 200 ton olup, bu rezervin yüzde 97’si (605 milyon 929 bin 485 tonu) Amasra B sahasındadır. Firmanın bugüne kadar sahadan üretip beyan ettiği kömür bulunmamaktadır. (TTK Amasra TİM 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu, Sayfa:19) Sözleşme gereğince ödemesi gereken rödovans bedellerini de bugüne kadar çeşitli gerekçelerle ödememiştir. Hattat Enerji ve Maden A.Ş., kendisine verilen sahada üretim faaliyeti yapmamakla birlikte ocaklarının havalandırmasını sağlayacak bir havalandırma sistemi de kurmamıştır. TTK’nin kullandığı havalandırma tesisini kullanmak, kuyuları ve karo sahaları da almak için her türlü girişimde bulunmuştur.

***

Kamu kurumu olan TTK, havzanın bir köşesine sıkıştırılmıştır. Daha da vahimi, kurumun halen çalıştığı yer altı işletmesinin alt kotları da aynı firmaya verilmiştir. Yapılan sözleşme gereği, - 400 kotunun altı söz konusu firma tarafından işletilecektir. Tabiri caizse kurumun ayaklarının altı oyulmuştur.

TTK, şu anda -350 kotundan üstte üretim yapmaktadır. Maden kazasının yaşandığı derinlik, -300/-350 aralığıdır. Kurumun çalışacak fazla bir alanı kalmamıştır. Kalan rezerv için yapılması gereken büyük yatırımlardan vazgeçilmiştir. TTK’nin kullandığı mevcut üretim ve havalandırma kuyusu -250 kotuna kadar inmektedir. Ruhsat bölünmesi olmasaydı mevcut kuyu derinleştirilebilir ya da daha derin yeni bir kuyu açılarak üretim plânlanabilirdi. Ancak, kurumun elinde kalan mevcut rezerve göre bu seçenek devre dışı kalmıştır. Bunun yerine kalan kömürü üretebilmek için desandri (meyilli galeri) sürülerek üretim yapılmaktadır. Kullanılan kuyu kesiti yaklaşık 33 metrekare iken desandri kesiti ortalama 14 metrekaredir. Derinlere inildikçe metan gazının arttığı bir gerçektir, bu anlamda ocak açıklığı kesitleri hem havalandırma hem de nakliyat açısından daha önemli hale gelmektedir.

***

Madencilikte tüm planlamalar üretilebilir rezerve göre yapılır. Bu işletmede TTK’nin elinden alınan rezervler sonucu uzun vadeli yatırım yapma olanağı bırakılmamıştır. Günü kurtaracak kısa vadeli projeler hayata geçirilmek zorunda kalınmıştır. Sayıştay’ın 2019 yılı raporunda bu durum şöyle özetlenmiştir; “TTK’de uzun yıllardan beri stratejik planlama yapılamaması nedeniyle Müessesede çalışması gereken norm kadro sayısı belirlenememekte, kadro planlaması yıllık bütçelerle yapılmaktadır.” ( TTK Amasra TİM 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu, Sayfa:7)

Amasra’da sahaların bölünmesiyle havza madenciliğinden vazgeçilmiştir. Bütünlükçü ve uzun vadeli planlama yapılamamış, günü birlik uygulamalarla idare edilmeye çalışılmıştır. Bu durum madenciliğin olmazsa olmazı olan büyük yatırımların yapılmaması sonucunu doğurmuştur. Derin yer altı kömür madenciliğinde bu kabul edilemez.

***

Kamu kurumlarında özerk bir yapının kurulamaması, siyasi müdahalelerin çok fazla olması ve çalışan kesimde sağlıklı bir örgütlenmenin olmayışı nedeniyle iş disiplini sekteye uğramış, iş barışı bozulmuştur. Kurumun organizasyon yapısı, çalışanların üretim ve destek birimlerine dağılımı, iş yerinin gerekleri göz ardı edilerek, tamamen politik müdahalelerle şekillenmiştir.

Tüm bu gelişmeler sonucunda kurum çalışanları psikolojik olarak çöküntüye uğratılmıştır. “Zaten satılacak, kapatılacak nasıl olsa kömür kalmadı vb.” düşüncelerle moral motivasyonun kalmadığı bir ortamda sağlıklı bir iş ilişkisinin kurulması ve üretimin yapılması düşünülemez.

Sonuç olarak Amasra’da yaşanan maden faciasını sadece teknik bir sorun olarak görmemek gerekir. Elbette olayın teknik boyutu oldukça önemlidir ancak olay tüm boyutlarıyla irdelendiğinde gerçek nedenler ortaya çıkarılabilir.

Bir daha böyle acılar yaşanmaması dileğiyle…