Kapitalizm ölüyor tanıyı reddediyor

Kenn ORPHAN

“Kapitalizm der Marx, bir avuç azınlığın çoğunluk üzerinde egemenlik kurduğu ekonomik modellerin ötesine geçememiştir. Kapitalizm, efendi/köle ve lord/serf ikiliklerini yenisiyle değiştirmiştir. Hükmeden ve sömüren bir azınlık yine vardır, ancak yeni bir isimle: İşveren.” (Richard D. Wolff Marksizmi Anlamak)

Belki bir şey fark etmişsinizdir. ABD ve başka yerlerde büyük istihdam sıkıntıları yaşanıyor. Emekçiler greve çıkıyor veya iş başı yapmıyorlar. Bu olgu solun dışında çok az analiz edildi, kimisi de buna “Striketober” (Grev Ekimi) adını verdi. Nasıl adlandırırsanız adlandırın, geç kapitalizm ölürken böyle görünüyor.

Bunun ne kadar süreceğini sanıyorduk? Milyarderler ana akım medyanın tezahüratları arasında penis biçimli roketlerle yukarı atmosfere gezintiye çıkarken, milyonlar monotonluk, angarya, ekonomik zorluklarla dolu yaşamlar sürüyor. Bununla beraber tanıklık ettiğimiz şeyin beraberinde bir olgu daha kendini gösteriyor.

ABD’de zengin liberallerin son seçim öncesinde ve seçimden bu yana politik duyularına at gözlüklerini taktığına dair çokça yazdım. Biden kazandı, hepsi bu kadar. Ancak siyasal özneliği her defasında genellikle kendi partisinin üyeleri tarafından engellendi. Ve çok az liberal, Trump’ın popülaritesinin geçen sefer ona oy veren 74 milyonu aşkın Amerikalı arasında hızla arttığının farkında gibi gözüküyor. 74 milyonu aşkın oy ve sadece 133 milyon Amerikalının oy kullanabildiğini hatırlatalım. Trump, bu sıkı denetim altında yöneten düopolün Cumhuriyetçi kolunu temsil ediyor. Kaç cumhuriyetçi milletvekili 6 Ocak darbe girişimini sadece kınadıkları için popülarite ve etkilerinin ciddi bir şekilde azaldığını gördü ki…

Emekçilerde giderek artan hüsran duygusunun bir çeşit devrime yol açacağını umabiliriz. Yani Kapitalizm için bir “vakit doldu” anı. Ancak bu, emek hareketlerinin Batı’da nasıl ezildiğinin anlaşılması pahasına olur. Birleşik Devletler, konu emekçilerin bastırılmasına gelince, en kanlı tarihe sahip ülkelerden biridir. Evet, pek çok kazanım olmuştur. Ancak kaç Amerikalı, hükümet güçleri ve milisler tarafından gerçekleştirilen katliamların farkındadır? Kaçı Woody Guthrie’nin şarkı sözlerini anlayabilir, hadi ondan geçtim, bu müzik efsanesinin adını duymuş kaç kişi vardır? Bu dayatılan cehalet, bilinçli bir seçimdir. İnsan hakları kutlanabilir. Peki ya emeğin hakları? Pek de değil.

Amerikan imparatorluğu bugün dünyada kapitalist gücün başköşesidir ve konu bu gücün “çıkarlarını” korumaya gelince militarist ahlaksızlıkları emsalsizdir. Afganistan’a karşı yürütülen 20 yıllık bir savaş ve Irak’ın enkazı bunun en büyük kanıtlarındandır. Ancak Güney ve Orta Amerika’daki toplu mezarlar da, ekonomik ve politik hegemonyasına karşı çıkma cesareti gösterenlere karşı imparatorluğun orantısız barbarlığını göstermektedir. Özetle, biz Amerikan yöneten sınıfının neleri yapabileceğini iyi biliyoruz. Ve işler daha da kötüye gidince, devasa hazinelerini korumak için cephanelerindeki her şeyi kullanmayacaklarını düşünmek aptallık olur.

Ve böylelikle faşizmin heyulası gelir. Artan bir şekilde atomize olmuş ve uçurumun kıyısına sürüklenmiş emek gücüne, bir de toplumun geniş kesimlerini kırıp geçiren berbat maddi koşullara hitap etme becerisi gösteremeyen Demokrat Parti eklenince, göz ardı ettiğimiz bu tehdidin faturası bize çıkar. Trump ve etrafındakiler faşizm terimini anlayamayabilirler, ancak nüfusun çoğundaki kaygı ve yabancılaşmayı anlarlar. Milliyetçiliğin, günah keçisi yaratmanın ve gerçekleri çarpıtmanın gücünü iyi bilirler. Ve işler sarpa sarınca şirketler de… Pek çok kişi üç kağıda gelip bunların evrildiğini veya ilerici olduğunu düşünmeye başlamıştır bile. CIA ve ordu gibi kurumlara benzer bir şekilde, bu şirketlerin, varlıklarının kalıcılaştırdığı geniş eşitsizlik ve adaletsizliklerden ziyade kimlik politikalarına odaklanan, vitrin dekorları etkilidir. Şirketler kar amacı güderler ve devletin gücü ve kurumlarıyla evlilik yaptıklarında en çok karı elde ederler. Kuşkusuz, kapitalizmin güzergahı, şayet engellenmezse, tam faşizmdir.

Avukat Steven Donziger bunun güncel bir örneğidir. Chevron-Texaco’ya karşı kazanmıştır. Bakir Amazon yağmur ormanlarında yerli halkları ve bazılarını daha önce hiç görmediğimiz sayısız türü öldüren çöp atığı yaratan ve bunun sorumluluğunu üslenmeyen Big Oil’e karşı da. Yine de cezalandırılan Donziger’ın kendisi olmuştur. Rezil sistemin engellenmesi suçlamasıyla önce ev hapsi, şimdi de hapis cezası çekiyor. Julian Assange’a yönelik zulmün yanında, Steven Donziger’ın mahkumiyeti ABD yargı sisteminin nasıl yozlaştığının en göze batan örneklerinden biri olarak duruyor. Yargının sadece şirketlerin uşağı olduğunu apaçık ortaya koyuyor.

Amerikan emekçileri arasındaki kıpırtılar ve dünyada çok sayıda başka örnek cesaret vericidir. Bu, on yıllardır halkı soyup soğana çeviren ve onlara kemer sıkma, kuralsızlık ve özelleştirme dışında bir şey vaat etmeyen neoliberal politikalarının sonucudur. Ve riskler hiç bu kadar yüksek olmamıştır. Ekonomik ve politik gücün güncel düzeni; bizim ve hepimizin bağımlı olduğu biyosfer için bir ölüm kültüdür. Bu, gittikçe küçülen bir süper zenginler sınıfıdır ve her geçen gün insanlıktan ve kuşatma altındaki gezegenimizin ihtiyaçlarından daha da uzaklaşmaktadır.

Bu düzenin karakterini değiştirecek bir reform söz konusu değildir. Tek umudumuz, canavarın daha fazla zarar vermeden önce ötenazi yapmasında ve dünyada toplumun tüm kesimlerindeki emekçilerin ortak ülküde birleşmesindedir. Çünkü kapitalizm nezaket içinde ölmeyecektir. Çırpınırken yoluna çıkan her şeye şiddetle saldıracaktır. Ve ateşli savunucularının hiçbirinin inançlarını terk etmesini beklememeliyiz. Zira çoğu, hastalığın ölümcül olduğunu dahi fark etmemiştir.


kennorphan.com'dan
çeviren BirGün Çeviri Kolektifi