Crary, kapitalizmin yıkıcılığına karşı, yeryüzünde birlikte yaşamanın yeni yollarını içeren bir gelecekte buluşmak için zamanımız azalmış durumda” diyor.

Kapitalizm sonrası için ortak eylem şart

Ali Bulunmaz

Yakın ve uzak geçmişi bugünle karşılaştırarak gelecek için öngörülerde bulunan, vakti zamanında yapılan hataların tekrarlanıp bunlara yenilerinin eklenmemesi için herkesi uyaran, daha yaşanabilir bir dünya arzusuyla hareket ederken günümüzü yorumlayan gerçek uzmanlardan biri, kapitalizm eleştirileriyle tanınan ve ileride neler yaşanabileceğine dair kafa yoran Jonathan Crary. 

Crary, 7/24 Geç Kapitalizm ve Uykuların Sonu’nda ‘küresel şimdiki zaman’a karşı güçlü bir eleştirel söylem geliştirmişti. Yazara göre ‘küresel şimdiki zaman’; ânı yaşamanın, tüketmenin ve gezegeni altüst etmenin öğütlendiği, kapitalizmin insanı 7/24 uyanık tuttuğu bir akış. Daha doğrusu akışlar bütünü. Doğayı, doğaya uygun yaşama kültürünü ve toplumu geri plana iten bir süreç. Başka bir deyişle hayatî kaynakları tahrip eden ya da yaşama olanaklarını çoraklaştıran bir mekanizma. Yıkıp yakmanın söylemde kibarcası, eylemde nobranı. Yakın ve uzak geleceği düşünmemenin ya da düşünememenin ifadesi. 
Crary, Yeryüzü Yakılıp Yıkılırken’de ise ‘küresel şimdiki zaman’ eleştirisinin fikrî takibini sürdürürken doğayı ve toplumu aşındıran, hatta darmadağın eden imha sistemi kapitalizmin insanlığı getirdiği noktayı anlatıp dijital çağdan, kapitalizm-sonrası dünyaya; yaşanabilir ve ortaklıklara dayalı çevrimdışı bir geleceğe dair kalem oynatıyor. 

‘Sosyal medyada devrimci özne yoktur’ 

Crary, insanların başkalarına ve doğaya yaklaşımını inceleyip eleştirdiği yakıp yıkma kapitalizminin, birbirine benzettiği kişileri atomize ettiğini söylüyor. Yazar bunu aşmak için geleceğin yan yana gelerek kurulması gerektiğini düşünüyor... Tüketim kültürü, kapitalizmi 7/24 işler kılarken hayatı ve umutları sefilleştiriyor Crary’e göre; ‘küresel şimdiki zaman’ı alternatifsizleştirmeyi amaçlarken hızla geleceği tüketiyor. İnternet kompleksi ise sivil toplumu aşındırıp kişilerarası ilişkileri maddiyata indirgeyerek bir simülasyon yaratıyor. Neoliberal sistem, hayatı ve ilişkilerimizi çevrimiçi süreçlerle sınırlandırınca ‘topluluk arzusunun içi boşaltılıyor’ ve düzene uyumlu kişiler yaratılıyor. Söylemleri gibi eylemleri de finansallaşan bireyler, “kendi insani sermayelerinin girişimcisi”ne dönüşürken kapital, toplumsal mekânın tümünü fethetmeye çalışıyor. 1980’lerin sonundan itibaren ‘özgürlük’ getirdiği söylenen pek çok aygıt, aslında eyleme ve örgütlenmeye ket vurdu... Bir araya gelen insanların kurduğu güven ve yoldaşlık bağı zayıflatılırken parçalanma, gözetleme ve sabotaj girişimleri güçlendirildi.”

Bu tecrübelere dayanarak “sosyal medyada devrimci özne yoktur” diyen Crary, oralarda “gibi yapanların” yer aldığını hatırlatıyor. 

Crary’e göre, internet kompleksi aracılığıyla metalar ve arzular da uzun zamandan beri tüketim listesinde. Bunların yanında, sistemin yakıtı olması için dağlar, denizler, yağmur ormanları ve tarım alanları hemen her gün tüketime açılıyor. Dijital mecralar ise bunların satıcı ve alıcılarıyla dolup taşıyor. Neoliberal ve yeşil kapitalizm, aynı alanda örgütlenirken Crary önemli bir not düşüyor: “Batı düşüncesinin tanımlayıcı özelliklerinden biri doğanın nesneleştirilmesi, bunun da bizleri fiziksel dünyanın sınırsız yaratıcılığı ve değişkenliği içerisine tam anlamıyla gömülme durumundan koparmasıdır.” 

Dijital simülasyonun ötesine geçmeli

Crary, yakıp yıkma kapitalizminin, insanları açlığa, kıtlığa, çatışmaya, yersiz-yurtsuzluğa ve vekâlet savaşlarına mahkûm ettiğini hatırlatıyor. Böyle bir ortamda, “bizler zarımızı her şeyin ‘dijitalleşmesinden’ yana atarak akışın devam edeceği sanrısı içinde yuvarlanıyoruz.” 
Yaşlanmayı, güçsüzlük ve tüketme imkânının azalması olarak gören, örgütlenmeyi ve eleştirel düşünmeyi kurulu düzen için tehdit sayan, doğayı korumayı “çarkların dönüşünü yavaşlatmak” diye niteleyen yakıp yıkma kapitalizmi sonrasına hızla ilerlediğimiz süreçte temel ihtiyaç, sorunlara bir arada çözüm üretmeye çalışacak insanların dijital simülasyonun ötesine geçmesi. Dahası, zenginliğin ve sınırsızlığın bir illüzyon olduğunun fark edilmesi. Gaddarlıktan ve adaletsizlikten beslenen “fuzuli kötülüklerin” insanlararasılıkla ortadan kaldırılması. Gözünü ekrandan ayıramayan atomize bireylerin oluşturduğu kalabalıkların yerini birbirinin yüzüne bakanların alması. Rekabet ve bireysel başarı anlayışı yerine, müşterek geleceğin inşasına girişmek… 

Crary, “ortak eylem” diyerek kapitalizm-sonrasına hazırlanma gerekliliğini vurgularken yakın ve uzak gelecek için bir uyarıda bulunuyor kitabın son satırlarında: “Kapitalizm-sonrası dünyanın eşiği çok uzakta değil, en fazla yirmi otuz yılı kaldı. Ama eşitlikçi özyönetime, ortak mülkiyete ve en zayıf üyelerine özen göstermeye muktedir yeni topluluk ve oluşumlar bugünden aktif bir biçimde hayata geçirilmeye başlamazsa kapitalizm-sonrası da bölgesel despotizmlerin hükmünde yeni bir barbarlık alanı olacak, daha da beteri kıtlık hayal bile edilemeyecek vahşilikte biçimlere bürünecek. (...) Yaşam-dünyamız yakılıp yağmalanırken yeryüzünde hep birlikte yaşamanın yeni yollarını içeren bir gelecekte buluşmak için zamanımız iyice azalmış durumda.”