Türk-İslam sentezli milli ve yerli havalimanı, kültürel ve tarihi aidiyet alanını kendine göre kimlik ve diyalektik ikizi ötekilik üzerinden yeniden kurarken seçmeci bir anlayış serimlemekte; fakat aynı zamanda yapay bir tarihi kurmaca ile gönderme yaptığı özgün formu da bozup metalaştırarak bir çeşit kötü benzeşim, nostaljik kitsch örneğinden öteye de gidememekte

Kapitalizmin küresel yereli, Yeni İstanbul Havalimanı

Pınar Yurdadön Aslan - Yüksek Şehir Plancısı

Geçtiğimiz günlerde Üçüncü Havalimanı olarak bilinen Yeni İstanbul Havalimanı ilk yurtiçi uçuşun Ankara’ya, yurt dışı uçuşun ise KKTC ve Azerbaycan’a olacağına dair bir haberle yeniden gündemimize girdi. Doların yükselişi, soğanın enflasyona yenilişi, Demirtaş’ın ketılı ve İnce’nin seçim gecesi başına gelenler eksenli 24 Haziran öncesi ve sonrası gündeminde üzerinde durulacak bir haber gibi görünmeyebilir havalimanı haberi.

Evet çılgındı, evet Kuzey İstanbul’da devam ediyordu ve nihayetinde bir çeşit talan projesiydi… Aynı merkezi ve yerel devletin aynı ekonomi politikle mekân üreteceği ve bunda giderek daha çok zora başvuracağı düşünüldüğünde iktidarın mekân siyasasını da özetler bir üretim olan söz konusu yeni havalimanının üzerinde daha çok durmakta, yeniden gündeme almakta fayda var. Bu yazının esasını teşkil eden nokta ise son derece bilindik küresel bir bağlamın yerel ve yere özgü gibi niteliklerle bilinmedik bir tarzda pazarlanmaya çalışılması. Bu pratik sermayenin güncel birikim stratejisiyle de örtüşen bir mekân kavramsallaştırmasıyla ele ele yürüyor. İşte kapitalizmin coğrafi kavrayışının yeni ve sürprizli hikayesi tam da buradan başlıyor.

Mekânsal bir metafor olarak “Yer”, 1970’ler sonrası hümanist tartışmalar ile boyut kazanan bir kavram. İnsan varoluşuyla ilişkili ve bu ilişkiye koşut oluşu, kimlik ve aidiyet alanı olarak küçük, samimi, yakının alanında kalmasıyla öne çıkmakta ve bu anlamda mekânla da çatışmakta. Mekânın soyut, objektif ve bir bakıma meta teorilerin ve meta planların resmi ve angaje edilen aracı olarak görülüp, tüm felsefe ve coğrafya tarihinden yorgun çıktığı ve siyasal pozisyonlarla kirlendiği bir ortamda (özellikle 1950’lerin pozitivist kalkınmacı coğrafya pratiği) insan öznesiyle sınıfsal ya da politik bir bağlam gerektirmeden doğrudan kültürel ve psikolojik bir içerimle ilişkilendiği iddia edilen özel bir mekân türü. Yer, rahatsız edici olan ideolojik ve çatışmalı dünyayı bir kenara bırakarak en küçük ölçekte insan etkinliği ve bu etkinliğin inşa ettiği kişisel bir alanı kapsar, bu anlamda sahip olduğu kişisel mesafe ve aidiyet alanı ile romantik ve nostaljik bir içeriğe de haizdir. Acaba gerçekten böyle mi?

Konumuz; bir çeşit alışveriş merkezi gibi tasarlanan ve ulaşımın dolaylı bir amaca dönüştüğü İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz kıyısında Arnavutköy İlçesi sınırları içerisinde inşa edilen Dünya’nın en büyük yap-işlet-devret projesi olarak İstanbul’un yüzölçümünün yüzde 1.4’üne (76,5 milyon m2) karşılık geldiği, etrafını çok şeritli yolların sardığı ve dünyanın en büyük havalimanlarından biri olduğu belirtilen Yeni İstanbul Havalimanı.

Yeni İstanbul Havalimanı ulus aşırı özellikleri ve buna uygun gelişen devasa yapısıyla tanıtılıp, reklamı yapılırken üzerinde durulan bir diğer nokta da havalimanının biricik ve benzersiz bir şehir olan İstanbul’da (“köprü” niteliği de var elbet) bulunuyor oluşu ve İstanbul’un kültürel ve sosyal mirasını öne çıkaran tasarımı. Küresellik kadar yerellik, yere özgülük de pazarlama faaliyetinden payını alıyor. Uzak Doğu ya da Kuzey Avrupa kentlerinde daha sık gelişen bir olgu olarak tipik havalimanına eklenen bir havalimanı şehri, çok şükür ki bizimkinde de mevcut (!). Havalimanı terminallerinde ve diğer yapılarda da yine “bize” özgü bir tasarım söz konusu. Örneğin terminal binasında “İstanbul camilerinin, hamamlarının, kubbelerinin ve daha birçok tarihi yapının zenginliği, proje mimarisine ince ince işleneceği”, “Türk-İslam sanat ve mimarisinde kullanılan motifler[in], güzellik, doku ve derinlik sağlayacağı” belirtiliyor. Tıpkı hava kontrol kulesinin lale figüründen esinlenerek tasarlanması gibi1.

kapitalizmin-kuresel-yereli-yeni-istanbul-havalimani-498665-1.
Yeni İstanbul Havalimanı örneği ile ulaşım yapıları ve ulaşım araçlarının ulaşım ihtiyacının dışına çıkarak tasarlandığı, 'modern sonrası' mantığın tüketim yaklaşımını örnekleyerek ve yeniden üreterek farklı işlevlerle donandığını görüyoruz. Dahası, bu sürece bir çeşit mekânsal yapı bozum ile gidilmekte, mekân tüketilebilir hale gelirken farklı bir kavramsallaştırma inşa edilmektedir.



Havalimanı şehri (İstanbul Airport City) ise projenin diğer öne çıkan yanı. Bu kapsamda oteller, ofisler, alışveriş merkezi ve sosyal yaşam alanları, hastaneler, camiler, okullar ve fuar alanlarının yer alacağı belirtiliyor. Öncelikli yerleşim hakkının havalimanı personeline tanınacağı da ekleniyor. Böylece yeni kurulan şehre bir de şehir ahalisi ithal edilmiş olunuyor. Tıpkı toplumdan ve toplumun tarihsel-coğrafi belleğinden bağımsız “kendinde şey” gibi üretilen Zeytinburnu Kazlıçeşme Meydanı gibi…

Havalimanının tasarım işini alan uluslararası firmanın tasarım yaklaşımını ortaya koyduğu tematik bölüm ise konumuz açısından oldukça önemli2. Bu bölüm ulaşım işlevinin esnek-tecimsel yeni çehresini örneklerken, aynı zamanda yer kavramının nasıl bir işlevle donandığını ve bu işlevin bir çeşit pazarlama stratejisine dönüştüğünü de serimliyor. Buna göre tipik/geleneksel havalimanlarının özellikleri; İnşa edilmiş, küresel, yönetilen/düzenli, genel/her yerde görülebilir, çevrelenmiş, sınırlandırılmış, aktif/gürültülü iken havalimanı şehri ile tasarlanmış olanın özellikleri ise; doğal, yerel, karmaşık/vahşi, özel/biricik, kamusal/kapsayıcı, sessiz/huzurludur. Görüldüğü gibi geleneksel havalimanı tasarımı kısmen modernist saiklerle artık görece arkaik kalmakta. Yeni kurguda kullanıcı/tüketiciye daha özgür ve daha serbest bir hareket alanı sağlandığı, kişiye özel hizmetler sunulduğu savlanırken yer-yerellik, özgünlük, kimlik gibi aidiyet öğeleri de otantiklik üzerinden gelişen piyasa işleyişinin bir parçası olmakta. Yere özgülük yakınlık- sıcaklık-samimiyet yüklü mekânsal bir içerimi, karmaşıklık-rastgelelik ise kişiye özgü denetim-kontrol dışı alanı, mekânsal kullanımı vadetmekte. Devamla, yeni havalimanı bir şehir planı gibi tasarlanmakta, şehrin simülasyonu ve işlevlerini devralırken ulaştırma belki de en son sırada bulunmakta. Türk-İslam sentezli milli ve yerli havalimanı, kültürel ve tarihi aidiyet alanını kendine göre kimlik ve diyalektik ikizi ötekilik üzerinden yeniden kurarken seçmeci bir anlayış serimlemekte; fakat aynı zamanda yapay bir tarihi kurmaca ile gönderme yaptığı özgün formu da bozup metalaştırarak bir çeşit kötü benzeşim, nostaljik kitsch örneğinden öteye de gidememekte. Diğer yandan yapıların ve havalimanı kullanımlarının hacim ve kütleye yapılan vurgu, uçuşların çok sayıda ve çeşitli oluşu gibi özelliklerle de küresel bağlantılar ve küresel bağlam desteklenmekte.

Toparlanırsa yer mutlak ve tekil midir, özgün ve biricik midir, bu haliyle küresel ekonominin karşısında konum alıp, iktidar/güç ilişkilerinden azade midir?

Yerin insan aidiyeti ve kimliğinin açığa çıktığı ve birlikte örüldüğü, bedensel ve varoluşsal bir “ölçek” olduğu fikri kısmen kabul edilir olmakla birlikte bugünün modern sonrası mantığında esneklik çağının (ürün çeşitliliği, bireye ve bireyin taleplerine vurgu) bir gereği ve talebi olarak özgül ve yerinden olanın küresel olanla uyumlu işbirliği gözden kaçmamalıdır. David Harvey’in hatırlattığı gibi Kalküta’da üretilen halı ile Silikon Vadisi’nde üretilen mikroçip aynı işlevi görmektedir. Anı ve deneyim yüklü, kişiye ve topluma özgü gömülü mekân biçimi olarak yer, tam da bu niteliklerle güncel tüketim perspektifine yönelik taşıdığı potansiyel ile yeni ve farklı olanın kolonyalize edilebilmesine fırsatlar sunmaktadır.

Yerin özgünlüğü küresel ekonomi ile çelişmemekte aksine yerel olan küresel olana bu minvalde bağlanmaktadır.

Özetle, Yeni İstanbul Havalimanı örneği ile ulaşım yapıları ve ulaşım araçlarının ulaşım ihtiyacının dışına çıkarak tasarlandığı, modern sonrası mantığın tüketim yaklaşımını örnekleyerek ve yeniden üreterek farklı işlevlerle donandığını görüyoruz. Dahası, bu sürece bir çeşit mekânsal yapı bozum ile gidilmekte, mekân tüketilebilir hale gelirken farklı bir kavramsallaştırma inşa edilmektedir. “Masum, piyasa dışı, özgün” bir kavram olarak yer’in sistem açısından bir çeşit üretim aracına dönüştüğü, havalimanı örneğinde sanki varoluşsal olarak ulus ve ulus üstü ölçeklerle ilişkilenilmiyormuşçasına ev/sokak/mahalle ruhu yaratılarak manipülasyon eşliğinde ciddi bir bozunumun yaratıldığı söylenebilir.

1 http://www.igairport.com/tr/istanbul-yeni-havalimani/havalimani-hakkinda/mimari-tasarim
2 https://perkinswill.com/work/airport-city-istanbul