Azınlıklara yönelik en büyük saldırılardan biri olan ve onlarca kişinin yaşamını yitirdiği 6-7 Eylül Pogromu’nun bugün 67’nci yıldönümü. Gazeteciler, ‘Tarihi utanç’ olarak nitelendirilen 6-7 Eylül Pogromu’ndan hiçbir ders alınmadığını ve aynı zihniyetin devam ettiğini söylüyor.

Kara leke 6-7 Eylül
İstanbul Beyoğlu’nda 6 Eylül 1955’te azınlıklara yönelik yağmalar ve saldırılar gerçekleşmişti. (Fotoğraf: Depo Photos)

Kayhan AYHAN

1954’te Kıbrıslı Rumlar, dönemin İngiliz sömürge yönetimine karşı bağımsızlık mücadelesi başlatmış, Yunanistan’daki hükümet ise Kıbrıs halklarının kendi kaderini tayin hakkı konusunu Birleşmiş Milletler (BM) gündemine taşımıştı. Kıbrıslı Rumların, adanın Yunanistan’a bağlanması fikri gündeme getirildiğinde ise adadaki Türk ve Rum halklarını karşı karşıya getirmişti. Bu sürece paralel olarak 1955 yılında Türkiye’deki medya tarafından İstanbul’da yaşayan Rum halkına karşı nefret söylemi içeren haberler yazılıyor; basında İstanbullu Rumların nasıl refah içinde yaşadıkları ve mutlu oldukları, Batı Trakyalı Türk azınlıklarla karşılaştırılıyordu. Bu da iki halk arasında tansiyonun giderek yükselmesini körüklüyordu. 1954’te kurulan Kıbrıs Türktür Cemiyeti, Kıbrıs meselesinin ‘millileşmesi’ adına önemli bir hamle olmuş, bu konu üzerine kamuoyu yaratmak için İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde çalışmalar yürütmüştü. Cemiyet dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından da destekleniyordu.

ATATÜRK’ÜN EVİNE BOMBA

66 yıl önce bugün, 6 Eylül 1955 Salı günü saat 13.00’de devlet radyosundan duyurulan ve aynı gün Demokrat Parti (DP) yanlısı İstanbul Ekspres gazetesinde “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı” manşetiyle verilen haberin hemen ardından Rum, Ermeni ve Yahudi yurttaşlara yönelik saldırılar başladı.

Atatürk’ün evinin bombalandığı haberi üzerine akşam saatlerine doğru Taksim Meydanı’nda toparlanmaya başlayanlar, slogan ve afişlerle İstiklal Caddesi’ne doğru ilerleyerek Rum dükkanlarını tahrip etmeye başladı.

Olaylar İstanbul’un her yanına yayılırken, saldırılar kısa süre sonra yerini dükkanların yağmalanmasına bıraktı. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan iş yerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti.

Resmi kaynaklara göre, 6-7 Eylül Pogromu’nda en az 10 kişi yaşamını yitirdi. 4 bin 214 ev, bin iş yeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre ise olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti.

Saldırıların kontrol altına alınamaması sebebiyle 6 Eylül gecesi sıkıyönetim ilan edildi.

DIŞARIDAN GELDİLER

Saldırıların ardandan Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi Haydarpaşa Garı’nda yağmaladıkları mallarla yakalanır. Böylece saldırganların bir kısmının başka şehirlerden getirildiği ortaya çıkar.

KOMÜNİSTLER SUÇLANDI

Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, yaşananlardan medyayı ve ‘bazı komünistleri’ sorumlu gösterdi. Bayar’ın açıklamasının ardından ise aralarında Aziz Nesin, Can Boratav, Zehra Kosova gibi isimlerin bulunduğu birçok yazar ve aydın askeri hapishaneye gönderildi.

"Dimitrios Kalumenos’un Objektifinden 6/7 Eylül 1955" kitaplarını hazırlayan gazeteci Serdar Korucu, 6-7 Eylül pogromu ile ilgili hala tarih yazımında da, anmalarda da eksik parçalar olduğunu belirterek, “Öncelikle altını çizmemiz gereken 6-7 Eylül’ün sadece ticari işletmeleri hedef almadığı. Çünkü Pogrom’un sadece İstanbul’da Hristiyanların ve Yahudilerin sahip olduğu dükkanlara yönelik olduğu izlenimi uzun yıllar bize sunulmak istenen tabloydu. Bunun ötesini o dönem Ekümenik Patrikhane’nin fotoğrafçısı olan Dimitrios Kalumenos’un fotoğrafları ortaya koyuyor. Çünkü bu fotoğraflar Pogrom’a katılanların evlere girdiğini, kiliselere saldırdığını, mezarlıkları tahrip ettiğini ortaya koyuyor. Bu aslında ‘zengin’ olarak tasvir edilmek istenen Hristiyanlar ve Yahudilere yönelik bir ‘hareket’ olduğuna dair anlatının gerçek olmadığını gösteriyor. En az 10 kişi hayatını kaybetti ve sayıları hala netleşmeyen, muhtemelen de asla netleşemeyecek sayıda tecavüz yaşandı. Pogrom’un bu yanı uzun zaman görmezden gelindi ve gelinmeye devam ediyor” diye konuştu.

Serdar Korucu, GazeteciSerdar Korucu, Gazeteci

CEZASIZLIĞIN NETİCESİ

Karaca, “6-7 Eylül tekrar yaşanabilir mi derseniz, neden olmasın? Çünkü 6-7 Eylül bu topraklarda tarihi uzun yıllara yayılan cezasızlığın neticesi. Bu cezasızlık sürdükçe hedef, yarın öbür gün herhangi bir kesim olabilir. Bunun karşısında duracak bir mekanizma hala yok” ifadelerini kullandı.

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan da, Türkiye devlet aklının Kıbrıs meselesi ile birlikte ülkedeki Rumları bir rehine olarak kullanmak istediğini kaydederek, “Çok sonra ortaya çıktı ki DP hükümeti Rumların başını belaya sokarak Yunanistan’a bir mesaj vermeyi istemiş. Fakat iş çığırından çıktı. Türkiyeli Rumlar 1950’li yıllardan bir bahar havası olarak bahsederlerdi. Belli ki bu bahar havası sürerken Türkiye’deki azınlıklara karşı bir hınç birikiyormuş” diye konuştu.

Yetvart Danzikyan, Agos Gazetesi Genel Yayın YönetmeniYetvart Danzikyan, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Pogrom’u gerçekleştirenlerin bindirilmiş kıtalar olduğunu söyleyen Danzikyan, “Hepsi hükümet, devlet tarafından yönlendirilmiş insanlardı. Yağmalar, tecavüzler, kiliselerin yakılması bu çığırından çıkma olayı aslında Türkiye’deki azınlıklara karşı yaratılan bir hıncın da ifadesi. Esas bu yönünü gözden kaçırmamız lazım” ifadelerini kullandı.

YÜZLEŞİLMİYOR

“Bu zihniyet hala varlığını koruyor, devam ettiriyor” diyen Danzikyan şunları söyledi:

“Hala devletin içinde olduğu birçok suçun başkalarının üzerine yıkıldığını görüyoruz. En basiti Gezi davası mesela. Gezi direnişine katılan insanlar hükümeti devirme suçlamasıyla hapse atıldılar. Osman Kavala casuslukla suçlandı. Hala hükümetlerin muhalifleri yaftalayarak hapse atmaları devam ediyor. Azınlıklara yönelik sıkıntılar, devletin içinde olduğu operasyonlar da hala devam ediyor. Yani 6-7 Eylül’den hiçbir ders alınmamış. Yüzleşilmiyor bu konuyla.”

***

PAYLAN’DAN ‘POGROM OLARAK TANINSIN’ TEKLİFİ

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan 6-7 Eylül 1955’te yaşanan Pogrom’un yıldönümü nedeniyle kanun teklifi hazırladı. Paylan, yüzleşmek amacıyla, “6-7 Eylül 1955 Pogromu Hafıza Günü” ilan edilmesini talep etti. HDP’li Paylan teklifinde, 6-7 Eylül 1955’te yaşananların ‘Pogrom olarak tanınmasını, 6-7 Eylül 1955 Pogromu Hafıza Müzesi ve çeşitli hafıza mekanları kurulmasını, Pogrom’un faillerinin tespit edilmesini ve bu Pogrom’un sebep olduğu zararların tam anlamıyla tazmin edilmesini talep etti.