Üç beş yıl aralarla, Yeni Dalga Akımının en önemli yaratıcılarından Jean-Luc Godard‘la geçer üç beş günüm. Kimi yönetmenlerin filmleri içerisinde bir kaçı daha öne çıksa, salt onlar izlense de, bu herkes için geçerli değil. Örneğin Godard, o bir “bütün” çünkü. Oturur hemen hemen tüm filmlerini izler, yazılanları, kitapları okur, üzerinde çalışır durursun, her an şaşırtıcı yeni bulgularla yeniden karşı karşıya kalma olasılığıyla...

Godard’ın “Serseri Aşıklar” adıyla bilinen 1960 yapımı (À bout de souffle) filminde baş oyuncular; 1933 doğumlu Jean-Paul Belmondo ve 1938 ABD(Iowa) doğumlu Jean Seberg... Godard ile Belmondo şimdilerde sağ. Seberg 30 Ağustos 1979’da yaşamdan ayrıldı. İlk filmi 1957 yılında yönetmenliğini Oto Preminger’in yaptığı “Saint Joan”du. İlk evliliğini yönetmen Francois Moreuil ile yaptı. 1962 yılında Romain Gary ile evlendi. Meksikalı yazar Carlos Fuentes ile birlikte oldu. 1969 sonlarında Gary ile evliliğini sonlandırdı...

Giysileri, duruşu, kısacık kesilmiş saçlarıyla Seberg’i çekici bulanlar arasında yalnızca hayranları, günün modacıları değil, John Edgar Hoover(FBI) da vardı. Nedeniyse Fransız sinemasının bu Amerikalı oyuncusunun Kara Panterler’i desteklemesiydi. FBI, Seberg’in Fuentes’ten hamile olduğunu bilse de doğacak çocuğun babasının Kara Panterler örgütünün önderi bir “zenci” olduğu söylentisini yayıyordu. Seberg, erken doğum yaptı ve iki gün sonra bebeğini yitirdi... Bunalımlı günler sürse de film çekimlerini sürdürdü. Ne var ki sık sık özkıyım girişimlerinde bulunuyordu. 1978 yılında Paris metrosunda trenin altına atlamaya çalıştı. Bir hafta gözden yittikten sonra 8 Eylül 1979’da Paris’in dışında, arabasında ölü bulundu. Yanında boşalmış bir kutu uyku ilacı bir kanıt gibi dursa da, ölümüyle FBI’ın bağlantısının olup olmadığı hep tartışılageldi...

68 kuşağı içinde duyarlı kişiliğiyle ırkçılığa, haksızlıklıklara karşı çıkan, sayısız kedi ve köpeğe bakan, evini hippilere, dilencilere, evsizlere açan Seberg, olgulardan nasıl etkilenmemiş olabilir ki?! Kara Panterler’i nasıl desteklemez ki? O geçmiş dönemlerde Amerika’da siyahi olduğunu düşün; otobüslerde bile beyazlarla birlikte oturman yasak!

kara-panterler-den-gunumuze-158072-1.1960’ta bir gün, dört siyahi öğrenci bir kafeye girerler:

SİYAHİ- Dört kahve lütfen…

BEYAZ- Olmaz!

SİYAHİ- Neden?

BEYAZ- Burası yalnızca beyazlara ait!

SİYAHİ- Kahve vermeyecekseniz, biz de kafe kapanana kadar burada oturacağız...

BEYAZ- Ooo, oturma eylemi demek! Defolun lan buradan!

SİYAHİ- Siz polisleri çağırsanız, onlar bizi coplasalar, yerlerde sürükleyerek götürseler bile, buraya diğer arkadaşlarımız gelecek. Dışarıda bekliyorlar…

BEYAZ- Siz, ne pislik zencilersiniz yaa...

SİYAHİ- Bakın bayım, biz sizinle yalnızca şu beyaz-siyah konusunu, ırk ayrımını tartışmak istiyoruz. Gördüğünüz gibi bir şey yapmıyoruz, burada sakin sakin oturuyoruz. Lütfen konuşalım...

Amerikan ırkçılığıyla açıkça bir savaşımdı bu… Yumuşak, incelikli, edilgen(pasif) eylem; ama Malcom X’in öncüsü olduğu Kara Panterler, ırkçılığa ve emperyalizme karşı her türlü yöntemle savaşımı temel alıyordu. 65’te Malcom X, bir pazar günü suikasta uğradı. Ölümünden kısa süre sonra Kara Panterler Partisi kuruldu. Parti Programında yer alanlardan bir kaçı şunlardı:

-Bizler özgürlük istiyoruz,

-Bizler beyazların soygununa son vermek istiyoruz. Bu nedenle yüzyıllardır işlenen kölelik ve soykırımından ötürü tazminat ödenmesini talep ediyoruz,

-Bizler adalet ve barış istiyoruz. Eşitlikçi ve özgürlükçü yaşam gerçekleşmediğinden dolayı, ABD’de ayrı bir devlet kurma isteğimiz haklıdır,

-Bizler, Polis terörü ve siyahi halkının öldürülmesinin derhal durdurulmasını talep ediyoruz...

Kara Panterler’den günümüze, ne değişti?...