Terör eylemleri, ABD’nin bölgede at oynatması için bahane. Bu tür propaganda filmleri de ideolojik katkı işlevini görüyor. Kısacası ‘Kara Gün’ kara propaganda filmi, hem de kötü ticari sinemanın örneği

Kara propaganda  filmi: Kara Gün

Bazı durumlarda iyi ile kötü arasındaki ayrım benim için çok net. Masum ve savunmasız insanları öldüren kişi benim için kötüdür. Masum insanları hedef alan terör eylemlerinin savunulacak hiçbir yanı yok. Şüphesiz ablamı PKK’nin düzenlediği bir bombalama eyleminde kaybetmiş olmamın düşünce ve duygularımda büyük etkisi var fakat benim teröre bakışım hep aynıydı.

2013 yılındaki Boston Maratonu sırasında iki Çeçen kardeşin düzenlediği terör eylemi de canavarca bir eylemdi. Masum insanları hedef almıştı. Biri çocuk 3 kişinin ölümüne ve çok sayıda insanın da yaralanmasına neden olmuştu.

Çeçen eylemcilerin yakalanmasını konu alan bir filmde kötünün kim olduğu net olmasına rağmen, film konuyu ele alışıyla öyle faşizan bir noktada duruyor ki, insanın teröriste sempati duyacağı geliyor. Film mükemmel bir Amerikan toplumu tasfir ediyor. Herkesin birbirini sevdiği, iyilikten başka bir şey düşünmeyen, Hırıstiyanlığı çok göze batırılmadan ama çok kritik noktalarda vurgulanmadan da geçilmeyen bir toplum bu. İyi, ne güzel.

Bunun karşısında Müslüman Çeçen Kardeşler duruyor. Onlar çocuklarına fazla önem vermeyen, kadınları ezen, uyuşturucu kullanan ve Amerika’nın özgür ve iyi insanlardan oluşan bir topluluk olmasından nefret eden insanlar. Bu iki kardeş tam da böyle olabilir aslında bir yandan.

Ama bu kadar basit mi? Politik bir gerçeklik içinde de yaşamıyor muyuz? Şimdi burada ABD’nin işlediği insanlık suçlarından söz etmeyi zul addediyorum. Ama yine de en azından şunu söyleyeyim: son Rakka operasyonunda 300’ün üzerinde sivilin öldürüldüğü, yerleşim bölgelerine ABD uçaklarından beyaz fosfor bombalarının atıldığı Birleşmiş Milletler raporlarıyla sabit. ABD’nin Rakka operasyonunda, benim ablamı da öldüren PKK/YPG’nin, ‘efendisinin sadık vurucu gücü’ işlevini yürütüyor olması işin bir başka yanı.

Kısacası resmi büyüttüğümüzde, ABD halkının değil ama devletinin işlediği suçları görmeye başlıyorsunuz. Mesele iyi Hıristiyanlarla onların iyiliği ve özgürlüğünden nefret eden Müslümanların çatışması değil kısacası. Hatta o terörist Müslüman örgütlerle ABD’nin karmaşık ilişkileri de ortaya çıkmaya başlıyor. Taliban’dan , ılımlı İslam’a ABD’nin bulaşmadığı İslami akım var mı?

Bütün bu terör eylemleri, ABD’nin bölgede at oynatması için bahane oluyor. Bu tür propaganda filmleri de ideolojik katkı işlevini görüyor. Kötü ve terörist Müslüman imajının yerleşmesinde rol oynuyor. Kısacası ‘Kara Gün’ bir kara propaganda filmi. Baş rolde Mark Wahlberg oynuyor ve ‘güya’ bir kaybedenken kazanana dönüşen polis klişesini canlandırıyor. Film bildik FBI ile yerel polis ve ne idiğü bilinmeyen başka devlet istihbarat kurumları arasındaki rekabet gibi başka klişeler ve duygusal yapış yapış müzikler kullanarak kötü ticari sinemanın bütün gerekli adımlarını da atıyor.