D22 isimli tiyatro ekibinin sahnelediği ‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ oyunu; her şeyin devletin denetiminde olduğu, her türlü aykırı sözün yok edildiği, belleğinden yoksun bırakılan insanların yaşamını sahneye taşıyor. George Orwell’ın 1984 romanını anımsatan oyun yaşadığımız karabasanı sahneden aktarıyor

Karabasan sahnede

EDA KÖPRÜ YILMAYAN

Berkay Ateş’in yazdığı, Serkan Salihoğlu’nun yönettiği ‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ oyunu izleyiciye farklı bir tiyatro deneyimi yaşatıyor. Yazdığı oyunla 25. Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü alan Berkay Ateş aynı zamanda oyunu sahneleyen oyunculardan biri. Diğer oyuncular; Gizem Erdem, Seda Türkmen, Emir Çubukçu ve Can Kulan.

Gökkuşağı kayboldu ellerimizde, kapatın ışıkları, karanlık. Sınırlar solucan kaynıyor, başımız sağ olsun, karanlık. Kapatın ışıkları! Oyun birbirini tekrar eden bu sözlerle başlıyor. Oyun boyunca izleyici bu sözleri anlamlandırmaya çalışıyor, birbirini tekrar eden cümleler oyunun sonunda çözülüyor. Farklı hikâyelerin anlatıldığı metinde bir mahallede yaşayan insanların hayatı tek perde olarak sahneleniyor. İzleyici oyun boyunca izlediği ayrı ayrı bölümleri birleştirmeye çalışıyor. Adeta bir yapbozun parçaları gibi. Gözetim altında tutulan bireyler, birbirini ihbar eden mahalleli, sözcüklerin bile yasaklandığı yeni düzen, egemen algıyı desteklemek için oluşturulan medya düzeni, devletin baskı ayıtı ve toplumsal düzenin inşası için görevlendirilen polisler…

PRENSES BALIKLARI ÖZGÜRLÜK İSTİYOR

Oyunun sonuna doğru anlaşılabilen olay örgüsüne rağmen oyuncular oyun boyunca iyi bir performans sergiliyor. Ayı, fare, karga, prenses balığı gibi metaforlarla toplumu yöneten erk ve toplumsal sınıflar anlatılmaya çalışılıyor.

Prenses balığı ile ilgili ölüm özellikle dikkat çekici. Toplumsal sınıfların iğdiş edildiği bölümde orta sınıf ortada olan, gözlerini kapatanlar, kulaklarını aldıranlar olarak tanımlanıyor. Dipte yaşayan prenses balığı ise işçi sınıfını simgeliyor. Suçsuzdur, tek isteği özgür olmaktır. Ancak egemen güç onlardan sessiz olmalarını ister.

karabasan-sahnede-699870-1.

İnsanları takip eden, her adımından haberdar olunmaya çalışılan, her sözcüğü egemen algıya göre anlamlandıran büyük bir kapatılma sahnede anlatılan. Yaratılmaya çalışılan toplumsal algı sonucunda da toplum dışına itilen, yalnızlaştırılan bireylerin yaşamını izliyoruz. Doğum gününe, doğduğu eve, mahallesine giden bir çocuğun yok edilişi ve mahallesindeki diğer insanların yaşamlarındaki değişime tanıklık ediyoruz. Metnin güçlü yanlarının yanı sıra dağınık oluşu, olay örgüsünün geriye giderek parça parça aktarılışı oyunun takibini güçleştiriyor.

Oyunun afişi George Orwell’ın 1984 kitabındaki gözetleme kulesini çağrıştırıyor. Bu yerli distopik oyunu 24 Mart Salı günü Kenter Tiyatrosu’nda, 30 Mart Pazartesi günü Oyun Atölyesi’nde izleyebilirsiniz.

karabasan-sahnede-699869-1.