Cezaevinde tedavisine izin verilmediği için hayatını kaybeden devrimci gençlik hareketi liderlerinden Harun Karadeniz’in ölümünün üzerinden 46 yıl geçti. Karadeniz’in arkasında bıraktığı mücadele bugün de sürüyor.

Karadeniz mücadelede yaşıyor

HABER MERKEZİ

68 kuşağı devrimci gençlik önderi Harun Karadeniz’in bugün ölümünün 46’ncı yılı… Dev-Genç davasından tutuklu bulunduğu cezaevinde kanser hastalığına yakalanan ve tedavisine izin verilmediği için 15 Ağustos 1975’te hayata gözlerini yuman Karadeniz’in arkasında bıraktığı mücadele hâlâ sürdürülüyor. Karadeniz, bugün ülkenin dört bir yanında anılacak.

Harun Karadeniz 1942 yılında Giresun’da doğdu. 1962’de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’ne giren Karadeniz, öğrencilik yıllarında Öğrenci Derneği ve İTÜ Öğrenci Birliği başkanlığı yaptı. Ülkenin bağımsızlık mücadelesinde ön saflarda yer alan Karadeniz, 6. Filo eylemlerine de katıldı. Karadeniz 6. Filo eylemlerinde yakın arkadaşı Vedat Demircioğlu’nu da kaybetti.

İŞGALLERİN ÖNCÜSÜYDÜ

Karadeniz çok sayıda antiemperyalist eylemin en ön saflarında, boykotlarda, okul işgallerinde kitlelere öncülük eden isimlerden biri oldu.

Dönemin en büyük öğrenci yürüyüşü olan ‘Özel okullar devletleştirilmelidir’ yürüyüşünde yer alan Karadeniz, eğitim sistemindeki reformları gerçekleştirmek için yapılan üniversite işgallerinden biri olan, ‘İlkokullardan Üniversiteye Dek Eğitim ve Devrim’ sloganıyla yapılan ‘İTÜ işgali’nde öncü oldu.

12 Mart Darbesi sonrası TKP ve Dev-Genç davalarından yargılandı. Dev-Genç davasından tutukluyken hapishanede kanser hastalığına yakalanan Karadeniz, tedavisine izin verilmediği için 15 Ağustos 1975’te yaşamını yitirdi. Karadeniz arkasında ‘Olaylı Yıllar ve Gençlik’, ‘Eğitim Üretim İçindir’, ‘Devrimcinin Sözlüğü’, ‘Türküler Yalan Söylüyor’, ‘Özel Yüksekokullar ve Ardındaki Oyun’, ‘Olaylı Yıllar ve Gençlik’, ‘Yaşamımdan Acı Dilimler ve Kapitalsiz Kapitalistler’ gibi yapıtlar bıraktı.

O ÖLSÜN İSTEMİŞLERDİ

Harun Karadeniz, cezaevinde yaşadıklarını şu satırlarla anlattı: “İstanbul’a geldikten sonra öğreniyorum ki, ben içerideyken karım İstanbul Sıkıyönetim Adli Müşaviri Turgut Akan’a çıkmış ve: ‘Kocamı hangi suçla tutuyorsunuz? Sağlığı iyi değil, hayati tehlike söz konusu. Sağlık kurulları ve klinik raporları bu durumu belirtiyor’ demiş. Adli Müşavir’in cevabı ise benim Ankara öykümün içyüzünü açıklamaya yeter de artar bile: ‘Ölsün istiyoruz’ demiş Adli Müşavir. ‘O eline silah almadı; eğer eline silah alsaydı işini bitirmek çok kolaydı. O bizim için eline silah alanlardan daha tehlikeli ve onun için de ölsün istiyoruz.’ Bu sözler 1972 yılı sonbaharında söylendi. Şu an yıl 1975 ve aylardan şubat. Benim sağ kolum kesildi ve fakat ölmedim..."

IŞIKLAR İÇİNDE YÜZÜN

Karadeniz’in mücadelesi şiirlere de konu oldu. Şair-Yazar Refik Durbaş’ın ‘Harun Karadeniz Düşünceleriyle Yaşıyor’ adlı şiirinin bir kısmı şu şekilde:

“… ölüm ilgilendirmiyor artık seni, işkence ilgilendirmiyor

ışıklar içinde yüzün

yüreğinde tarifsiz bir telaş

sabah, vardiyasız bir dokuma tezgahında

öğle, bir yürüyüştesin pankartlar afişlerle dalga dalga

akşam, nöbetini tutuyorsun bir grev çadırında onurun

rüzgar tanıyor seni, bulut tanıyor

elini uzatıyorsun bir dağ yamacında, bir kolun kesik

bir mermi daha sürüyorsun ve basıyorsun tetiğe

bir dağ yamacında, yüreğinde tarifsiz bir telaş

ölüm de tükenmiş ölümsüzlük de, kolun kesik değil ama...”